Linux
Emektar Üye
- Katılım
- 5 Şub 2022
- Mesajlar
- 3,556
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- istanbul
- Web sitesi
- www.uguragdas.com.tr
- İsim
- Uğur
- Cinsiyet
- Memleket
- 75 ARDAHAN
- Takım
- Galatasaray
- Burç
- Aslan
- Mesleği
- Konut Yönetim Müdürü
İtibar:
Alman filozof Martin Heidegger, 26 eylül 1889'da, Messkirch'te doğdu. Babası, Saint-Martin Kilisesi'ndeki ayin eşyalarının bakıcılığını yapan bir fıçı ustasıydı.
Heidegger önce Konstanz Lisesi'ne, sonra da sağlam bir klasik egitim alacağı Freiburg im Breisgau Lisesi'ne devam etti. Doğduğu şehirde elde ettiği bir burs sayesinde, 1909'da Freiburg Üniversitesi'ne girdi.
Henüz genç bir öğrenciyken kendisine hediye edilen 'Aristoteles'te Varolanın Çoğul Anlamı' adlı kitabı onun düşünme yolunun başlangıcını oluşturdu ve tüm çalışmalarını adayacağı varlık sorununun derinleştirilmesine böylece yönelmiş oldu.
Önceleri teoloji, daha sonra da felsefe eğitiminin ardından, Freiburg Üniversitesi'nde (1919-1923), Marburg Üniversitesi'nde (1923-1928) ve yine Freiburg Üniversitesi'nde (1928-1944) araştırma yapmaya ve ders vermeye aralıksız devam etti.
Freiburg Üniversitesi'nde, Husserl'in asistanı olduktan sonra, onun yerini aldı. Verdiği derslerin özgünlüğü ve ardından, 1927'de yayımlanan 'Varlık ve Zaman' henüz 38 yaşında, Heidegger'i dönemin en ünlü Alman filozofu haline getirdi.
Etkilediği felsefeciler arasında Hans Georg Gadamer, Hans Jonas, Emmanuel Levinas, Hannah Arendt, Leo Strauss ve Karl Löwith de bulunur.
Bunun yanı sıra Maurice Merleau-Ponty, Jean Paul Sartre, Jacques Derrida, Jean Luc Nancy ve Philippe Lacoue-Labarthe da felsefesine ilgi duymuşlardır.
Varoluş nedir?
Batı felsefesinin, Descartes'tan beri bilgi sorununa odaklanmış olması zihnini kurcalıyordu. Bu kartezyen yaklaşım, gerçekliği, akılla madde, özneyle nesne, gözleyenle gözlenen, bilenle bilinen halinde ikiye ayırmaktaydı.
Genç Heidegger'in, Amerikan pragmatistlerinin eserlerinden habersiz olması çok mümkündür. Ancak geleneksel bilgi kuramına yönelttiği itirazın onlarınkiyle pek çok ortak yönü vardı.
Heidegger'e göre, geleneksel bilgi kuramı durumunun gerçeklikleri karşısında yanlıştı. Bakmakta olduğumuz dış dünyadan ayrı değildik. Bizler, bu dünyanın bütünleyici bir parçasıyız; bundan başka bir dünyada var olmamız düşünülemez bile.
Derinlemesine düşünüldüğünde, asıl gizem bilgi değil, varlıktır, varoluştur. Kendimizi içinde ya da yanı sıra bulduğumuz bu varoluş nedir? Bir şeyin var olması ne demektir? Bir şey nasıl var olur? Hiçlik diye bir şey neden yoktur?
Varlığın çözümlenmesi
Kendi varoluşumuzun, dolaysız, şüphe götürmez şekilde farkındayızdır. "O nedenle", diye düşünür Heidegger, "varoluş sorununu ele almanın yolu, kendi varoluşumuzun farkına vardığımızda bilincine vardığımız şeyin neliğinin görüngübilimsel bir çözümlemesini yapmakla başlar".
'Varlık Ve Zaman' adlı kitabında yaptığı budur. Ağır, özenli, sistemli, neredeyse düşünceli düşünceli yürüyerek varoluşumuzla ilgili bilincimizi oluşturan belli başlı iplikleri tek tek ayırır.
Örneğin, bilince konu olan bir alan, bir tür sahne, perde ya da dekor (yani bunun vuku bulabileceği bir dünya) olmasaydı, böyle bir bilince kendi varlığımızın bilincine sahip olamayacağımızı gösterir.
