End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
AKP’nin yaydığı hava
Uzun zamandır Türkiye AKP iktidarını yaşıyor ve onun kimi olumlu icraatları yanı sıra çokça olumsuz icraatlerine katlanıyor, daha doğrusu katlanmak zorunda kalıyor. Üstelik, kaçıncı olduğunu unuttuğumuz dönemini yaşayan AKP İktidarı 2028 yılına kadar (ve hatta ötesinde de) iktidarda kalacağının hesabını yapıyor.
Gazeteciler bu minval üzere yazılar yazıyor, yandaş siyaset yorumcuları TV’lerde halkı bu düşünceye alıştırıyor, AKP’li siyasetçiler sürekli bu havayı yayıyor. Böyle bir gelişmenin demokratik teamüller açısından normal olup olmaması bir yana sanki bu çok gerekli ve elzem bir durummuş gibi bir hava var ortada. Bu algının yaratılmasında hiç kuşkusuz AKP’nin kendini rakipsiz ve alternatifsiz görmesi, göstermesi ve toplumun önemli bir kesimini de bu algıya inandırmış olmasının payı büyüktür.
Gerçekte olan nedir?
Peki gerçekte olan bu mu, yoksa AKP temennilerini olacakmış gibi mi lanse ediyor? Kanımca ikincisidir geçerli olan. O halde muhalefet partileri bu durumu teşhir etmede neden yetersiz kalıyorlar? Bu kadar sorunlu bir ortamda hala sorunu çözmek yerine sorunun bir parçası haline gelmeye başlamış olan siyal bir gücü teşhir etmede, seçim kazanmada, daha doğrusu sonuç almada neden başarılı olamıyor? Özellikle de ana muhalefet olarak CHP tarafından cevabı araştırılması ve aranması gereken kritik soru budur.
CHP’nin payı nedir?
Elbette bunda ana muhalefet partisinin oluşturulmuş algısının payı var. CHP uzun bir süre statükocu bir parti olarak çeşitli kesimlerce eleştirildi. Devletin ve tuzu kuru olanların partisi olduğu, orduyu mütefik olarak gördüğü, dine mesafeli yaklaştığı, sürekli seçim kaybettiği, (özellikle Baykal’dan kalan bir mirasla) iktidar olmak istemediği ileri sürüldü.
AKP’ye karşı ciddi bir iktidar alternatifi olmak için CHP’nin öncelikle toplum nezdinde oluş(turul)muş olan bu negatif algıları silmesi gerekir. Yani AKP iktidarını değiştirmek için işe kendisini değiştirmekle başlaması ve bu değişimin içten ve samimi olduğuna toplumu inandırması gerekir. Bunu başarabilirse iktidarı da değiştirebilir.
Yeniyi yaratmada değişim ve “Yeni CHP” söylemi
İşte tam da bu noktada değişim ve yenilenmiş CHP söylemi önem kazanıyor. Bu noktaların dile getirilmesi ve değişimi ifade etmesi CHP’nin kitleleri kucaklaması açısından son derece önemli bir gelişmedir. Neden önemli?
Eğer bir düzenden memnun değilseniz onu değiştirme hakkına sahipsiniz, ama sadece bu hakka sahip olmak yetmez, onu değiştirmek için bir şeyler de yapmanız gerekir. 20-30 yıldır aynı metotlarla sağ iktidarları değiştirememişseniz, ülkenin demokrasisi bir sağ iktidarın gidip yerine bir diğerinin geldiği bir tahterevalliye dönüşmüşse bunda sizin hiç mi kabahatiniz ve sorumluluğunuz yok?
O halde 30 yıldır aynı söylem ve metotlarla sonuç alınamıyorsa ya kendinizi ya da problemin bağlamını gözden geçirmeniz gerekiyor. Aksi taktirde bu durum böyle devam edip gidemez. Sanırım bu noktada kimse “ne yapalım, böyle gelmiş böyle gidecektir” diyemez. İşte değişim ve yeni CHP söylemi bu nedenle hem gerekli hem de çok önemli.
Yeni söylem neden önemli?
