End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
İstanbul’da, genelde Kasım-Aralık ayları yaklaşan yeni yılın (Noel)’ın girmesiyle, etkinlikler hızlanır.
Hayat, bu sefer daha hızlı ancak güzel etkinlikler ile gelişmeye devam ediyor. Etkinlikler peş peşe sıralanıyor ya da benim gibi gördüğünü, ancak nitelikli işleri paylaşmayı seven için bir etkinlikten, şansına, başka açılımlar çıkıveriyor.
MATRUŞKA MİSALİ AÇILDIKÇA AÇILAN SANATSAL FAALİYET VE HAYAT
Bir yıl daha tarihsel anlamı ile raflara kaldırılırken; bizde bıraktığı dersler ve güzellikler ile yepyeni bir tarihe adım atmaya hazırlanıyoruz.
Her yeni yıl istisnasız, yeni bir umuttur. Bu kısımları ileri ki yazılarımda paylaşacağım. Şimdi esas bugünlerde, tam gaz giden ve etkinlikten etkinliğe koştuğumuz işlerin, doyurucu olanlarından birkaçına.
SAINT ANTUAN
Ne özel bir mekândır, oraya adak yapmayan yoktur. Tüm dinlerin toplandığı ve bilhassa yeni yılda, bambaşka bir güzelliğe bürünen. Sanki karlar bir şehrin üzerine yağmışta, bizden en bakir haline, sözüne güveneceği bir dost arar gibi bakar.
Bu kez, Romanya Büyükelçiliğine ev sahipliği yapan mekân, her yıl olduğu gibi Dimitri Kandemir anısına yapılan sunum ve ayakta alkışlanan muhteşem konser.
1 Aralık, Ulusal Günü, kutlamasında tüm dünyaya birlik ve beraberlik adına, dileklerde bulunduktan sonra diğer uluslararası etkinliğe geçtim.
Yani Romanya’dan İtalya’ya.
İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ
İtalyan Kültür Merkezi, daha önce 14.düzenlenen Sinema Günlerinin, açılışı dâhil paylaşmıştım. Bu arada yeri gelmişken belirteyim. Bazı etkinlik haberlerimi, Youtube kanalım, (DNA EMEL SEÇEN) üzerinden de takip edebilirsiniz. Yine İtalyan Sinema Günlerinin ikinci filmi olan, Cennet, filminin gösterimine gittiğimde, Ressam, Francesca Biondi’nin, “Towarda East”/”Doğuya Doğru”, başlıklı kişisel sergisi ve sergi için düzenlenmiş resepsiyona katıldım. Yani Cennet Filmini beklerken, bir de sergi gezmiş oldum. Elbette taze taze hemen sizinle paylaşıyorum.
“Doğuya Doğru”, başlığı altında; resmedilenlerin –gözleri- kadar beni en çok, Hindistan, adlı tabloya konu olan “Düğün”, etkiledi.
Francesca Biondi’nin; Türkmenistan, İran, Nepal, Özbekistan,Çin, Gazze, Kırgızistan, Wietnam, Tailand kadar girişte hemen karşımıza çıkan ve bir akvaryum içinde resmedilmiş (2018)Türkiye,İstanbul, Galata manzarasında, sağ tarafta bir kedi, sol tarafta ise birbirine dayanmış bir çift eseri. Yine Türkiye, Doğu Beyazıt’da olan yani Türkiye’yi, Batı’sından, Doğusuna anlatan iki eserdi. Yine sergi salonuna girer girmez, sanatseverler ile direkt buluşacak şekilde yerleştirilmiş olan ve sol tarafta Kadın’ı, sağ tarafta Erkek olarak resmedilmiş, Pakistan’a ait tablolar. Hoş ve kendi yalınlığında, İstanbul, İtalyan Kültür Merkezi içinde devam etmekte.
DİLEK VE KARACUMA
Walt Disney, 100 yıl şerefine kendi stüdyolarında yine hazırlanmış olan “Dilek” filmini sabah izledik.
