• Konu İçeriğini Görebilmek İçin Lütfen Üye Olun. Aksi Takdirde İçeriği Göremezsiniz.

Yerel seçimlerde CHP’nin önündeki üç handikap

[ZF] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Güncel ve Son Dakika Haberler kategorisinde End tarafından oluşturulan Yerel seçimlerde CHP’nin önündeki üç handikap başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 104 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Güncel ve Son Dakika Haberler
Konu Başlığı Yerel seçimlerde CHP’nin önündeki üç handikap
Konbuyu başlatan End
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan BuRsK

End

Üye
Katılım
21 Ocak 2021
Mesajlar
972
Tepkime puanı
51
Puanları
18
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hali
vtEvVy
Memleket
19 ÇORUM
Takım
Fenerbahçe
Burç
Kova
Mesleği
Muhasebe

İtibar:

CHP milletvekili seçimini ve cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetti. Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Eğer CHP yerel seçimleri de kaybederse AKP iktidarı yüksek bir özgüvenle ülkeyi istediği gibi beş yıl daha yönetir, muhalefetin söylemleri de gaz almaya dönük lafı güzaftan öteye gidemez...

CHP başta olmak üzere muhalefet yerel seçimleri kazanırsa o zaman AKP iktidarını beş yıl sürdüremez, onlar için zor günler başlar ve muhalefet iktidarı erken seçime zorlar. Dolayısıyla yerel seçimler bundan sonra AKP’nin yönetimi altında yaşayıp yaşayamayacağımızın bir nevi işaret fişeği işlevini görecektir.

Peki CHP yerel seçimleri kazanabilir mi? Zor ama imkânsız değil. En önemlisi de geldiğimiz noktada CHP’nin yerel seçimleri kazanmasının önüne önemli handikaplar ortaya çıktı. Bu yazıda bu handikapları ele alacağım.

"Defalarca seçime girdiği halde ülkede iktidar olamamak değişimin en önemli gerekçesidir."

Handikaplar:


1-Değişimi gerçekleştirmemek büyük handikaptır. Bir anlamda birinci handikap bizatihi CHP’nin kendisinden kaynaklıdır. Bu handikap partinin, daha doğrusu parti içi iktidarın değişime olan direncidir. Oysa esaslı bir değişim olmadan yerel seçimlerin ve o arada daha sonra genel seçimlerin kazanılması mümkün görünmüyor. Nedeni de belli, değişime olan direnç.

Neden peki değişim olmalı, cevap basit, parti içinde iktidar olup defalarca seçime girdiği halde ülkede iktidar olamamak değişimin en önemli gerekçesidir. Bu noktada değişime direnmek partiyi büyütmek yerine küçültür. Çünkü böyle bir durumda iktidar beklentisi boşa çıkan seçmen ya başka partiye meyleder ya da sandığa gitmez, tabiri caizse sandığa küser. Bugün CHP’de bir değişim olmazsa yerel seçimde karşı karşıya kalacağımız durum tam da budur.

CHP kazanması gereken, özellikle kazanacağı yönünde seçmenine büyük umut pompaladığı seçimi kaybetti; üstelik de 21 yıllık yıpranmış AKP iktidarına rağmen kaybetti. Uzunca bir süreden sonra ilk kez seçimi kazanmanın koşulları oluşmuşken kaybetmesi gereken Erdoğan gene kazandı. Oysa CHP ve muhalefetin karşısında yorgun bir Erdoğan, yıpranmış bir AKP vardı. Yanı sıra kötü yönetimin oluşturduğu ekonomik kriz mutfakta yangına dönüşmüştü. Hak hukuk adalet yerlerde sürünüyordu. Yolsuzluklar ayyuka çıkmıştı, ülke içerde ve dışarda itibar kaybediyordu. Yönetenler yönetemez, yönetilenler de yönetilemez bir hal almıştı. Hasılı kelam tek adam rejimi tıkanmış, siyaset kirlenmiş, iktidar kayması yaşanıyordu. Epeyce eğilip bükülen yönetim demirini düzeltmenin tam zamanıydı ve bundan daha uygun seçim kazanma koşulları olamazdı.

"Bu seçim kaybedilmemeliydi, kaybedilse her şey kaybedilecek ve ülke bir daha kendine gelemeyecekti!"