Çünkü bu söylem bir yandan yeni bir geleceğe kapı aralarken, öbür yandan çağın ve evrensel sosyal demokrasinin kural ve ilkelerine göre kendini yeniden gözden geçirmeyi ifade ediyor. Yanı sıra eski söylem ve usullerle bir yere varılamayacağını, eski söylemin gerçekçi bir stratejiye tekabül etmediğini de ima ediyor. Elbette bütün yeniliklerde ve yenileşmelerde olduğu gibi buna da karşı çıkanlar oluyor/olacak. Nitekim “Bu da nerden çıktı?” “Eski CHP’yi ret mi ediyorsunuz?” “Eskisi yenisi yoktur, CHP, CHP’dir” gibi itirazları duyuyoruz. Hatta CHP’nin fazla değiştiği, fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğini ileri sürenler bile var. Bu normaldir. Yeniyi inşa edenlerin hem kendi tabanını hem de toplumu bu konuda ikna etmesi en az bu söylem kadar önem taşıyor. O nedenle bu atılımın başarısı yeni söylemin mimarlarının ve değişimi savunanların cesaret ve dirençleri kadar olacaktır.
Tek başına söylem yetmez, pratik de gerekir
Tabi, ilk etapta bu tür durumlarda sadece söylem yetmez. Yeni CHP söylemi iyi de pratikte karşılığı ne diye soruluyor? Çünkü kavramlar içleri doldurulmadığı veya pratikte karşılıkları olmadığı zaman pek işe yaramazlar. Aksine bazen ters bile tepebilirler. O halde bu söylemin özüne uygun eylemi öne çıkarırsanız söz anlamlı olur, aksi taktirde söylenen boş söz olmaktan öteye gitmez, döner size vurur! Ünlü Alman filozof Immanuel Kant Kant’ın şu sözü meseleyi bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: Diyor ki Kant; “kavramsız görü (pratik) kördür, pratikte karşılığı olmayan kavram ise boştur.” Bu ikisi birbirini tamamladığında etkili olur, bir işe yarar. Başarı için, öncelikle hedef(ler) net olarak belirlenmeli, bu hedeflere ulaştıracak siyasi projeler tanımlanmalı ve bu projeleri uygulayacak liyakatlı kadrolar oluşturulmalıdır.
Peki yeni CHP’nin yeniliği nerden anlaşılacak?
Diğer bir deyişle bunun için CHP ne yapmalı? Hangi eylem ve söylemleri korkmadan, cesaretle yenilemeli. Öyle ya eğer eski söylem iş yapmış olsaydı, daha doğrusu toplumun geneli tarafından benimsenmiş olsaydı, şimdiye değin CHP kaç defa iktidar olurdu. Eğer olamıyorsa suçu halkta aramak yerine kendini gözden geçirmesi gerekmez mi? Yeni bir halk ve seçmen kitlesi ithal edemeyeceğimize göre o zaman partinin kendisini gözden geçirmesi gerekecektir. Aksi taktirde AKP’nin iktidarı 2028 yılına ve sonrasına kadar sürebilir.
Burada önemli iki kavram var. Bunlar zamanlama ve cesaret kavramlarıdır. Çünkü zamanından önceki hamleler ölü doğma riski taşırken zamanı geçmiş hamlelerin de sonuç vermesi imkansızdır. Zamanında kararlı bir çıkış ve cesaretli bir duruş sergilemek önemli. Çünkü liderlikte fark yaratan da budur, zamanlama ve cesarettir. Unutulmamalıdır ki fark yaratan her zaman cesarettir. Cesur insanlar risk yüklenir. Siyasette ve ticarette risk almayanlar risk alanların hizmetini yapar. Lider(lik) de cesaretle risk yüklenme sanatıdır. Lider yapmayı düşündüğü restorasyonu çıkıp halkın önünde (gelecek eleştirileri de göğüsleyerek) inandırıcı bir biçimde savunmalıdır.
Bu açıdan baktığımızda CHP’nin öncelikle din, devlet, küreselleşme, Kürt meselesi, Avrupa Birliği, özelleştirme gibi sorunlu alanlarda ne düşündüğünü ve bu alanlara nasıl yaklaştığını, iktidara geldiğinde bu konuları nasıl ele alacağını ve nasıl çözeceğini çağın yeni koşullarını da göz önünde bulundurarak irdelemesi ve programlaştırması elzemdir.
Uzun zamandır Türkiye AKP iktidarını yaşıyor ve onun kimi olumlu icraatları yanı sıra çokça olumsuz icraatlerine katlanıyor, daha doğrusu katlanmak zorunda kalıyor. Üstelik, kaçıncı olduğunu unuttuğumuz dönemini yaşayan AKP İktidarı 2028 yılına kadar (ve hatta ötesinde de) iktidarda kalacağının hesabını yapıyor.