“Ne dilediğine dikkat et.” Rosas Krallığı ve zeki Asha’nın, insanın varlığı(özü) içindeki kendini keşfetme ve dileklerin sadece söylem içermediğini, ifade edildiği anda evrende asılı kaldığını o kadar güzel şekilde anlatıyor. Ve insanoğlunun niyetlerinin içerdiği saflığı kadar özünün temiz olmasını vurgularken, aynı zamanda temiz ruhların, esasında her birimizin bir yıldız tozu olduğumuzu unutmadığımızda, her şeyi yapabilecek güce sahip olduğumuzu sunan, harika bir animasyon ve müzikal. Bir tek insan dahi olsa bu, kendinde ki açılımı fark ettiğinde, kendi iradesi, varlığının sihrinin gücü ve ona yardım eden sarı-kırmızı yıldız topu ile her şeyin mümkün olabileceğini, o kadar güzel anlatıyor ki. Sırf ruhunuzu dinlendirmek için bile izlenir. Zaten animasyon filmleri sadece çocuklar için düşünmeyin. Film bunu da düşünmüş zaten çocuklar ve aileler, notu düşmüş. Kaldı ki ciddi emek isteyen, Türkçe dublaj sanatçılarımız, içinde bir alkış gerekmekte. Jenerikte onların adlarını görmek ayrı bir güzellikti. Her zaman olmuyor çünkü. İçinizdeki çocuğu beslemek, her zaman lazım. Tabii hoyrat bir hayata rağmen, öldürmelerine izin vermediyseniz. Leman ve Atilla Dorsay çifti ile biz, öyle yaptık. Sabahın 10.30’nda filmimizi izledik, ruhumuzu besledik. Tüm kirli ve kirletilmeye çalışılan dünyaya inat.
KARACUMA
Tüm olumlu ve güzel, ruhumuzu hem ısıtıp, hem besleyen Dilek/Wish Filmi ardından öğleden sonraki seans bir korku/gerilim olarak karşımıza çıkacaktı ancak çıkışta her zaman olduğu gibi film hakkında görüşlerimizi sorduklarında, tek kelime ile şöyle ifade ettim:
“Şükretmeyenlerin, Şükran Günü”
Amerikalıların, Cadılar Bayramı gibi çocuk kaçırılma, korku, gerilim, aynalı Lunapark, ruh çağırma hikâyelerinden olmayan, Kara Cuma, tam bir saat kırk altı dakika boyunca; istilacı ve sadece tüketmeye meyilli, bencil, sadece kendisi için yaşayan insanları anlatmaya çalıştı. Piramidin, en üstünde yer alan sömüren, kapitalist sistemin göbeğini kaşıyanlar; içlerinde suçsuz olsalar bile payına düşeni alacak üst kademe ile altta sınıfta kendisini gerek bilinçsizce, gerek bilerek yapılan savurganlığı, aslında bir sofrada bir aile olarak oturabilmenin, en azından eşit olmasa da yeteri miktarda insanca yaşayabilme hakkının herkese eşit olarak verildiğini o kadar ustaca sunmaktaki.
Sunulanlar, izlerken insanın kendini sorgulamasını gerektiren bir nitelik olarak karşımıza çıkmakta.
Zaten proje, yönetmen Eli Roth’un tam on altı yıl önce Quantin Tarantino, Robert Rodriguez, imzalı olan –Grindhouse-için hazırladığı, sahte fragmana dayanıyor.
Ülkemizde de bazı zamanlar yapılmakta olan indirim günleri ile başlayan hikâyenin, nerelere evrilebileceğini, aslında tüm insanlığın doymak bilmeyen suçu olarak veren filmde, Amerika’da Şükran Günü haftasında vizyona girmiş olacak.
Belki filmde anlatılmak istendiği gibi olayın yaşandığı an kameralara çekip izdihima göz yumanların, tam bir yıl sonra neleri yaşayacaklarını; ölümlü dünya, mal sahibi mülk sahibi, kim bunun ilk sahibi, hesabı; gerçekten hak ettiklerinize mi yoksa ısrarla, doymak bilmeyen bir aç gözlülükle hak etmediğiniz, her şeye saldırmayı, almayı ve tüketmeyi hala kendinizde hak mı görüyorsunuz, sorularını düşündürecek ve herkesin muhakkak izleyip ders alması gereken bir seçki olarak karşımıza çıkıyor.
Hepsi iki günde ve içinde bazı önceden paylaşılan etkinlikler hariç günlerimi paylaştım. Aslına bakarsanız isterseniz yapamayacağınız hiçbir şey yok.
Atatürk, bunu gösterdi onun izinde olmak beni hep iyileştirmiştir.
Yeni yıla girmeye hazırlanırken, umut, gerçek sevgi ve bütünün hayrına tüm hak edişlerimiz gerçek olsun.