Böyle bir ortamda başını CHP’nin çektiği muhalefet bu seçimi kader seçimi olarak kodlayıp çıtayı epey yükseltti. Seçmene ha bire umut pompaladı. Bu seçim kaybedilmemeliydi, kaybedilse her şey kaybedilecek ve ülke bir daha kendine gelemeyecekti! CHP ve muhalefetin adeta hayat memat meselesi haline getirdiği seçim mutlaka kazanılmalıydı. Zaten de kazanıyorduk ve AKP’yi sadece evine göndermiyor işlediği suçlardan dolayı yargılamaya da gönderecektik. Beşli çete söylemi, yolsuzluklardan hesap sorma, keyfi yargılamalara son verme hep buna işaret ediyordu aslında.

Ne oldu, bütün bu uygun koşullara rağmen seçim kaybedildi. Bu da ister istemez mitinglerde “iktidar iktidar” diye haykıran CHP seçmeninde derin bir hayal kırıklığı yarattı. Travmatik bir girdaba sürüklenen seçmenin en azından bir kısmı şöyle düşünmeye başladı: “Ne yapsak olmuyor. Defalardır sandığa gidiyorum ama sonuçta bir şey değişmiyor.”

Bu düşünce özellikle gençlerde daha da belirgin hal aldı umutsuzluğa kapılan seçmende yaygınlaştı. Peki bu durum kalıcılaşmadan nasıl aşılabilir? Değişerek tabi ki. Çünkü Einstein’in dediği gibi, aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek deliliktir. O halde CHP’nin geldiği noktada esaslı bir değişimle karşı karşıya olduğu ayan beyan ortadadır.

"Durum düzeltilemezse AKP yerel seçimlerde de büyük bir zaferle çıkabilir."


CHP yeni bir başlangıç yapmazsa korkarım bazı kesimler bundan sonraki seçimlerde sandığa gitmeyebilir. Sağda solda konuştuğumuz insanlarda bu duyguyu yaygın bir biçimde görüyoruz. Bu bizi neyle karşı karşıya bırakır? Cevap belli: Eğer bu durum düzeltilemezse AKP yerel seçimlerde de büyük bir zaferle çıkabilir. İşte yerel seçimlere giderken CHP’nin önündeki en büyük handikaplardan biri budur.

"Değişim denilen şey öyle bugünden yarına olacak bir şey değil. Esaslı bir değişim liderle başlar."


Peki bu handikaptan nasıl çıkılacak? Şimdilik güncel soru budur.

Bu handikaptan çıkmanın yolu CHP’nin kendini topyekûn bir değişime tabi tutmasıyla mümkündür. Değişim denilen sihirli kelime birçok şeyi kapsıyor. Doğru işletilirse kriz anlarının ilacı olur. Değişim neyi kapsamalı? Tabi ki söylem başta olmak üzere, örgütsel yapıyı ve kadroları kapsamalı. Bu kadronun başında lider gelir. Deniyor ki değişim A’ nin gidip B’nin gelmesi değil. Bu söyleyenin de inanmadığı popülist bir söylemdir. A ile kastedilen lider ise elbette A’nın gidip B’nin gelmesi önemli. Bu arada B’nin kim olduğu da çok önemlidir. Çünkü söz konusu değişimi partideki herhangi biri yapamaz, sıradan biri değişime öncülük edemez, değişime ancak lider öncülük edebilir ya da bir liderlik grubu ancak değişimi başlatabilir. Değişim denilen şey öyle bugünden yarına olacak bir şey değil. Esaslı bir değişim liderle başlar, sonra kadrosunun öncülüğünde devam eder. Program değişir, tüzük değişir, çalışma biçimi ve işleyiş değişir. Yani değişim liderle başlar program ve tüzükle devam eder. Sonra da dönüp bu değişimi topluma anlatarak gerçek bir alternatif oldukları inancı yerleştirilir ve topluma bu konuda güven verilir. Değişimdeki inanç ve güven topluma verirlerse iş başarılı olur. Aksi taktirde tabi ki sadece genel başkan değişimi tek başına işe yaramaz.

Değişim vaadini yerine getiren CHP’nin topluma umut vermesi, seçmenini bu yenilikle yeniden motive etmesi partiyi hem yerel seçimlerde hem de sonrasına hazırlar. Aksi taktirde iş işten geçtikten sonra son pişmanlık fayda etmez.

"HDP’nin aday çıkarmayarak CHP’ye bilerek sunduğu bir zaferdi."


