End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
-Ya da gözle görülmeyen acılar...-
Kapitalist sistem böyle bir şey. Çeşitli yollarla insanı yalnızlaştırıyor... Eline çeşitli oyuncaklar vererek kabuğuna çekilmeni, yalnızlaşmanı sağlıyor... Çok yalnızlaşıyorsun...
Bir de bunun adını ``sosyal medya`` koymaz mı? Sosyal medya mı yoksa asosyal medya mı?
Ve en sonunda yapayalnız kalıyorsun...
***
Yalnızlık. Yalnızlaşmak. Ve bunalımların burgacında acılar çekmek. Kıta Avrupa`sında yalnızlığa karşı ya da yurttaşları yalnızlıktan korumak için bakanlık kuran ülke bile var...
***
En iyiye, en yükseğe, en fazlaya, en çok üretime, en çok tüketime... Derken sistem tıkanma noktasına yaklaşıyor. Ve bu sistemde insan insan olarak dikkate alınmıyor. `İnsan` önemli değil sistem için: İnsan, sistemde sadece bir faktör. Faktör X. İşte bu insanın, pardon faktör X`in verileri önemli: Nerede ve ne zaman doğdu? Cinsel ve politik eğilimleri nedir? Neyi ne kadar üretebilir? Neleri ne kadar tüketir? İlle de bu sonuncusu çok önemli... Çünkü, sistem çok üretmek ve tükettirmek zorunda...
***
Ve tabii ki hastalıklar çok önemli. Daha doğrusu, sistem önce hastalıklar icad edecek ve akabinde bunların sözüm ona tedavi yöntemlerini, daha doğrusu ilaçlarını bulacak... İşte burası çok önemli.
Bu bağlamda Federal Almanya`daki sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde en büyük kalem ne diye bakacak olursak şaşıracağız... Bu kalem ne araba sanayi, ne makina sanayi ve ne de kimya sanayi. Almanya`daki en büyük ekonomik kalem sağlık sektörü. Tamı tamına 400 milyar Avro. İşte bu parayı çoğu hipokrat yeminini unutmuş doktorlar ve eczacılar kendi aralarında paylaşıyorlar. İşte bu yüzdendir ki, Almanya`nın nüfusu konstant tutulmaya çalışılıyor. Nasıl mı? Göçmenler, sığınmacılar ve mülteciler yoluyla. Ne kadar faktör X o kadar hastalık... O kadar tedavi ve o kadar paracıklar...
***
Almanya`nın GSMH`sı 4 trilyon Avroya yakın. Bunun yaklaşık %12`ini sağlık sektöründe dönen 400 milyar Avro teşkil ediyor. Bu para, Almanya`daki 1 893 hastane, yaklaşık 400 000 doktor ve yaklaşık 17 000 eczane arasında paylaşılıyor... Almanya`da aslında 37 000 eczacı var. Ama, eczanelerin payına düşen parayı eczane sahipleri götürüyor. Diğer eczacılar, eczanelerde maaşla çalışan sağlık emekçileri. Doktorlar da öyle. Parayı tepedeki doktorlar götürüyor. Almanya`da yeni işe başlayan ve bazen aralıksız 36 saat nöbet tutan asistan doktorlar ayda 3 000 Avroya talim ediyorlar. Buna karşın, üniversite kliniğinde yılda 4 milyon Avro kazanan profesör doktor da var. Tabii ki döner sermaye üzerinden... Burada, bu sisteme vakıf deniyor efendim...
Almanya`daki 1 893 hastanenin üçte biri kamunun, üçte biri özel ve kalanı da belediyelerin, kiliselerin vb. kurum ve kuruluşların katılımı ve finansmanıyla işletiliyor. Sağlık sisteminde aslan payını özel hastaneler götürüyor tabii ki...
Her şeye rağmen, Almanya`daki sağlık sisteminin dünyadaki en iyi sağlık sistemlerinden birisi olduğunu da belirtelim.