Tüm Sevgimle…
Hayat, bu sefer daha hızlı ancak güzel etkinlikler ile gelişmeye devam ediyor. Etkinlikler peş peşe sıralanıyor ya da benim gibi gördüğünü, ancak nitelikli işleri paylaşmayı seven için bir etkinlikten, şansına, başka açılımlar çıkıveriyor.
MATRUŞKA MİSALİ AÇILDIKÇA AÇILAN SANATSAL FAALİYET VE HAYAT
Bir yıl daha tarihsel anlamı ile raflara kaldırılırken; bizde bıraktığı dersler ve güzellikler ile yepyeni bir tarihe adım atmaya hazırlanıyoruz.
Her yeni yıl istisnasız, yeni bir umuttur. Bu kısımları ileri ki yazılarımda paylaşacağım. Şimdi esas bugünlerde, tam gaz giden ve etkinlikten etkinliğe koştuğumuz işlerin, doyurucu olanlarından birkaçına.
SAINT ANTUAN
Ne özel bir mekândır, oraya adak yapmayan yoktur. Tüm dinlerin toplandığı ve bilhassa yeni yılda, bambaşka bir güzelliğe bürünen. Sanki karlar bir şehrin üzerine yağmışta, bizden en bakir haline, sözüne güveneceği bir dost arar gibi bakar.
Bu kez, Romanya Büyükelçiliğine ev sahipliği yapan mekân, her yıl olduğu gibi Dimitri Kandemir anısına yapılan sunum ve ayakta alkışlanan muhteşem konser.
1 Aralık, Ulusal Günü, kutlamasında tüm dünyaya birlik ve beraberlik adına, dileklerde bulunduktan sonra diğer uluslararası etkinliğe geçtim.
Yani Romanya’dan İtalya’ya.
İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ
İtalyan Kültür Merkezi, daha önce 14.düzenlenen Sinema Günlerinin, açılışı dâhil paylaşmıştım. Bu arada yeri gelmişken belirteyim. Bazı etkinlik haberlerimi, Youtube kanalım, (DNA EMEL SEÇEN) üzerinden de takip edebilirsiniz. Yine İtalyan Sinema Günlerinin ikinci filmi olan, Cennet, filminin gösterimine gittiğimde, Ressam, Francesca Biondi’nin, “Towarda East”/”Doğuya Doğru”, başlıklı kişisel sergisi ve sergi için düzenlenmiş resepsiyona katıldım. Yani Cennet Filmini beklerken, bir de sergi gezmiş oldum. Elbette taze taze hemen sizinle paylaşıyorum.
“Doğuya Doğru”, başlığı altında; resmedilenlerin –gözleri- kadar beni en çok, Hindistan, adlı tabloya konu olan “Düğün”, etkiledi.
Francesca Biondi’nin; Türkmenistan, İran, Nepal, Özbekistan,Çin, Gazze, Kırgızistan, Wietnam, Tailand kadar girişte hemen karşımıza çıkan ve bir akvaryum içinde resmedilmiş (2018)Türkiye,İstanbul, Galata manzarasında, sağ tarafta bir kedi, sol tarafta ise birbirine dayanmış bir çift eseri. Yine Türkiye, Doğu Beyazıt’da olan yani Türkiye’yi, Batı’sından, Doğusuna anlatan iki eserdi. Yine sergi salonuna girer girmez, sanatseverler ile direkt buluşacak şekilde yerleştirilmiş olan ve sol tarafta Kadın’ı, sağ tarafta Erkek olarak resmedilmiş, Pakistan’a ait tablolar. Hoş ve kendi yalınlığında, İstanbul, İtalyan Kültür Merkezi içinde devam etmekte.
DİLEK VE KARACUMA
Walt Disney, 100 yıl şerefine kendi stüdyolarında yine hazırlanmış olan “Dilek” filmini sabah izledik.