Gazeteciler bu minval üzere yazılar yazıyor, yandaş siyaset yorumcuları TV’lerde halkı bu düşünceye alıştırıyor, AKP’li siyasetçiler sürekli bu havayı yayıyor. Böyle bir gelişmenin demokratik teamüller açısından normal olup olmaması bir yana sanki bu çok gerekli ve elzem bir durummuş gibi bir hava var ortada. Bu algının yaratılmasında hiç kuşkusuz AKP’nin kendini rakipsiz ve alternatifsiz görmesi, göstermesi ve toplumun önemli bir kesimini de bu algıya inandırmış olmasının payı büyüktür.
Gerçekte olan nedir?
Peki gerçekte olan bu mu, yoksa AKP temennilerini olacakmış gibi mi lanse ediyor? Kanımca ikincisidir geçerli olan. O halde muhalefet partileri bu durumu teşhir etmede neden yetersiz kalıyorlar? Bu kadar sorunlu bir ortamda hala sorunu çözmek yerine sorunun bir parçası haline gelmeye başlamış olan siyal bir gücü teşhir etmede, seçim kazanmada, daha doğrusu sonuç almada neden başarılı olamıyor? Özellikle de ana muhalefet olarak CHP tarafından cevabı araştırılması ve aranması gereken kritik soru budur.
AKP’ye karşı ciddi bir iktidar alternatifi olmak için CHP’nin öncelikle toplum nezdinde oluş(turul)muş olan bu negatif algıları silmesi gerekir.
CHP’nin payı nedir?
Elbette bunda ana muhalefet partisinin oluşturulmuş algısının payı var. CHP uzun bir süre statükocu bir parti olarak çeşitli kesimlerce eleştirildi. Devletin ve tuzu kuru olanların partisi olduğu, orduyu mütefik olarak gördüğü, dine mesafeli yaklaştığı, sürekli seçim kaybettiği, (özellikle Baykal’dan kalan bir mirasla) iktidar olmak istemediği ileri sürüldü.
AKP’ye karşı ciddi bir iktidar alternatifi olmak için CHP’nin öncelikle toplum nezdinde oluş(turul)muş olan bu negatif algıları silmesi gerekir. Yani AKP iktidarını değiştirmek için işe kendisini değiştirmekle başlaması ve bu değişimin içten ve samimi olduğuna toplumu inandırması gerekir. Bunu başarabilirse iktidarı da değiştirebilir.
O halde 30 yıldır aynı söylem ve metotlarla sonuç alınamıyorsa ya kendinizi ya da problemin bağlamını gözden geçirmeniz gerekiyor. Aksi taktirde bu durum böyle devam edip gidemez
Yeniyi yaratmada değişim ve “Yeni CHP” söylemi
İşte tam da bu noktada değişim ve yenilenmiş CHP söylemi önem kazanıyor. Bu noktaların dile getirilmesi ve değişimi ifade etmesi CHP’nin kitleleri kucaklaması açısından son derece önemli bir gelişmedir. Neden önemli?
Eğer bir düzenden memnun değilseniz onu değiştirme hakkına sahipsiniz, ama sadece bu hakka sahip olmak yetmez, onu değiştirmek için bir şeyler de yapmanız gerekir. 20-30 yıldır aynı metotlarla sağ iktidarları değiştirememişseniz, ülkenin demokrasisi bir sağ iktidarın gidip yerine bir diğerinin geldiği bir tahterevalliye dönüşmüşse bunda sizin hiç mi kabahatiniz ve sorumluluğunuz yok?
O halde 30 yıldır aynı söylem ve metotlarla sonuç alınamıyorsa ya kendinizi ya da problemin bağlamını gözden geçirmeniz gerekiyor. Aksi taktirde bu durum böyle devam edip gidemez. Sanırım bu noktada kimse “ne yapalım, böyle gelmiş böyle gidecektir” diyemez. İşte değişim ve yeni CHP söylemi bu nedenle hem gerekli hem de çok önemli.
Yeni söylem neden önemli?