***
İşte bu ortamda insanların ekonomik ve biyolojik sorunlarının yanısıra ruhi sorunlarının da giderek arttığı gözlemleniyor Almanya`da.
Bu sorunların başta geleni ise `kendini yalnız hissetmek`... Bu yalnızlık hissi insanı bunalıma ve oradan da hastalıklara sürüklüyor...
Peki kimler kendisini ne zaman ve ne oranda yalnız hissediyor?
Kadınlar %19 kendisini sürekli yalnız hissediyor, %31 ara sıra ve %44 nadiren.
Erkekler ise %14 sürekli, %29 ara sıra ve %57 nadiren kendisini yalnız hissediyor.
Kendisini yalnız hissetme oranları insanın yaşıyla ters orantılı. Kendisini yalnız hissedenlerin oranı gençler arasında çok yüksek. Yaşı 76-90 arasında olanların kendisini yalnız hissetme oranı ise bayağı düşük...
Sanırım kendisini yalnız hissetme durumu iki şeyle bağlantılı: Birincisi sağlık durumuyla. İkincisi ise ekonomik durumla...
Aylık geliri 1 100 Avronun altında olanlar arasındaki yalnızlık hissi oranları şöyle: %27 sürekli yalnız hissediyor, %36 arada bir ve % 37 nadiren.
Aylık geliri 4 000 Avronun üzerinde olanların kendisini yalnız hissetme oranları ilginç: %2 sürekli yalnız hissediyor kendisini, % 12 ara sıra ve %81 ise nadiren...
Gözünü sevdiğimin parası, her derde deva sanki... Karl MARX haklı mı dersiniz ``Her şeyi ekonomi belirliyor.`` demekle?
***
Tam da bu bağlamda büyük ozanımız Nazım HİKMET`in şiiri ilaç gibi geliyor bana:
YAŞAMAK
Yaşamak,
bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşcesine.
Bu bizim hasretimiz.
Hasretimiz ne zaman bitecek dersiniz?
Kapitalist sistem böyle bir şey. Çeşitli yollarla insanı yalnızlaştırıyor... Eline çeşitli oyuncaklar vererek kabuğuna çekilmeni, yalnızlaşmanı sağlıyor... Çok yalnızlaşıyorsun...
Bir de bunun adını ``sosyal medya`` koymaz mı? Sosyal medya mı yoksa asosyal medya mı?
Ve en sonunda yapayalnız kalıyorsun...
***
Yalnızlık. Yalnızlaşmak. Ve bunalımların burgacında acılar çekmek. Kıta Avrupa`sında yalnızlığa karşı ya da yurttaşları yalnızlıktan korumak için bakanlık kuran ülke bile var...
***
En iyiye, en yükseğe, en fazlaya, en çok üretime, en çok tüketime... Derken sistem tıkanma noktasına yaklaşıyor. Ve bu sistemde insan insan olarak dikkate alınmıyor. `İnsan` önemli değil sistem için: İnsan, sistemde sadece bir faktör. Faktör X. İşte bu insanın, pardon faktör X`in verileri önemli: Nerede ve ne zaman doğdu? Cinsel ve politik eğilimleri nedir? Neyi ne kadar üretebilir? Neleri ne kadar tüketir? İlle de bu sonuncusu çok önemli... Çünkü, sistem çok üretmek ve tükettirmek zorunda...
***
Ve tabii ki hastalıklar çok önemli. Daha doğrusu, sistem önce hastalıklar icad edecek ve akabinde bunların sözüm ona tedavi yöntemlerini, daha doğrusu ilaçlarını bulacak... İşte burası çok önemli.