“Ne dilediğine dikkat et.” Rosas Krallığı ve zeki Asha’nın, insanın varlığı(özü) içindeki kendini keşfetme ve dileklerin sadece söylem içermediğini, ifade edildiği anda evrende asılı kaldığını o kadar güzel şekilde anlatıyor. Ve insanoğlunun niyetlerinin içerdiği saflığı kadar özünün temiz olmasını vurgularken, aynı zamanda temiz ruhların, esasında her birimizin bir yıldız tozu olduğumuzu unutmadığımızda, her şeyi yapabilecek güce sahip olduğumuzu sunan, harika bir animasyon ve müzikal. Bir tek insan dahi olsa bu, kendinde ki açılımı fark ettiğinde, kendi iradesi, varlığının sihrinin gücü ve ona yardım eden sarı-kırmızı yıldız topu ile her şeyin mümkün olabileceğini, o kadar güzel anlatıyor ki. Sırf ruhunuzu dinlendirmek için bile izlenir. Zaten animasyon filmleri sadece çocuklar için düşünmeyin. Film bunu da düşünmüş zaten çocuklar ve aileler, notu düşmüş. Kaldı ki ciddi emek isteyen, Türkçe dublaj sanatçılarımız, içinde bir alkış gerekmekte. Jenerikte onların adlarını görmek ayrı bir güzellikti. Her zaman olmuyor çünkü. İçinizdeki çocuğu beslemek, her zaman lazım. Tabii hoyrat bir hayata rağmen, öldürmelerine izin vermediyseniz. Leman ve Atilla Dorsay çifti ile biz, öyle yaptık. Sabahın 10.30’nda filmimizi izledik, ruhumuzu besledik. Tüm kirli ve kirletilmeye çalışılan dünyaya inat.
KARACUMA
Tüm olumlu ve güzel, ruhumuzu hem ısıtıp, hem besleyen Dilek/Wish Filmi ardından öğleden sonraki seans bir korku/gerilim olarak karşımıza çıkacaktı ancak çıkışta her zaman olduğu gibi film hakkında görüşlerimizi sorduklarında, tek kelime ile şöyle ifade ettim:
“Şükretmeyenlerin, Şükran Günü”
Amerikalıların, Cadılar Bayramı gibi çocuk kaçırılma, korku, gerilim, aynalı Lunapark, ruh çağırma hikâyelerinden olmayan, Kara Cuma, tam bir saat kırk altı dakika boyunca; istilacı ve sadece tüketmeye meyilli, bencil, sadece kendisi için yaşayan insanları anlatmaya çalıştı. Piramidin, en üstünde yer alan sömüren, kapitalist sistemin göbeğini kaşıyanlar; içlerinde suçsuz olsalar bile payına düşeni alacak üst kademe ile altta sınıfta kendisini gerek bilinçsizce, gerek bilerek yapılan savurganlığı, aslında bir sofrada bir aile olarak oturabilmenin, en azından eşit olmasa da yeteri miktarda insanca yaşayabilme hakkının herkese eşit olarak verildiğini o kadar ustaca sunmaktaki.
Sunulanlar, izlerken insanın kendini sorgulamasını gerektiren bir nitelik olarak karşımıza çıkmakta.
Zaten proje, yönetmen Eli Roth’un tam on altı yıl önce Quantin Tarantino, Robert Rodriguez, imzalı olan –Grindhouse-için hazırladığı, sahte fragmana dayanıyor.
Ülkemizde de bazı zamanlar yapılmakta olan indirim günleri ile başlayan hikâyenin, nerelere evrilebileceğini, aslında tüm insanlığın doymak bilmeyen suçu olarak veren filmde, Amerika’da Şükran Günü haftasında vizyona girmiş olacak.
Belki filmde anlatılmak istendiği gibi olayın yaşandığı an kameralara çekip izdihima göz yumanların, tam bir yıl sonra neleri yaşayacaklarını; ölümlü dünya, mal sahibi mülk sahibi, kim bunun ilk sahibi, hesabı; gerçekten hak ettiklerinize mi yoksa ısrarla, doymak bilmeyen bir aç gözlülükle hak etmediğiniz, her şeye saldırmayı, almayı ve tüketmeyi hala kendinizde hak mı görüyorsunuz, sorularını düşündürecek ve herkesin muhakkak izleyip ders alması gereken bir seçki olarak karşımıza çıkıyor.
Hepsi iki günde ve içinde bazı önceden paylaşılan etkinlikler hariç günlerimi paylaştım. Aslına bakarsanız isterseniz yapamayacağınız hiçbir şey yok.
Atatürk, bunu gösterdi onun izinde olmak beni hep iyileştirmiştir.
Yeni yıla girmeye hazırlanırken, umut, gerçek sevgi ve bütünün hayrına tüm hak edişlerimiz gerçek olsun.
Tüm Sevgimle…