End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Homo süper communicatus’u tanıyorsunuz!
Tanımıyorum diyorsanız, hemen akıllı telefonunuzu alın, fotoğraf işlevine girin, orada çıkan görüntüdeki ters oklu noktaya basıp ekrana bakın:
İşte “Homo süper communicatus!” Yani siz!
Yani akıllı telefonu olan herkes!
Yani hepimiz!
İnsanın homo sapienslik aşamasının son mertebesi. Biyolojik değilse bile işlevsel olarak bence yeni bir tür belirdi! Daha öncekileri aştı, onların yapamadıklarını yapabiliyor.
Daha öncekilerin göremediklerini görebiliyor, duyamadıklarını duyabiliyor, –“24/evren”– yeni bir zaman ve mekan noktasından iletişim kuruyor.
BÜYÜK ÇELİŞKİ
Ancak, olay orada bitmiyor.
Homo süper communicatus’un büyük bir çelişkisi var:
Günde 24 saat muazzam bir ileti bombardımanı altında olduğu halde gelen enformasyonu işleyebilme yeteneği sınırlı. Kocaman bir sişenin incecik bir boynu olduğunu düşünün. Dışardan gelenler içeri girmekte zorlanıyor.
(İçeri girdikten sonra ne olduğu da ayrı sorun. Bu yazıda ona girmemeyim.)
Tolstoy’un 1100 sayfalık Anna Karenina’sını akıllı telefonunla dünyanın öbür ucuna göndermek saniyeler alsa da, gelen iletiyi okuması günler, haftalar alıyor… Tıpkı eskisi gibi.
Başı aslan gövdesi yılan mitolojik hayvanlar gibi.
Vahim bir yutma ve sindirim sorunu söz konusu! Sosyal psikologların deyişiyle, “bilişsel bir dar boğaz.”
Dalga dalga gelen enformasyon selleri onu sersemletiyor, sağa sola fırlatıyor, dibe çekiyor. Onun “Dur yahu, bir dakika, ne oluyor!” diyecek zamanı, enerjisi, teşvikçisi yok!
Birçok düşünüre göre bu durum, enformasyon bombardımanı karşısında insanın sersem yavuğa dönmesi, çağımızın bir çok siyasal sorununun da nedeni. Artan ırkçılığın, yükselen faşizmin, saçma seçim sonuçlarının, ruhsal depresyon salgınlarının arkasında o var!
İnsanı iletişimsel olarak “süper” mertebesine yükseltenler de bu durumun farkına varıyor olmalılar ve kendi açılarından kaygılılar.
Yakında homo sapiens’in merkezi sinir sisteminin özel çiplerle güçlendirileceğinden söz ediliyor. Ama belli ki henüz tam orada değiliz.
YAPAY ZEKA BİR BOĞAZ PASTİLİ Mİ?
Bu “Yapay Zeka” araç ve uygulamalarına ben biraz da bu gözle bakılamaz mı diye bilenlere soruyorum.
Acaba onlar bilişsel darboğaz ağrısına karşı kullanılacak pastiller olarak mı art arda ve çarçabuk piyasaya sürüldüler?
“Yaz” diyorsun yazıyor, “çiz” diyorsun çiziyor…
Gelen enformasyonun sindirilmesine değilse bile, depolanmasına, sınıflandırılmasına, geliştirilmesine, yanıtlanmasına, paylaşılmasına yardımcı oluyor.
Biraz komplo teorisyeni gözüyle bakıp, bu pazarlama kampanyasının bu kadar erken ve yaygın başlamasını böyle açıklayabilir miyiz?
Tıpkı, küresel Covid 19 pandemisinde olduğu gibi. Dijital teknolojinin yayılmasına son engelleri o salgın yerle bir etmedi mi?
Bu komplocu zihniyeti, pandemi sırasında yapılan aşılarda Bill Gates’in çipi bulunduğu ucuzluğuna indirgeyecek değilim.
Ama gene de sormadan edemiyorum: Tüm bunlar rastlantı olabilir mi?