2-HDP’nin aday çıkarması handikap

CHP’yi yerel seçimlerde bekleyen ikinci handikap HDP’nin bu seçimlerde alacağı tutumla ilgilidir. 2019 seçimlerini hatırlayın: Seçimlerin kazanılmasında kilit parti haline gelen HDP, CHP’nin aday çıkardığı batıdaki büyük kentlerde aday çıkartmadı. HDP’nin bu tavrı CHP’nin politikalarını benimsediği ve desteklediği için değildi, kendi stratejisi ile ilgiliydi. Bu strateji AKP’yi geriletmek hatta mümkünse mağlup etmek, bu yolla iktidarına son verecek yolu açmaktı. Bölgede güvenlikçi politikalarla büyük bir şiddet uygulayan Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak için o gün bu geliyordu ellerinden bunu yaptılar. Mao’nun meşhur sözünde dediği gibi, “düşmanımın düşmanı dostumdur” düsturu işletilmişti. Bu seçim CHP’nin örgütleyerek elde ettiği bir sonuçtan ziyade, HDP’nin aday çıkarmayarak CHP’ye bilerek sunduğu bir zaferdi. Bunu görmek gerekir.

HDP’nin bu tutumu 2019 seçimlerinde sonuç vermiş, CHP, İstanbul, Ankara ve Antalya’yı AKP’den, Adana’yı MHP’den, Mersin’i de İyi Partiden almıştı. (Mersin’de Kocamaz MHP’den İyi Partiye geçince belediye de İyi partiye geçmiş oldu, yoksa iyi parti burada seçim kazanmış değildi.) Burada altı çizilmesi gereken nokta şudur: HDP’nin aday çıkarmayarak- mefhumu muhalifinden- CHP’ye 2019 yerel seçimlerinde destek vermesi İyi parti ile yapıldığı gibi bir protokole dayalı değildi. Seçim sonrası CHP’nin bazı yerlerde İyi partiye gösterdiği yakınlık ve katkı HDP’ye gösterilmedi. Zaten HDP’nin böyle bir talebi ve beklentisi de yoktu. AKP’yi yenilgiye uğratmak, zayıflatmak için uyguladığı bir stratejiydi. O nedenle olan biteni doğru değerlendirmek gerekirse, 2019 seçimlerinde CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazılan başarı HDP’nin AKP ve Erdoğan’la hesaplaşmak istemesinin sonucu elde edilmiş bir başarıdır.

HDP yerel seçimlerde uyguladığı bu stratejiyi genel seçimlerde de uyguladı. Amaç, Erdoğan iktidarına son vermekti. Millet İttifakının bileşenleri İyi Parti, ikinci turda da Zafer Partisi YSP/HDP’ye demediğini bırakmamasına rağmen Kılıçdaroğlu'nu şartsız koşulsuz desteklemelerinin altında yatan neden budur.

Fakat gelinen noktada bugün HDP’nin kendi içinde yaptığı tartışmalardan anlaşıldığı kadarıyla bu iş birliği ve güç birliğinden memnun olmamıştır. CHP kendisini destekleyen HDP’ye iktidar tarafından belediyelerine Kayyım atandığında gerekli ve yeterli tepkiyi göstermemiş bazı cılız seslerle işi geçiştirmiştir. Öyle ki Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’ya yaptığı dayanışma ziyareti bile sert biçimde parti içinden eleştirilmiştir.

"Kılıçdaroğlu yanlış bir strateji izleyerek ikinci turda milliyetçi söylemlere sarılmıştır."


2023 cb seçimlerinin birinci tur öncesi İyi parti HDP’ye iktidarın diliyle yaklaşmış, ikinci turda protokol imzalayan Ümit Özdağ ise faşizan söylemlerle kriminalize etmiş, daha da ileri giderek Kayım politikasını bir nevi Kılıçdaroğlu’na onaylatmıştır. Bununla da yetinmeyen Kılıçdaroğlu yanlış bir strateji izleyerek ikinci turda milliyetçi söylemlere sarılmıştır. Kılıçdaroğlu, bu konuda o kadar ileri gitti ki limit aşıldı ve ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun bölgede oyları düşerken az da olsa Erdoğan’ın oyları yükseldi. Bütün bu gelişmelerin toplamına baktığımızda HDP bir yol ayrımında gözüküyor.