Dolayısıyla, varlığımız doğası gereği bu dünyalıdır. En azından bizim için varlık ile bir tür dünya, birbirinden ayrılmaz şeylerdir. Aynı zamanda, şu ya da bu şeyin sürmekte olduğuna dair bir kavrayış olmasaydı, yine kendi varoluşumuza dair bir bilincimiz olamazdı.
Fakat bu bir zaman boyutu gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, farkında ve bilincinde olduğumuz varoluş, doğası gereği zamansaldır. Yine bu zamansallık bilincimize yer etmemiş olsaydı, kendi varoluşumuzun farkına varamazdık.
Bizi belli bir biçimde, en azından asgari düzeyde kaygılandırması gerekir ki onun farkına varalım. Kaygı, indirgenemez bir öğedir.
İşe başlarken, varlığımızla ilgili bilincimizin, daha ileri bir çözümlemeye elvermeyecek kadar dolaysız, doğrudan ve saydam bir şey olduğunu varsaymış olabiliriz; ancak, Heidegger bunu reddederek, varlığımızla ilgili bilincimizin, zengin ve derin bir içgörüyle çözümlemesini yapar.
Sonuçta şu sonuca varır: En önemli yönleriyle bizim varlık kipimizin, öğeleri geçmiş, şimdi ve gelecek zamana karşılık gelen üç yönlü bir yapısı vardır; bu yüzden, son tahlilde varlık zamandır (kitabın adı da budur zaten).
Kendimiz olmak
Bu başlangıç noktasından hareketle Heidegger insanlık durumunu çözümlemeye koyulur. Başka insanlarla temas kurmak gibi bir sorunla karşı karşıya bulunan soyutlanmış bireyler olmaktan çok uzak olan biz insanların varoluşu, başından itibaren paylaşılan, toplumsal bir varoluştur; sorunumuz, özgün bir kişisel varoluş tarzı bularak bireyler haline gelmektir.
Hepimiz, bilinmesi olanaksız bir geleceğin ve sonuçları hakkında emin olamayacağımız seçimlerde bulunmanın baskısı altındayızdır. Payımıza suçluluk ve endişe düşmektedir; özellikle ölüm karşısında endişe.
Hayatlarımızın metafizik bir nedeni ya da temeli ve bir anlamı olsun isteriz. Ancak bunların nesnel olarak var olduklarından emin olamayız; eğer yoksalar, hayatlarımızın nihai olarak hiçbir anlamı olmayabilir, saçmadır; aksi halde, sahip olduğu anlam, bizim verdiğimiz bir anlamdır.
Önemli eserleri
'Şey Nedir?' (1926), 'Varlık ve Zaman' (1927), 'Kant ve Metafizik Sorunu' (1929), 'Metafizik Nedir?' (1929), 'Felsefe Nedir?' (1956)
Günün diğer önemli olayları
1512: Oğlu Yavuz Sultan Selim'in tahttan indirdiği II. Beyazıt, Dimetoka yakınlarında öldü.
1650: Britanya'nın en büyük askeri liderlerinden biri olarak bilinen Marlborough Dükü general John Churchill doğdu.
1799: Rus şair ve yazar Aleksandr Puşkin hayata merhaba dedi.
1894: Rusya'nın son Çarı II. Nikola Taç giydi.
1926: Milli Mücadele'ye katılmayan memurların görevlerine son verilmesine ilişkin kanun kabul edildi.
1938: Atatürk, Ankara'dan son kez ayrıldı.
1946: Belediye seçimleri olaylı geçti. Demokrat Parti seçimlere katılmadı. Gerekçeleri, iktidarın seçimde yanlı davranması ve seçim güvenliliğinin olmamasıydı.1957: Abant'ta meydana gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde 52 kişi öldü.
1968: Başbakan Süleyman Demirel, "düzeni değiştirmek isteyenler meczuptur, anarşisttir" dedi.
1982: Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı Şerif Gören'in yönettiği 'Yol' filmi Cannes Film Festivali'nde büyük ödülü Costa Gavras'ın 'Kayıp' filmiyle paylaştı.
1983: Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu Genel Başkanlığa Erdal İnönü seçildi.
1993: Salman Rüşdi'nin 'Şeytan Ayetleri' kitabını yayımlamaya başlayan Aydınlık gazetesi toplatıldı.
1997: Susurluk'taki kazanın duruşmasında, kamyon şoförü Hasan Gökçe, 6 milyon 420 bin lira para cezası ile DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın ailesine 100 milyon lira manevi tazminat ödemeye mahkum edildi.
