End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Ortadoğu’daki savaşlar, Afganistan’da Taliban rejiminden kaçanlar, son olarak da Gazze sorunu yüzünden yaşanan yasa dışı göç özellikle Avrupa ülkelerinin başına bela oldu. Burada Türkiye’yi saymıyorum. Her ne halse Türkiye’de hükümet ülkeyi göçmen çöplüğüne çeviren ve kimilerine göre 13 milyon kişiye varan bu kaçak nüfusa itiraz etmiyor; etmediği gibi gidişattan memnun da görünüyor. Söylenene göre Türkiye’ye geldikten sonra vatandaşlık almış olan üç milyona yakın Suriyeli göçmenin oyları Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde sonucu belirleyici rol oynadı.
Ancak başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde durum öyle değil. Daha önce yazmıştım. Belçika’da Göçmen İdaresi pek çok kente gönderdiği yazıyla özellikle ülkede doğan ve Belçika vatandaşlığına hak kazanan Filistinli ailelerin çocuklarının nüfus kimliklerinin iptalini istiyor. Gerekçe de şu:
Belçika’ya sığınan bu kaçak göçmenler geldikleri ülkeye entegre olmak yerine hiç durmadan üreyip ülkenin demografik ve kültürel yapısını değiştirmeyi amaçlıyorlar. Belçika Göçmen İdaresi’nin aldığı önlemde haklılık payı var. Avrupa ülkelerinin pek çoğunda yasal ya da yasa dışı göçmenler kendi gettolarında yaşıyorlar ve sığındıkları ülkelerin kuralları ve yasalarına uymak yerine kendi örf ve adetlerini topluma dayatma yolunu seçiyorlar. Hatta o ülkeler için güvenlik sorunu haline geliyorlar. Uyuşturucu madde torbacılığından tutun her türlü yasa dışı işte onların izlerini sürmek mümkün.
Geçtiğimiz hafta gittiğim Yunanistan’ın Midilli Adası’nda benzer olaylara tanık oldum. Anlaşıldığı kadarıyla Yunan Hükümeti, ülke sınırlarından giren göçmenlerin önemli bir bölümünü Ege adalarına dağıtmış. Daha önce hiç tanık olmadığım biçimde ada sokaklarında dilenen, gece yarısı sokaklarda karşılaştığı insanları taciz eden, yankesicilik yapan pek çok Ortadoğu kökenli göçmenle karşılaştım.
Avrupa ülkelerinde, özellikle sol entellektüel çevrelerde modadır. Hükümetler yasa dışı uygulamalara karşı bazı önlemler alma yoluna gittiklerinde bu sol entellektüel ve insan hakları savunucuları takımları devreye girerler. Geniş çaplı gösteriler düzenlerler. “Halkı kin ve nefret düşmanlığına tahrik” sloganlarıyla insan hakları savunuculuğuna sıvanırlar. Bu arada içinde yaşadıkları toplumların duydukları rahatsızlıklar onlar için önemli değildir. Hemen “ırkçılık” yaftasını yapıştırırlar.
Fransa’dan yayın yapan Sudouest.Fr internet sitesinin haberine göre Fransız Hükumeti’nin, daha doğrusu İçişleri Bakanlığı’nın yasa dışı göçe karşı önlemleri içeren yasası parlamentodan geçince başkent Paris’te yasayı protesto eden bir gösteri düzenlendi. Daha geniş çaplı bir gösterinin de 14 Ocak için planlandığı duyuruldu.
Öte yandan Francetv.info’nun haberine göre Fransa Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CFDT)’nun Genel Sekreteri Marylise Leon 21 Ocak’ta yasanın protesto edileceği büyük bir gösteri örgütlediklerini duyurdu. Leon duyurusunda şu ifadeyi kullandı:
“ Cumhuriyet değerlerine derin bir saldırı oluşturan bu yasayı protesto için 21 Ocak’ta Paris’te ve bütün kentlerimizde yurttaş yürüyüşleri düzenliyoruz. Bu yasa aynı zamanda bu ülkenin savunduğu bütün insani fikirlere de açıkça ters düşmektedir. “ Bak sen! Marylise Hanım “yurttaşlar” (citoyens) diyor. Bir yandan sol basarken bir yandan da halkın milliyetçilik duygularını kabartmaya çalışıyor. Yoksa İhtilal’den kalma Fransız milli marşı La Marseillaise’in sözlerindeki “yurttaşlara” mı atıf yapıyor ? Fransız burjuvalar o “yurttaşlara” “sans culottes” (donsuzlar ya da baldırı çıplaklar) derdi.