Bu bağlamda Federal Almanya`daki sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde en büyük kalem ne diye bakacak olursak şaşıracağız... Bu kalem ne araba sanayi, ne makina sanayi ve ne de kimya sanayi. Almanya`daki en büyük ekonomik kalem sağlık sektörü. Tamı tamına 400 milyar Avro. İşte bu parayı çoğu hipokrat yeminini unutmuş doktorlar ve eczacılar kendi aralarında paylaşıyorlar. İşte bu yüzdendir ki, Almanya`nın nüfusu konstant tutulmaya çalışılıyor. Nasıl mı? Göçmenler, sığınmacılar ve mülteciler yoluyla. Ne kadar faktör X o kadar hastalık... O kadar tedavi ve o kadar paracıklar...
***
Almanya`nın GSMH`sı 4 trilyon Avroya yakın. Bunun yaklaşık %12`ini sağlık sektöründe dönen 400 milyar Avro teşkil ediyor. Bu para, Almanya`daki 1 893 hastane, yaklaşık 400 000 doktor ve yaklaşık 17 000 eczane arasında paylaşılıyor... Almanya`da aslında 37 000 eczacı var. Ama, eczanelerin payına düşen parayı eczane sahipleri götürüyor. Diğer eczacılar, eczanelerde maaşla çalışan sağlık emekçileri. Doktorlar da öyle. Parayı tepedeki doktorlar götürüyor. Almanya`da yeni işe başlayan ve bazen aralıksız 36 saat nöbet tutan asistan doktorlar ayda 3 000 Avroya talim ediyorlar. Buna karşın, üniversite kliniğinde yılda 4 milyon Avro kazanan profesör doktor da var. Tabii ki döner sermaye üzerinden... Burada, bu sisteme vakıf deniyor efendim...
Almanya`daki 1 893 hastanenin üçte biri kamunun, üçte biri özel ve kalanı da belediyelerin, kiliselerin vb. kurum ve kuruluşların katılımı ve finansmanıyla işletiliyor. Sağlık sisteminde aslan payını özel hastaneler götürüyor tabii ki...
Her şeye rağmen, Almanya`daki sağlık sisteminin dünyadaki en iyi sağlık sistemlerinden birisi olduğunu da belirtelim.
***
İşte bu ortamda insanların ekonomik ve biyolojik sorunlarının yanısıra ruhi sorunlarının da giderek arttığı gözlemleniyor Almanya`da.
Bu sorunların başta geleni ise `kendini yalnız hissetmek`... Bu yalnızlık hissi insanı bunalıma ve oradan da hastalıklara sürüklüyor...
Peki kimler kendisini ne zaman ve ne oranda yalnız hissediyor?
Kadınlar %19 kendisini sürekli yalnız hissediyor, %31 ara sıra ve %44 nadiren.
Erkekler ise %14 sürekli, %29 ara sıra ve %57 nadiren kendisini yalnız hissediyor.
Kendisini yalnız hissetme oranları insanın yaşıyla ters orantılı. Kendisini yalnız hissedenlerin oranı gençler arasında çok yüksek. Yaşı 76-90 arasında olanların kendisini yalnız hissetme oranı ise bayağı düşük...
Sanırım kendisini yalnız hissetme durumu iki şeyle bağlantılı: Birincisi sağlık durumuyla. İkincisi ise ekonomik durumla...
Aylık geliri 1 100 Avronun altında olanlar arasındaki yalnızlık hissi oranları şöyle: %27 sürekli yalnız hissediyor, %36 arada bir ve % 37 nadiren.
Aylık geliri 4 000 Avronun üzerinde olanların kendisini yalnız hissetme oranları ilginç: %2 sürekli yalnız hissediyor kendisini, % 12 ara sıra ve %81 ise nadiren...
Gözünü sevdiğimin parası, her derde deva sanki... Karl MARX haklı mı dersiniz ``Her şeyi ekonomi belirliyor.`` demekle?
***
Tam da bu bağlamda büyük ozanımız Nazım HİKMET`in şiiri ilaç gibi geliyor bana:
YAŞAMAK
Yaşamak,
bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşcesine.
Bu bizim hasretimiz.
Hasretimiz ne zaman bitecek dersiniz?