1999: Danıştay Sekizinci Dairesi, başı açık görev yapmayı kabul etmeyen türbanlı memurların, uyarı cezası verilmeden işten çıkarılmasına karar verdi.
2003: Ukrayna Havayolları'na ait uçak, Trabzon'un Maçka ilçesi yakınlarında düştü. İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan uçakta 62 asker ile 13 kişilik mürettebat öldü.
Heidegger önce Konstanz Lisesi'ne, sonra da sağlam bir klasik egitim alacağı Freiburg im Breisgau Lisesi'ne devam etti. Doğduğu şehirde elde ettiği bir burs sayesinde, 1909'da Freiburg Üniversitesi'ne girdi.
Henüz genç bir öğrenciyken kendisine hediye edilen 'Aristoteles'te Varolanın Çoğul Anlamı' adlı kitabı onun düşünme yolunun başlangıcını oluşturdu ve tüm çalışmalarını adayacağı varlık sorununun derinleştirilmesine böylece yönelmiş oldu.
Önceleri teoloji, daha sonra da felsefe eğitiminin ardından, Freiburg Üniversitesi'nde (1919-1923), Marburg Üniversitesi'nde (1923-1928) ve yine Freiburg Üniversitesi'nde (1928-1944) araştırma yapmaya ve ders vermeye aralıksız devam etti.
Freiburg Üniversitesi'nde, Husserl'in asistanı olduktan sonra, onun yerini aldı. Verdiği derslerin özgünlüğü ve ardından, 1927'de yayımlanan 'Varlık ve Zaman' henüz 38 yaşında, Heidegger'i dönemin en ünlü Alman filozofu haline getirdi.
Etkilediği felsefeciler arasında Hans Georg Gadamer, Hans Jonas, Emmanuel Levinas, Hannah Arendt, Leo Strauss ve Karl Löwith de bulunur.
Bunun yanı sıra Maurice Merleau-Ponty, Jean Paul Sartre, Jacques Derrida, Jean Luc Nancy ve Philippe Lacoue-Labarthe da felsefesine ilgi duymuşlardır.
Varoluş nedir?
Batı felsefesinin, Descartes'tan beri bilgi sorununa odaklanmış olması zihnini kurcalıyordu. Bu kartezyen yaklaşım, gerçekliği, akılla madde, özneyle nesne, gözleyenle gözlenen, bilenle bilinen halinde ikiye ayırmaktaydı.
Genç Heidegger'in, Amerikan pragmatistlerinin eserlerinden habersiz olması çok mümkündür. Ancak geleneksel bilgi kuramına yönelttiği itirazın onlarınkiyle pek çok ortak yönü vardı.
Heidegger'e göre, geleneksel bilgi kuramı durumunun gerçeklikleri karşısında yanlıştı. Bakmakta olduğumuz dış dünyadan ayrı değildik. Bizler, bu dünyanın bütünleyici bir parçasıyız; bundan başka bir dünyada var olmamız düşünülemez bile.
Derinlemesine düşünüldüğünde, asıl gizem bilgi değil, varlıktır, varoluştur. Kendimizi içinde ya da yanı sıra bulduğumuz bu varoluş nedir? Bir şeyin var olması ne demektir? Bir şey nasıl var olur? Hiçlik diye bir şey neden yoktur?
Varlığın çözümlenmesi
Kendi varoluşumuzun, dolaysız, şüphe götürmez şekilde farkındayızdır. "O nedenle", diye düşünür Heidegger, "varoluş sorununu ele almanın yolu, kendi varoluşumuzun farkına vardığımızda bilincine vardığımız şeyin neliğinin görüngübilimsel bir çözümlemesini yapmakla başlar".
'Varlık Ve Zaman' adlı kitabında yaptığı budur. Ağır, özenli, sistemli, neredeyse düşünceli düşünceli yürüyerek varoluşumuzla ilgili bilincimizi oluşturan belli başlı iplikleri tek tek ayırır.
Örneğin, bilince konu olan bir alan, bir tür sahne, perde ya da dekor (yani bunun vuku bulabileceği bir dünya) olmasaydı, böyle bir bilince kendi varlığımızın bilincine sahip olamayacağımızı gösterir.
Dolayısıyla, varlığımız doğası gereği bu dünyalıdır. En azından bizim için varlık ile bir tür dünya, birbirinden ayrılmaz şeylerdir. Aynı zamanda, şu ya da bu şeyin sürmekte olduğuna dair bir kavrayış olmasaydı, yine kendi varoluşumuza dair bir bilincimiz olamazdı.