Hep aklım tersten çalışır. Kimi sendikal hareketleri hiç samimi ve inandırıcı bulmam. CFDT’nin Genel Sekreteri Marylise Leon’un bu sözlerini okurken, “Acaba sendikalar ucuz insan gücü elden gidiyor diye mi telaşlanıyorlar?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Şüphe bu ya. Gençliğimizde pek çok sendika ağasının işçi hareketine ne derin zararlar verdiğine tanıklık eden bir gazeteci olarak kuşkularımı dile getirmem doğal sanırım.
Ancak başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde durum öyle değil. Daha önce yazmıştım. Belçika’da Göçmen İdaresi pek çok kente gönderdiği yazıyla özellikle ülkede doğan ve Belçika vatandaşlığına hak kazanan Filistinli ailelerin çocuklarının nüfus kimliklerinin iptalini istiyor. Gerekçe de şu:
Belçika’ya sığınan bu kaçak göçmenler geldikleri ülkeye entegre olmak yerine hiç durmadan üreyip ülkenin demografik ve kültürel yapısını değiştirmeyi amaçlıyorlar. Belçika Göçmen İdaresi’nin aldığı önlemde haklılık payı var. Avrupa ülkelerinin pek çoğunda yasal ya da yasa dışı göçmenler kendi gettolarında yaşıyorlar ve sığındıkları ülkelerin kuralları ve yasalarına uymak yerine kendi örf ve adetlerini topluma dayatma yolunu seçiyorlar. Hatta o ülkeler için güvenlik sorunu haline geliyorlar. Uyuşturucu madde torbacılığından tutun her türlü yasa dışı işte onların izlerini sürmek mümkün.
Geçtiğimiz hafta gittiğim Yunanistan’ın Midilli Adası’nda benzer olaylara tanık oldum. Anlaşıldığı kadarıyla Yunan Hükümeti, ülke sınırlarından giren göçmenlerin önemli bir bölümünü Ege adalarına dağıtmış. Daha önce hiç tanık olmadığım biçimde ada sokaklarında dilenen, gece yarısı sokaklarda karşılaştığı insanları taciz eden, yankesicilik yapan pek çok Ortadoğu kökenli göçmenle karşılaştım.
Avrupa ülkelerinde, özellikle sol entellektüel çevrelerde modadır. Hükümetler yasa dışı uygulamalara karşı bazı önlemler alma yoluna gittiklerinde bu sol entellektüel ve insan hakları savunucuları takımları devreye girerler. Geniş çaplı gösteriler düzenlerler. “Halkı kin ve nefret düşmanlığına tahrik” sloganlarıyla insan hakları savunuculuğuna sıvanırlar. Bu arada içinde yaşadıkları toplumların duydukları rahatsızlıklar onlar için önemli değildir. Hemen “ırkçılık” yaftasını yapıştırırlar.
Fransa’dan yayın yapan Sudouest.Fr internet sitesinin haberine göre Fransız Hükumeti’nin, daha doğrusu İçişleri Bakanlığı’nın yasa dışı göçe karşı önlemleri içeren yasası parlamentodan geçince başkent Paris’te yasayı protesto eden bir gösteri düzenlendi. Daha geniş çaplı bir gösterinin de 14 Ocak için planlandığı duyuruldu.
Öte yandan Francetv.info’nun haberine göre Fransa Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CFDT)’nun Genel Sekreteri Marylise Leon 21 Ocak’ta yasanın protesto edileceği büyük bir gösteri örgütlediklerini duyurdu. Leon duyurusunda şu ifadeyi kullandı:
“ Cumhuriyet değerlerine derin bir saldırı oluşturan bu yasayı protesto için 21 Ocak’ta Paris’te ve bütün kentlerimizde yurttaş yürüyüşleri düzenliyoruz. Bu yasa aynı zamanda bu ülkenin savunduğu bütün insani fikirlere de açıkça ters düşmektedir. “ Bak sen! Marylise Hanım “yurttaşlar” (citoyens) diyor. Bir yandan sol basarken bir yandan da halkın milliyetçilik duygularını kabartmaya çalışıyor. Yoksa İhtilal’den kalma Fransız milli marşı La Marseillaise’in sözlerindeki “yurttaşlara” mı atıf yapıyor ? Fransız burjuvalar o “yurttaşlara” “sans culottes” (donsuzlar ya da baldırı çıplaklar) derdi.
Hep aklım tersten çalışır. Kimi sendikal hareketleri hiç samimi ve inandırıcı bulmam. CFDT’nin Genel Sekreteri Marylise Leon’un bu sözlerini okurken, “Acaba sendikalar ucuz insan gücü elden gidiyor diye mi telaşlanıyorlar?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Şüphe bu ya. Gençliğimizde pek çok sendika ağasının işçi hareketine ne derin zararlar verdiğine tanıklık eden bir gazeteci olarak kuşkularımı dile getirmem doğal sanırım.