Çünkü bu söylem bir yandan yeni bir geleceğe kapı aralarken, öbür yandan çağın ve evrensel sosyal demokrasinin kural ve ilkelerine göre kendini yeniden gözden geçirmeyi ifade ediyor. Yanı sıra eski söylem ve usullerle bir yere varılamayacağını, eski söylemin gerçekçi bir stratejiye tekabül etmediğini de ima ediyor. Elbette bütün yeniliklerde ve yenileşmelerde olduğu gibi buna da karşı çıkanlar oluyor/olacak. Nitekim “Bu da nerden çıktı?” “Eski CHP’yi ret mi ediyorsunuz?” “Eskisi yenisi yoktur, CHP, CHP’dir” gibi itirazları duyuyoruz. Hatta CHP’nin fazla değiştiği, fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğini ileri sürenler bile var. Bu normaldir. Yeniyi inşa edenlerin hem kendi tabanını hem de toplumu bu konuda ikna etmesi en az bu söylem kadar önem taşıyor. O nedenle bu atılımın başarısı yeni söylemin mimarlarının ve değişimi savunanların cesaret ve dirençleri kadar olacaktır.
Tek başına söylem yetmez, pratik de gerekir
Tabi, ilk etapta bu tür durumlarda sadece söylem yetmez. Yeni CHP söylemi iyi de pratikte karşılığı ne diye soruluyor? Çünkü kavramlar içleri doldurulmadığı veya pratikte karşılıkları olmadığı zaman pek işe yaramazlar. Aksine bazen ters bile tepebilirler. O halde bu söylemin özüne uygun eylemi öne çıkarırsanız söz anlamlı olur, aksi taktirde söylenen boş söz olmaktan öteye gitmez, döner size vurur! Ünlü Alman filozof Immanuel Kant Kant’ın şu sözü meseleyi bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: Diyor ki Kant; “kavramsız görü (pratik) kördür, pratikte karşılığı olmayan kavram ise boştur.” Bu ikisi birbirini tamamladığında etkili olur, bir işe yarar. Başarı için, öncelikle hedef(ler) net olarak belirlenmeli, bu hedeflere ulaştıracak siyasi projeler tanımlanmalı ve bu projeleri uygulayacak liyakatlı kadrolar oluşturulmalıdır.
Zamanında kararlı bir çıkış ve cesaretli bir duruş sergilemek önemli. Çünkü liderlikte fark yaratan da budur, zamanlama ve cesarettir.
Peki yeni CHP’nin yeniliği nerden anlaşılacak?
Diğer bir deyişle bunun için CHP ne yapmalı? Hangi eylem ve söylemleri korkmadan, cesaretle yenilemeli. Öyle ya eğer eski söylem iş yapmış olsaydı, daha doğrusu toplumun geneli tarafından benimsenmiş olsaydı, şimdiye değin CHP kaç defa iktidar olurdu. Eğer olamıyorsa suçu halkta aramak yerine kendini gözden geçirmesi gerekmez mi? Yeni bir halk ve seçmen kitlesi ithal edemeyeceğimize göre o zaman partinin kendisini gözden geçirmesi gerekecektir. Aksi taktirde AKP’nin iktidarı 2028 yılına ve sonrasına kadar sürebilir.
Burada önemli iki kavram var. Bunlar zamanlama ve cesaret kavramlarıdır. Çünkü zamanından önceki hamleler ölü doğma riski taşırken zamanı geçmiş hamlelerin de sonuç vermesi imkansızdır. Zamanında kararlı bir çıkış ve cesaretli bir duruş sergilemek önemli. Çünkü liderlikte fark yaratan da budur, zamanlama ve cesarettir. Unutulmamalıdır ki fark yaratan her zaman cesarettir. Cesur insanlar risk yüklenir. Siyasette ve ticarette risk almayanlar risk alanların hizmetini yapar. Lider(lik) de cesaretle risk yüklenme sanatıdır. Lider yapmayı düşündüğü restorasyonu çıkıp halkın önünde (gelecek eleştirileri de göğüsleyerek) inandırıcı bir biçimde savunmalıdır.
Bu açıdan baktığımızda CHP’nin öncelikle din, devlet, küreselleşme, Kürt meselesi, Avrupa Birliği, özelleştirme gibi sorunlu alanlarda ne düşündüğünü ve bu alanlara nasıl yaklaştığını, iktidara geldiğinde bu konuları nasıl ele alacağını ve nasıl çözeceğini çağın yeni koşullarını da göz önünde bulundurarak irdelemesi ve programlaştırması elzemdir.