Şimdi öyle görünüyor ki HDP yerel seçimlerde büyükşehirlerde aday çıkaracak ve kendi adaylarıyla seçime girecek. En azından kendi beyanları şimdilik bu yönde. Eğer bu tutum yerel seçimlerde değişmezse, yani HDP/ YSP yerel seçimlerde yukarıda adı geçen büyükşehirlerde aday çıkarırsa CHP’nin İstanbul, Ankara başta olmak üzere, Adana, Antalya ve Mersin’i tekrar alması zora girer hatta bundan da öte mümkün olmaz. Ayrıca CHP’nin almayı düşündüğü Bursa, Denizli ve Balıkesir gibi büyükşehirleri de alamaz. İşte CHP’yi yerel seçimlerde bekleyen ikinci önemli handikap da budur.

"Zafer Partisi İyi Parti’nin alternatifi olmadığı gibi onunla iş birliği yapmak büyük bir yanlışın ötesinde seçime ve demokratik işleyişe bir yarar da sağlamayacaktır."


3- İyi Partinin tutumu

Yerel seçimlerde CHP’nin önündeki önemli bir handikap da genelde millet ittifakının, özelde İyi Parti’nin alacağı tutumla ilgilidir. İyi Parti yerel seçimlerde iş birliğine yanaşmasa, CHP de bunu kendince Zafer Partisi ile ikame etmeye çalışırsa bu hem büyük bir yanlış olur hem de yaşanacak handikabı daha da büyütür.

Öyle görülüyor ki Kılıçdaroğlu nasıl ki genel seçimlerde Deva, Gelecek ve Saadete özgül ağırlıklarının çok üstünde paye biçtiyse bu seçimde aynı şeyi Zafer Partisi için yapmaya hazırlanıyor. (Zafer Partisi İyi Parti’nin alternatifi olmadığı gibi onunla iş birliği yapmak büyük bir yanlışın ötesinde seçime ve demokratik işleyişe bir yarar da sağlamayacaktır. Toplumda karşılığı olmayan, aldığı yüzde iki oyu da göçmen karşıtlığı ile ilgili yürüttüğü saldırgan ve ırkçı politikalara borçlu. Zafer Partisi’ni büyütüp toplumun gündemine sokmak sosyal demokrat bir parti olduğunu iddia eden CHP’nin üstleneceği bir misyon olmamalı.) Böyle bir atılım sadece CHP’ye değil demokrasiye de yapılacak en büyük kötülüktür. Şimdilik bu bahsi bir kenara bırakıp İyi Parti’ye bakalım.

"2018 iş birliğini Akşener’in “en büyük pişmanlığım” diye lanse etmesi CHP açısından yaralayıcı olmuştur."


2018 seçimlerinde Kılıçdaroğlu İyi Partiye 15 vekil vererek grup kurmalarına önayak olmuş, bu yolla seçime girmelerini sağlamıştı. Bu iş birliği 2019 seçimlerine de yansımış İyi Parti Mersin hariç yukarıda adı geçen büyükşehirlerde resmi protokol yaparak CHP’yi desteklemiş ve kazanmasına katkı sağlamıştı. Her ne kadar sonrasında CHP tarafından hep el üstünde tutulmuşsa da gerek İyi Parti’nin son seçimde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı takındığı tutum gerekse de son kurultaylarında, 2018 iş birliğini Akşener’in “en büyük pişmanlığım” diye lanse etmesi CHP açısından yaralayıcı olmuştur. Bu tutum ve tavır bundan sonraki ittifakı -en azından Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı sürerse- zora sokmuştur. Bu durumda İyi parti ya CHP ile ittifak yapmayacak ya da Deva, Gelecek ve Saadet’in yaptığı gibi özgül ağırlığının çok üstünde tavizler kopararak seçime birlikte girmeyi ancak o şartla kabul edecektir. Sözgelimi İyi parti, CHP’nin kazandığı bazı büyükşehirleri isteyebilir. Öyle olsa bile HDP desteklemediği taktirde bu büyükşehirlerin kazanılması çok zor. Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Burada yapılması gereken ittifakı sürdürmek ve HDP’nin desteğini sağlamaktır. Siyaset ihtimal dahilinde olanı mümkün kılma sanatıdır. Bu ihtimal hala vardır.

" Kendi geleceklerini genel başkana bağlayan ve en önemli özellikleri genel başkana yakın olmak olan birçok isim 5-6 hatta 7 kez vekil seçildi."


