Didem
Özel Üye
- Katılım
- 13 Ara 2020
- Mesajlar
- 2,018
- Tepkime puanı
- 16
- Puanları
- 8
İtibar:
Astrolojinin Tarihi
Astrolojinin tarihi yazının tarihi kadar eskiye dayanıyor. Gün- delik kullanımın aksine aslında tek bir astrolojiden söz edemiyoruz. Farklı kültürlerin farklı astrolojileri var. Dolayısıyla astroloji evrensel bir disiplin olmaktan ziyade kültürel bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Hindistan’ın, Kızılderililerin, Çinlilerin ve Mayaların kendilerine ait bir astrolojisi var. Bizim bu incelemede ele alacağımız astroloji, Batı ve İslam dünyasında etkili olan astroloji olacak.
Söz konusu astrolojinin tarihi, ki bundan sonra astroloji derken onu kastedeceğim, M.Ö. 1000’lerde Babil’de başlıyor. O tarihte din adamları yıldızları, Tanrı’nın ne istediğini anlayıp Mezopotamya’da kralların kararlarına yardımcı olmak maksadıyla ipucu olarak kullanıyorlar. Böylece bugün bildiğimiz astroloji ve burçlar ortaya çıkıyor. Astrolojinin bir bilim dalı gibi algılanması M.Ö. 150’lere dayanıyor. Bu konuda aslında Batlamyus’un büyük bir etkisi var. Batlamyus, Tetrabiblios adlı bir eser kaleme alıyor ve bu eserde Güneş, Ay ve gezegenlerin insan davranışı üzerindeki etkilerini açıklıyor. Tabii bu noktada Batlamyus’un Aristoteles kozmolojisini en ileriye taşıyan astronom olduğunu unutmamak gerekir.
Dolayısıyla astroloji, Aristoteles kozmolojisiyle de irtibatlandırılmış oluyor. Yani Mezopotamya geleneğinden arındırılıp yeni bir astroloji kurulmuş oluyor. Astroloji, M.S. 800’lerde Batlamyus ve Yunan düşüncesinden İslam medeniyetine intikal ediyor. Müslümanlar astrolojiyi daha güçlü bir matematiksel temele oturtarak bu alanda büyük katkılarda bulunuyorlar.
Bunun esas sebebi de trigonometrinin gelişmesiydi. İslam dünyasında trigonometri gelişince astrolojik hesaplar da daha sağlam bir hal almaya başlıyor. Özellikle el-Belhî’nin el-Medhalü’l-Kebîr isimli kitabı astrolojik hesapların yapıldığı temel bir eser haline geliyor. Bu popülerleşme M.S. 900’ler ile 1100’ler arasında bazı eleştirilerle karşı karşıya kalıyor. Yunan düşüncesinde doğru düzgün bir astroloji eleştirisi olmamakla birlikte ilk ciddi astroloji eleştirisini Müslümanlar yapmıştır diyebiliriz. Farabi, İbn Heysem, İbn Sina, Bîruni, ibn Rüşd gibi düşünürler astrolojiyi eleştirmişlerdir. Bu itirazlardan bazısı epistemiktir. Mesela, İbn Sina gibi bazı düşünürler astrolojinin imkanına itiraz etmiyorlar ama insanların astrolojinin ilkelerini bilemeyeceğini düşünüyorlar. Diğer bir deyişle yıldızların insan hayatı üzerinde bir etkisi var ancak biz bunu bilemeyiz zira yıldızlar ile insan davranışları arasında nedensel ilişkiyi anlayamayız şeklinde bir eleştiri getiriyorlar. Ancak astrolojinin teorik olarak da mümkün olamayacağına dair eleştiriler de var.
M.S. 1100’lerde astroloji Endülüs üzerinden Batı’ya geçiyor. Belhî’nin kitabı Batı dillerine çevrilerek orada okutulmaya başlanıyor. M.S. 1300’lerde bu sefer Chaucer’in astroloji üzerine yazıları çıkıyor ve astroloji bir anda çok popüler oluyor. Marcus Manlius’un 1473’de Astronomicon isimli klasik eseri yayınlanıyor ve astroloji Batı’da bilimsel bir hakikat gibi kabul görmeye başlıyor. Galileo, Kepler gibi bugün önemli bilim insanı olarak gördüğümüz birçok kişi astrolojiyle uğraşıyor. Ancak 1700’lere geldiğimizde, Newton’un Aristoteles fiziğinin yıkmasıyla burçların dayandığı bilimsel zemininin de yıkıldığı fikir ağırlık kazanıyor. Bundan dolayı 1700’lerden sonra akademik dünyadan burçların sözde bilim olduğu düşüncesi hâkim oluyor. Bu bölümdeki kısa tarih turumuzdan da görebileceğimiz gibi çağdaş astroloji hem Batı hem de İslam dünyasının ortak mirasıdır. Yukarıda değindiğimiz gibi burada ele aldığımız Batı-İslam Astrolojisidir. Çin ya da Orta Amerika astrolojisi gibi bambaşka astrolojiler de bağımsız bir şekilde gelişmiştir.
Şimdi astroloji nedir? Astroloji nasıl çalışır, bunları anlamaya çalışalım.