End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Muhterem Büyüğüm Cumhuriyet,
Ben, sizin dördüncü nesilden torununuzum. Aslında beşinci nesliniz de yetişti. Yetişti yetişmesine de ben, şimdiki cumhurbaşkanının, bugünkü hükûmet ortağına o, muhalefetteyken söylediği gibi zürriyetsizim. O yüzden beşinci nesille karşınıza çıkamıyorum, özür dilerim.
Ha evet, lütfen affediniz… Bizim artık zürriyetsiz diyebilen bir cumhurbaşkanımız var! Sadece zürriyetsiz dese iyi… “Cibiliyetsiz, köksüz, sürtük, çürük..”, gibi sözler de söylüyor. Tabiri caizse racon da kesiyor. Yüz yaşınızda karşınıza böyle konuşan, böyle davranan liderlerle beraber çıktığımız için de en azından kendi adıma özür dilerim…
Sizin de babanız dolayisiyle bizim de babamız olan Atatürk’ümüz, onuncu yaş gününüzde bir nutuk çekmişti. Onuncu Yıl Nutku ismiyle tarihe geçen bu nutukta, “Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.”, demişti. Çıkaramadık, Babamıza karşı mahcup olduk… Bunun için de özür dilerim…
O nutuk içimde bir sızıdır hep… Babamızın dediklerini yerine getiremediğimiz için en çok… Hani nutkun sonuna doğru, “Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.” temennisinde bulunmuştu ya… O temennisini, sizin yüz yaşınızda; elli ve yetmişbeşinci yaşınızdan bile sönük bir vaziyette kutladığımız için özür dilerim!
Nasıl kutlayalım ki ayrıca?! Balık hafızalı olduğumuzdan dolayı yüz sene içerisinde ne badireler atlattığımızı maalesef hatırlamıyorum. Yakın zamanda bir sınava girmediğim için de ezberleyemedim. Fakat son haftalarda yaşadığımız bazı olaylar zihnimde taze. Oğuzhan Acar isminde gencecik, istikbal va’deden bir yazarımızı gaddar babasının şiddetinden hatta teröründen kurtaramadık. Vandal babası anneciğiyle beraber onu katletti! Kız kardeşiyse hastanede yaşam savaşı veriyor. Böyle erkek terörü sebebiyle her yıl yüzlerce kadınımızı kurban veriyoruz… Yüzüm yetmiyor ama binlerce kez özür dilerim, insanımıza hâlâ gönlünce yaşayacak, güvenli bir ülke tesis edemediğimiz için!
Aydın ilimizde, gene gencecik bir kız çocuğumuz kaldığı devlet yurdunda vuku bulan asansör kazasında can verdi! Daha da elimi bu vahşete her şeyiyle müdahil olması gereken devlet, son yirmi senede mütemadiyen yaptığı gibi görmezlikten gelmeyi, pek o kadar da umursamamayı tercih etti. Bunun üzerine çeşitli illerdeki devlet yurtlarında gençlerimiz protestolara başladılar. Bu protestoları görmezlikten gelemeyen devlet, asansör firmasına yapması gereken müdahaleyi gençlere yaptı. Orantısız şiddet acı yüzünü bir kez daha gösterdi. Ailelerinin binbir meşakketle yetiştirdikleri fidanları, incitmeden, kırmadan, kurutmadan büyütemediğimiz için de özür dilerim!
Daha neler var neler! Özür listemi eksiksiz sıralasam Dostoyevski’nin Budala’sından hacimli bir kitap olur da kâğıt yanlış hükûmet politikaları sebebiyle çok pahalı. Bir de bununla isterseniz devletimizi zarara uğratmayalım, kısa keselim. Yoksa şu toprağımızın, şu suyumuzun, şu göğümüzün dili olsa da onlar da söylese! Ben az dedim siz çok anlayın…
Lâkin en çok da:
Yüzyıldır, bir asırdır, bunca senedir hâlâ faziletlerinizi anlayamadığımız için…
Hâlâ sizi benimseyip içselleştiremediğimiz için…
Size lâyık birer fert olmadığımız ve böyle fertler yetiştiremediğimiz için…
ÖZÜR DİLERİM!
