End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Yerel seçimler öncesi Ankara İstanbul konusu muhalefet tarafında en önemli mesele gibi duruyor. Bugün haberlere düşen, “ İYİ Partinin Mansur Yavaş’a yakın Ankara Milletvekili Yüksel Arslan İYİ Partide yapılan toplantıya çağırılmadı” şeklindeki haberin gerçek olmadığını Arslan muhalif.com.tr ye açıkladı. Arslan, “ Yanlış bilgi, davet edildim ancak Beypazarı’nda bir toplantım olduğu için katılamadım” dedi
Evet beklerken, hala beklemek gerektiğini anlamak diye tanımlayabileceğimiz bir hafta sonu geçirdik yine. İYİ Partideki Ankara ve İstanbul’da kendi adaylarını çıkarma meselesi, CHP İstanbul kongresinde Ekrem İmamoğlu’nu feda ederek seçim kazanma hamlesi.
Yerel seçimlere aylar kalmışken ve bu seçimlerin simgesi olarak görülen iki şehir Ankara ve İstanbul’da muhalefetin kaybetmesi halinde, bu durumun muhalif seçmen tarafından affedilmeyecek en önemli mesele olacağı kesin. Yani 25 yıldan sonra bir şekilde AKP ekolünün elinden çıkan bu iki şehrin yeniden bu ekolün eline geçmesi halinde muhalif seçmen neredeyse bir bütün olarak muhalefet partileri ile bağını koparabilir.
Yani, bu durumda seçmenin siyasetin önüne geçme ihtimali de elbette var. Partilerin oyları ile adayların oyları arasında tarihte görülmemiş farklar olabilir. Özellikle de bu iki şehirde.
Öncelikle İstanbul ve Ankara’daki il başkanlarını yerel seçimlerdeki tavırları nedeniyle görevden alan İYİ Parti de aykırı seslerin sadece bu iki il yönetimi olmadığını söylemek gerek. Genel olarak bu sefer seçime “hür ve müstakil” şekilde girme fikri partinin hemen her kademesinde ve teşkilatlarında olumlu karşılık bulmuş olsa da bu iki şehrin istisna olması gerektiğini düşünen oldukça ciddi bir kalabalık var.
Ben de daha önce yaptığım ve yazdığım yorumlar da bu iki şehirde aday çıkarmanın İYİ Parti için çok büyük bir risk olacağını yazmıştım ama benim fikirlerim dışarıdan fikirler neticede seçimler yaklaştıkça benzer fikirler parti içinden de geliyor ve bu sesler daha da yükselebilecek gibi duruyor.
En son da Ankara Eski İl Başkanı Faruk Köylüoğlu bu fikrini yüksek sesle dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde bazı divan üyelerini ziyaret ederek bu fikrini onlarla da paylaştığı ve bu durumun parti yönetiminde rahatasızlık oluşturduğu, kamuoyunda da böyle bir görüntünün olmaması için istifasının istendiği konuşuluyor. Oysa Köylüoğlu, Ocak yanında direk Genel Başkanın tercihi ile Ankara İl Başkanı olmuştu. Köylüoğlu’nun görevden alınması şimdilik belki itiraz eden seslerin azalmasında neden olabilir ama süreç başka aykırı görüşlerin seslendirilmesine de evrilebilir. Açıkçası şu an her ne kadar yüksek sele bu konuya giren çok isim yoksa da ikili görüşmeler esnasında endişelerini dile getirenler hiç de az değil ve bunların içinde partide yetkili isimler dahi var. Ama yine de bugün kamuoyunda dolaşan konuyla ilgili bir haberi düzeltmek lazım. Etimesgut İlçede yapılan bir toplantıya daha önce Mansur Yavaş’ın özel kalem müdürlüğünü de yapan Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın davet edilmediği iddiaları gündeme gelmişti. Yüksel Arslan bu bilginin yanlış olduğunu ve kendisinin Beypazarı’nda bir toplantıda olduğu için davet edilmesine rağmen katılamadığını söyledi.
İYİ Parti tarafında bunlar olurken CHP’nin kendi içinde yaşadığı iktidar mücadelesi de özellikle İstanbul seçimlerine zarar verecek gibi duruyor. Bunun somut örneğini de CHP İstanbul İl Kongresinde açıkça gördük. Genel Merkezin adayı olan Cemal Canpolat Kongre konuşmasında 4-5 ay sonra seçime girecek olan kendi partisinin Belediye Başkanını belediye ile ilgili suçlamaya çekinmedi. Bu durum olup biten karşısında pozisyon almakta güçlük çeken iktidar tarafının elini de bir anlık da olsa güçlendirdi ve Canpolat’ın sözleri ‘itiraf’ olarak nitelendirildi.
Bir il Kongresi yarışında kısa süre sonra yeniden seçime girecek olan meri belediye başkanı hakkında böyle suçlamalarda bulunulması CHP’nin de İstanbul’u kazanmak konusunda çok da kararlı olmadığı şeklinde yorumlandı elbette.
CHP tarafındaki kurultay sürecinin ülke siyasetinin tamamını etkiliyordu aslında ve Cumhur ittifakı tarafı da bu konuda pozisyon almakta güçlük çekiyordu. Her zaman yaptığı kimlik siyasetini Yavaş ve İmamoğlu üzerinden yapamayacağı için beklemedeydi ama kongreden hemen sonra pozisyon almaya başladılar. Yavaş ve İmamoğlu belediyeciliklerinden bağımsız şekilde partiler üstü bir algı oluşturdular muhalefet seçmeni açısından. Bu nedenle de seçmen partilerinden bağımsız olarak bu iki adayı korumak için çok farklı bir refleks gösterebilir gibi görünüyor. Genel Merkezlerin de bu durumu son noktada dikkatte alacaklarını düşünüyorum.