Siz de bir düşünün.
Tanımıyorum diyorsanız, hemen akıllı telefonunuzu alın, fotoğraf işlevine girin, orada çıkan görüntüdeki ters oklu noktaya basıp ekrana bakın:
İşte “Homo süper communicatus!” Yani siz!
Yani akıllı telefonu olan herkes!
Yani hepimiz!
İnsanın homo sapienslik aşamasının son mertebesi. Biyolojik değilse bile işlevsel olarak bence yeni bir tür belirdi! Daha öncekileri aştı, onların yapamadıklarını yapabiliyor.
Daha öncekilerin göremediklerini görebiliyor, duyamadıklarını duyabiliyor, –“24/evren”– yeni bir zaman ve mekan noktasından iletişim kuruyor.
BÜYÜK ÇELİŞKİ
Ancak, olay orada bitmiyor.
Homo süper communicatus’un büyük bir çelişkisi var:
Günde 24 saat muazzam bir ileti bombardımanı altında olduğu halde gelen enformasyonu işleyebilme yeteneği sınırlı. Kocaman bir sişenin incecik bir boynu olduğunu düşünün. Dışardan gelenler içeri girmekte zorlanıyor.
(İçeri girdikten sonra ne olduğu da ayrı sorun. Bu yazıda ona girmemeyim.)
Tolstoy’un 1100 sayfalık Anna Karenina’sını akıllı telefonunla dünyanın öbür ucuna göndermek saniyeler alsa da, gelen iletiyi okuması günler, haftalar alıyor… Tıpkı eskisi gibi.
Başı aslan gövdesi yılan mitolojik hayvanlar gibi.
Vahim bir yutma ve sindirim sorunu söz konusu! Sosyal psikologların deyişiyle, “bilişsel bir dar boğaz.”
Dalga dalga gelen enformasyon selleri onu sersemletiyor, sağa sola fırlatıyor, dibe çekiyor. Onun “Dur yahu, bir dakika, ne oluyor!” diyecek zamanı, enerjisi, teşvikçisi yok!
Birçok düşünüre göre bu durum, enformasyon bombardımanı karşısında insanın sersem yavuğa dönmesi, çağımızın bir çok siyasal sorununun da nedeni. Artan ırkçılığın, yükselen faşizmin, saçma seçim sonuçlarının, ruhsal depresyon salgınlarının arkasında o var!
İnsanı iletişimsel olarak “süper” mertebesine yükseltenler de bu durumun farkına varıyor olmalılar ve kendi açılarından kaygılılar.
Yakında homo sapiens’in merkezi sinir sisteminin özel çiplerle güçlendirileceğinden söz ediliyor. Ama belli ki henüz tam orada değiliz.
YAPAY ZEKA BİR BOĞAZ PASTİLİ Mİ?
Bu “Yapay Zeka” araç ve uygulamalarına ben biraz da bu gözle bakılamaz mı diye bilenlere soruyorum.
Acaba onlar bilişsel darboğaz ağrısına karşı kullanılacak pastiller olarak mı art arda ve çarçabuk piyasaya sürüldüler?
“Yaz” diyorsun yazıyor, “çiz” diyorsun çiziyor…
Gelen enformasyonun sindirilmesine değilse bile, depolanmasına, sınıflandırılmasına, geliştirilmesine, yanıtlanmasına, paylaşılmasına yardımcı oluyor.
Biraz komplo teorisyeni gözüyle bakıp, bu pazarlama kampanyasının bu kadar erken ve yaygın başlamasını böyle açıklayabilir miyiz?
Tıpkı, küresel Covid 19 pandemisinde olduğu gibi. Dijital teknolojinin yayılmasına son engelleri o salgın yerle bir etmedi mi?
Bu komplocu zihniyeti, pandemi sırasında yapılan aşılarda Bill Gates’in çipi bulunduğu ucuzluğuna indirgeyecek değilim.
Ama gene de sormadan edemiyorum: Tüm bunlar rastlantı olabilir mi?
Siz de bir düşünün.