Erdem Beliğ Zaman
Ben, sizin dördüncü nesilden torununuzum. Aslında beşinci nesliniz de yetişti. Yetişti yetişmesine de ben, şimdiki cumhurbaşkanının, bugünkü hükûmet ortağına o, muhalefetteyken söylediği gibi zürriyetsizim. O yüzden beşinci nesille karşınıza çıkamıyorum, özür dilerim.
Ha evet, lütfen affediniz… Bizim artık zürriyetsiz diyebilen bir cumhurbaşkanımız var! Sadece zürriyetsiz dese iyi… “Cibiliyetsiz, köksüz, sürtük, çürük..”, gibi sözler de söylüyor. Tabiri caizse racon da kesiyor. Yüz yaşınızda karşınıza böyle konuşan, böyle davranan liderlerle beraber çıktığımız için de en azından kendi adıma özür dilerim…
Sizin de babanız dolayisiyle bizim de babamız olan Atatürk’ümüz, onuncu yaş gününüzde bir nutuk çekmişti. Onuncu Yıl Nutku ismiyle tarihe geçen bu nutukta, “Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.”, demişti. Çıkaramadık, Babamıza karşı mahcup olduk… Bunun için de özür dilerim…
O nutuk içimde bir sızıdır hep… Babamızın dediklerini yerine getiremediğimiz için en çok… Hani nutkun sonuna doğru, “Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.” temennisinde bulunmuştu ya… O temennisini, sizin yüz yaşınızda; elli ve yetmişbeşinci yaşınızdan bile sönük bir vaziyette kutladığımız için özür dilerim!
Nasıl kutlayalım ki ayrıca?! Balık hafızalı olduğumuzdan dolayı yüz sene içerisinde ne badireler atlattığımızı maalesef hatırlamıyorum. Yakın zamanda bir sınava girmediğim için de ezberleyemedim. Fakat son haftalarda yaşadığımız bazı olaylar zihnimde taze. Oğuzhan Acar isminde gencecik, istikbal va’deden bir yazarımızı gaddar babasının şiddetinden hatta teröründen kurtaramadık. Vandal babası anneciğiyle beraber onu katletti! Kız kardeşiyse hastanede yaşam savaşı veriyor. Böyle erkek terörü sebebiyle her yıl yüzlerce kadınımızı kurban veriyoruz… Yüzüm yetmiyor ama binlerce kez özür dilerim, insanımıza hâlâ gönlünce yaşayacak, güvenli bir ülke tesis edemediğimiz için!
Aydın ilimizde, gene gencecik bir kız çocuğumuz kaldığı devlet yurdunda vuku bulan asansör kazasında can verdi! Daha da elimi bu vahşete her şeyiyle müdahil olması gereken devlet, son yirmi senede mütemadiyen yaptığı gibi görmezlikten gelmeyi, pek o kadar da umursamamayı tercih etti. Bunun üzerine çeşitli illerdeki devlet yurtlarında gençlerimiz protestolara başladılar. Bu protestoları görmezlikten gelemeyen devlet, asansör firmasına yapması gereken müdahaleyi gençlere yaptı. Orantısız şiddet acı yüzünü bir kez daha gösterdi. Ailelerinin binbir meşakketle yetiştirdikleri fidanları, incitmeden, kırmadan, kurutmadan büyütemediğimiz için de özür dilerim!
Daha neler var neler! Özür listemi eksiksiz sıralasam Dostoyevski’nin Budala’sından hacimli bir kitap olur da kâğıt yanlış hükûmet politikaları sebebiyle çok pahalı. Bir de bununla isterseniz devletimizi zarara uğratmayalım, kısa keselim. Yoksa şu toprağımızın, şu suyumuzun, şu göğümüzün dili olsa da onlar da söylese! Ben az dedim siz çok anlayın…
Lâkin en çok da:
Yüzyıldır, bir asırdır, bunca senedir hâlâ faziletlerinizi anlayamadığımız için…
Hâlâ sizi benimseyip içselleştiremediğimiz için…
Size lâyık birer fert olmadığımız ve böyle fertler yetiştiremediğimiz için…
ÖZÜR DİLERİM!
Erdem Beliğ Zaman