Evet beklerken, hala beklemek gerektiğini anlamak diye tanımlayabileceğimiz bir hafta sonu geçirdik yine. İYİ Partideki Ankara ve İstanbul’da kendi adaylarını çıkarma meselesi, CHP İstanbul kongresinde Ekrem İmamoğlu’nu feda ederek seçim kazanma hamlesi.
Yerel seçimlere aylar kalmışken ve bu seçimlerin simgesi olarak görülen iki şehir Ankara ve İstanbul’da muhalefetin kaybetmesi halinde, bu durumun muhalif seçmen tarafından affedilmeyecek en önemli mesele olacağı kesin. Yani 25 yıldan sonra bir şekilde AKP ekolünün elinden çıkan bu iki şehrin yeniden bu ekolün eline geçmesi halinde muhalif seçmen neredeyse bir bütün olarak muhalefet partileri ile bağını koparabilir.
Yani, bu durumda seçmenin siyasetin önüne geçme ihtimali de elbette var. Partilerin oyları ile adayların oyları arasında tarihte görülmemiş farklar olabilir. Özellikle de bu iki şehirde.
Öncelikle İstanbul ve Ankara’daki il başkanlarını yerel seçimlerdeki tavırları nedeniyle görevden alan İYİ Parti de aykırı seslerin sadece bu iki il yönetimi olmadığını söylemek gerek. Genel olarak bu sefer seçime “hür ve müstakil” şekilde girme fikri partinin hemen her kademesinde ve teşkilatlarında olumlu karşılık bulmuş olsa da bu iki şehrin istisna olması gerektiğini düşünen oldukça ciddi bir kalabalık var.
Ben de daha önce yaptığım ve yazdığım yorumlar da bu iki şehirde aday çıkarmanın İYİ Parti için çok büyük bir risk olacağını yazmıştım ama benim fikirlerim dışarıdan fikirler neticede seçimler yaklaştıkça benzer fikirler parti içinden de geliyor ve bu sesler daha da yükselebilecek gibi duruyor.
En son da Ankara Eski İl Başkanı Faruk Köylüoğlu bu fikrini yüksek sesle dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde bazı divan üyelerini ziyaret ederek bu fikrini onlarla da paylaştığı ve bu durumun parti yönetiminde rahatasızlık oluşturduğu, kamuoyunda da böyle bir görüntünün olmaması için istifasının istendiği konuşuluyor. Oysa Köylüoğlu, Ocak yanında direk Genel Başkanın tercihi ile Ankara İl Başkanı olmuştu. Köylüoğlu’nun görevden alınması şimdilik belki itiraz eden seslerin azalmasında neden olabilir ama süreç başka aykırı görüşlerin seslendirilmesine de evrilebilir. Açıkçası şu an her ne kadar yüksek sele bu konuya giren çok isim yoksa da ikili görüşmeler esnasında endişelerini dile getirenler hiç de az değil ve bunların içinde partide yetkili isimler dahi var. Ama yine de bugün kamuoyunda dolaşan konuyla ilgili bir haberi düzeltmek lazım. Etimesgut İlçede yapılan bir toplantıya daha önce Mansur Yavaş’ın özel kalem müdürlüğünü de yapan Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın davet edilmediği iddiaları gündeme gelmişti. Yüksel Arslan bu bilginin yanlış olduğunu ve kendisinin Beypazarı’nda bir toplantıda olduğu için davet edilmesine rağmen katılamadığını söyledi.
İYİ Parti tarafında bunlar olurken CHP’nin kendi içinde yaşadığı iktidar mücadelesi de özellikle İstanbul seçimlerine zarar verecek gibi duruyor. Bunun somut örneğini de CHP İstanbul İl Kongresinde açıkça gördük. Genel Merkezin adayı olan Cemal Canpolat Kongre konuşmasında 4-5 ay sonra seçime girecek olan kendi partisinin Belediye Başkanını belediye ile ilgili suçlamaya çekinmedi. Bu durum olup biten karşısında pozisyon almakta güçlük çeken iktidar tarafının elini de bir anlık da olsa güçlendirdi ve Canpolat’ın sözleri ‘itiraf’ olarak nitelendirildi.
Bir il Kongresi yarışında kısa süre sonra yeniden seçime girecek olan meri belediye başkanı hakkında böyle suçlamalarda bulunulması CHP’nin de İstanbul’u kazanmak konusunda çok da kararlı olmadığı şeklinde yorumlandı elbette.
CHP tarafındaki kurultay sürecinin ülke siyasetinin tamamını etkiliyordu aslında ve Cumhur ittifakı tarafı da bu konuda pozisyon almakta güçlük çekiyordu. Her zaman yaptığı kimlik siyasetini Yavaş ve İmamoğlu üzerinden yapamayacağı için beklemedeydi ama kongreden hemen sonra pozisyon almaya başladılar. Yavaş ve İmamoğlu belediyeciliklerinden bağımsız şekilde partiler üstü bir algı oluşturdular muhalefet seçmeni açısından. Bu nedenle de seçmen partilerinden bağımsız olarak bu iki adayı korumak için çok farklı bir refleks gösterebilir gibi görünüyor. Genel Merkezlerin de bu durumu son noktada dikkatte alacaklarını düşünüyorum.