Fakat bu bir zaman boyutu gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, farkında ve bilincinde olduğumuz varoluş, doğası gereği zamansaldır. Yine bu zamansallık bilincimize yer etmemiş olsaydı, kendi varoluşumuzun farkına varamazdık.
Bizi belli bir biçimde, en azından asgari düzeyde kaygılandırması gerekir ki onun farkına varalım. Kaygı, indirgenemez bir öğedir.
İşe başlarken, varlığımızla ilgili bilincimizin, daha ileri bir çözümlemeye elvermeyecek kadar dolaysız, doğrudan ve saydam bir şey olduğunu varsaymış olabiliriz; ancak, Heidegger bunu reddederek, varlığımızla ilgili bilincimizin, zengin ve derin bir içgörüyle çözümlemesini yapar.
Sonuçta şu sonuca varır: En önemli yönleriyle bizim varlık kipimizin, öğeleri geçmiş, şimdi ve gelecek zamana karşılık gelen üç yönlü bir yapısı vardır; bu yüzden, son tahlilde varlık zamandır (kitabın adı da budur zaten).
Kendimiz olmak
Bu başlangıç noktasından hareketle Heidegger insanlık durumunu çözümlemeye koyulur. Başka insanlarla temas kurmak gibi bir sorunla karşı karşıya bulunan soyutlanmış bireyler olmaktan çok uzak olan biz insanların varoluşu, başından itibaren paylaşılan, toplumsal bir varoluştur; sorunumuz, özgün bir kişisel varoluş tarzı bularak bireyler haline gelmektir.
Hepimiz, bilinmesi olanaksız bir geleceğin ve sonuçları hakkında emin olamayacağımız seçimlerde bulunmanın baskısı altındayızdır. Payımıza suçluluk ve endişe düşmektedir; özellikle ölüm karşısında endişe.
Hayatlarımızın metafizik bir nedeni ya da temeli ve bir anlamı olsun isteriz. Ancak bunların nesnel olarak var olduklarından emin olamayız; eğer yoksalar, hayatlarımızın nihai olarak hiçbir anlamı olmayabilir, saçmadır; aksi halde, sahip olduğu anlam, bizim verdiğimiz bir anlamdır.
Önemli eserleri
'Şey Nedir?' (1926), 'Varlık ve Zaman' (1927), 'Kant ve Metafizik Sorunu' (1929), 'Metafizik Nedir?' (1929), 'Felsefe Nedir?' (1956)
Günün diğer önemli olayları
1512: Oğlu Yavuz Sultan Selim'in tahttan indirdiği II. Beyazıt, Dimetoka yakınlarında öldü.
1650: Britanya'nın en büyük askeri liderlerinden biri olarak bilinen Marlborough Dükü general John Churchill doğdu.
1799: Rus şair ve yazar Aleksandr Puşkin hayata merhaba dedi.
1894: Rusya'nın son Çarı II. Nikola Taç giydi.
1926: Milli Mücadele'ye katılmayan memurların görevlerine son verilmesine ilişkin kanun kabul edildi.
1938: Atatürk, Ankara'dan son kez ayrıldı.
1946: Belediye seçimleri olaylı geçti. Demokrat Parti seçimlere katılmadı. Gerekçeleri, iktidarın seçimde yanlı davranması ve seçim güvenliliğinin olmamasıydı.1957: Abant'ta meydana gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde 52 kişi öldü.
1968: Başbakan Süleyman Demirel, "düzeni değiştirmek isteyenler meczuptur, anarşisttir" dedi.
1982: Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı Şerif Gören'in yönettiği 'Yol' filmi Cannes Film Festivali'nde büyük ödülü Costa Gavras'ın 'Kayıp' filmiyle paylaştı.
1983: Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu Genel Başkanlığa Erdal İnönü seçildi.
1993: Salman Rüşdi'nin 'Şeytan Ayetleri' kitabını yayımlamaya başlayan Aydınlık gazetesi toplatıldı.
1997: Susurluk'taki kazanın duruşmasında, kamyon şoförü Hasan Gökçe, 6 milyon 420 bin lira para cezası ile DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın ailesine 100 milyon lira manevi tazminat ödemeye mahkum edildi.
1999: Danıştay Sekizinci Dairesi, başı açık görev yapmayı kabul etmeyen türbanlı memurların, uyarı cezası verilmeden işten çıkarılmasına karar verdi.
2003: Ukrayna Havayolları'na ait uçak, Trabzon'un Maçka ilçesi yakınlarında düştü. İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan uçakta 62 asker ile 13 kişilik mürettebat öldü.