4- Aday belirleme biçimi

Bu noktada önemli bir husus da aday belirleme biçimi ile ilgilidir. Bu seçimde doğru yere doğru aday şiarı ile çıkılmalı. Doğru yere doğru aday belirlememek yerel seçimlerin en büyük handikabı olur. Bilindiği üzere Türkiye’deki anti demokratik seçim yasası partilerde lider oligarşisine yol açmıştır. Milletvekili adayı seçilmek hiçbir liyakat ve ehliyete bakılmaksızın liderlerin iki dudağı arasından çıkacağı iki kelimeye bağlı olduğu son seçimde bir kez daha görüldü. Aynı durum aşağı yukarı yıllardır yerel seçimler için de geçerli.

Nitekim geçtiğimiz genel seçimde CHP çok kötü bir milletvekili listesi yaptı. Bu iki bakımdan böyleydi: Birincisi yüzde bir bile oyu olmayan dört partiye bedavadan 38 vekil veridi. Bu durum tabanda büyük bir tepkiye yol açmasına rağmen herkes seçimin amaçlarının büyüklüğü nedeniyle bunu sineye çekti. İkincisi geri kalan CHP adayları da daha çok ahbap çavuş ilişkileriyle belirlendi. Örgüt, üyeler, emek ve liyakat pek dikkate alınmadı. Kendi geleceklerini genel başkana bağlayan ve en önemli özellikleri genel başkana yakın olmak olan birçok isim 5-6 hatta 7 kez vekil seçildi.

Düşünsenize CHP’de 2 kişi 7, 3 kişi 6, 25 kişi 5, 50 kişi 4 kez mv seçilebiliyor ve kimse de buna ses çıkarmıyor ya da çıkaramıyor. AKP’de bile üç dönem kuralı işlerken yıllardır AKP karşısında yenilen bu kadro hiçbir öz eleştiri yapmadan ha bire kendini meclise bu yolla taşımış olması manidardır. Halka ve seçmene dayatılan bu absürt durum düzeltilmesi gereken bir haksızlıktır.

Şimdi benzer bir yanlışın yerel seçimlerde de işlemesi kaygısı var. Çünkü geçmişte de parti içi iktidara sahip olan kimi kişi ve kişilikler garantili yerlere kendi dost ve yakınlarını atadılar. Bazı yerler de uygun olmayan seçimler nedeniyle kaybedildi. Oysa yerel seçimlerde seçimi kazanmada adayın şahsi ve özgül ağırlığı çok önemlidir.



Yerelde;

1) doğru aday

2) doğru kampanya

Ve 3) genelde yakalanacak rüzgâr sonuçları belirlemede etkili olur.

Bu mantaliteyle hareket edilmezse sonuç hüsran olabilir. Genel seçim yenilgisinden sonra yerelde yaşanacak bir hezimet AKP’yi iyice yerleştirecek ve Cumhur İttifakının yapacağı her şeyin meşruiyetini kazandığı seçim zaferlerine bağlayacaktır.

"CHP ise enerjisini dışa yöneltmek yerine iç tartışmalarla tüketiyor. Seçim kaybedildiği halde elde edilen sonuç genel merkez tarafından başarı gibi lanse ediliyor."

Sonuç


Sonuç olarak belirtmek gerekir ki hem ülke hem CHP kritik bir süreçten geçiyor. Ülke zam yağmurlarının pençesinde inlerken bir kesim lüks ve safahat içinde yaşıyor. CHP ise enerjisini dışa yöneltmek yerine iç tartışmalarla tüketiyor. Seçim kaybedildiği halde elde edilen sonuç genel merkez tarafından başarı gibi lanse ediliyor.

Oysa CHP ve muhalefet bütün koşullar oluşmuşken genel seçimi kaybetti ve ülke 5 yıl daha Erdoğan ve Cumhur İttifakı tarafından yönetilmeye mahkûm edildi. Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Eğer CHP ve muhalefet yukarıda bahsi geçen handikapları aşamazsa yerel seçimleri de kaybedecektir. O taktirde AKP ve Erdoğan’ın daha da fütursuzca davranacakları bir yola gireriz. Buna karşın CHP ve muhalefet, ittifakı dağıtmadan ve HDP’nin desteğini kaybetmeden yerel seçime gidebilirse kazanabilir ve Türkiye’ye kazandırabilir. Bunun için de kendisini gözden geçirerek özeleştiri yapması ve ardından topyekûn bir değişime gitmesi gerekir. Yerel seçim öncesi yeni bir moral ve motivasyona ihtiyaç var. Ya bu yapılarak kritik eşik aşılır ya da genel seçimden sonra yerel seçimde de AKP’ye ikinci bir zafer “altın tepside” sunulmuş olur.
 
Üst Alt