End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Cumhur ittifakı kuralsız oynuyor. Aslında beklenen bir şeydi ama Millet ittifakının da bu duruma daha hazırlıklı olması bekleniyordu. Kuralsızlıktan kastım sadece tehdit ve doğru olmayan iddialar değil. Elbette bunlar da var, hem de çok sert ve kabul edilemez seviyede.
Özellikle seçim sürecinin selameti açısından görevde olmamaları gereken Adalet ve İçişleri Bakanlarının açıklamaları elbette endişe verici. Üzerine HÜDA-PAR Genel Başkanının "Eğer fark az olursa inşallah diyoruz ki birinci turda bitecek ama fark az olursa şimdiden kendinizi hazırlayın" şeklindeki ne anlama geldiği tartışmalı ifadesi de eklenince ve bunu söyleyen de HÜDA-PAR olunca insanların endişe etmeleri çok da anormal olmuyor.
Yasalar karşısında herkesin eşit olması ilkesinin en önemli güvencesi olması gereken Adalet bakanın son açıklamalarından sonra şampanya içen insanların kendilerine de adil davranılması konusunda endişe duymaları da anormal olmuyor.
Ya da bütün insanların güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanının seçimi 15 Temmuz hain darbe girişimiyle aynı kefeye koyarak yaptığı değerlendirme sonrası insanların akıllarının karışması da anormal olmuyor. Sayın bakanın bu cümlesi o denli endişe verici ki kolluk kuvvetlerinin başı olarak, kaybedilecek bir seçimi bir darbe girişimine benzetmesi akıllara pekala “Aynı tepkiyi veririz” şeklinde bir şeyler getirebilir ne yazık ki.
Bu ve benzeri örnekler elbette çoğaltılabilir ve bunlar da elbette kuralsız oynamaya net örneklerdir. Ancak benim kastım bambaşka. Benim kastettiğim Cumhur ittifakının bildiği ama millet ittifakının henüz fark etmediği ya da fark etse de karşılık veremediği bir strateji. Elindeki medya ve propaganda gücüyle soğan alamayan insanlara araba sunma stratejisi bu.
Soğan, patates, peynir alırken zorlanan ve hatta alamayan insanlara milyonluk arabalar sunmanın bir mantığı yok gibi görünebilir ama öyle değil. Emin olun etkili bir yöntem. Zaten kimlik siyaseti ile son üç seçimde de dayanmayı başarmış olan AKP bugün insanlara milyonluk arabaları sunarak “Bunları yapabildiğimize göre o senin soğan, patates meselen bizim için çocuk oyuncağı” mesajını veriyor. Zannedildiği kadar da boşa gitmiyor bu mesajlar. Öyle veya böyle bu topraklarda yollara çıkmış ilk yerli marka TOGG ve AKP’ye hiç yapılmamış olanı yapan iktidar söylemini kullanma avantajı veriyor.
Aslında hükümetin son altı aydaki hamleleri tembel öğrenci davranışlarına benziyor. Bütün bir seneyi boş geçirip, sınavdan bir gün önce bir telaş ders çalışan öğrenci davranışına, kendimden biliyorum. Ama yukarı da belirttiğim gibi medya ve propaganda gücü ile bu algıyı da değiştirmeyi başarıyor.
İktidar hemen her şeyi son altı aya yetiştirmiş görünüyor, milli savunma hamleleri, yerli otomobil, Akkuyu’nun açılışı, EYTnin çözülmesi gibi bir çok hamle bu hamleler yapılırken de desteklenen özel sektörün sanki devlet kurumu gibi lanse edilmesi de ihmal edilmiyor. Mesela son yapılan seçim reklamında son derece başarılı bir kısa filmin ardından insansız hava araçlarına atıfta bulunuluyor. Bu araçları üreten şirketin reklamını kurumsal olarak AKP mi yapıyor yoksa bu özel şirket üretimini AKP mefaatine mi sunuyor? Aynı özel şirket her yıl Eylül ayında düzenlediği TEKNOFEST’i bu sene seçimlerden 15 gün önce yapıyor.
TOGG’u üreten özel şirket belli miktarda arabayı AKP’nin seçim çalışmalarında kullanabilmesi için yetiştirmeyi başarıyor ama para verip kuraya katılan insanların araçlarını henüz teslim edemiyor.
Daha önce yerli uçak için görüşülen Amerika’daki Türkler tarafından kurulmuş olan şirketle bu sefer Kılıçdaroğlu görüşünce bu şirketin sahipleri ajan olarak lanse ediliyor ve Türkiye’nin teknoloji ithal etmeye ihtiyacı olmadığı ifade ediliyor. Bu iddialar gündeme getirilirken de ne hikmetse Rus teknolojisi ile yapılan Akkuyı’nun açılışı yapılıyor.
Evet Cumhur ittifakı bu anlamda kuralsız oynuyor ama bunun bir karşılığı olduğunun farkında. Kitlelerin güvenini daha önce kazanmış olmanın üzerine gidiyor. Aksi takdirde en büyük banknotla bir kilo et alınamayan bir ülkede savaş uçağını mevzu eden bir hükümet yüzde 10’u görememeliydi. Ama öyle değil. Bunları yapabilen bir hükümet benim de sorunumu çözer diye düşünen ciddi bir kalabalık var.
Ben bir gazeteci olarak yukarıda seviyede bu tavrı eleştirebilirim, ancak muhalefetin asıl yapması gereken yerli arabanın yenmeyecek bir şey olduğunu söylemesi ya da teknofest’i panayır diye eleştirmesi değildir. Memlekette bir sürü sebepsiz zenginleşme var. Orta gelir tuzağının ardından düşük gelir tuzağı var, ay sonunu değil ay başını geçirmeyi başaramayan milyonlar var.
Muhalefet tartışmaların konusunu iktidarın belirlemesine izin vermekten bir an önce vaz geçmeli ve halkın gündemini yakalamak konusunda biraz daha gayretli olmalı. Kuralsızlıktan benim asıl kastım bu. Cumhur ittifakı tartışmayı kendisinin güçlü olduğu alana çekmek konusunda çok mahir. Millet ittifakı da o alana girme konusunda kendisini mecbur hissediyor. O zaman da kuralsızlık olmasa da kuralları bir taraf belirliyor demek oluyor, o taraf da iktidar tarafı oluyor..
Özellikle seçim sürecinin selameti açısından görevde olmamaları gereken Adalet ve İçişleri Bakanlarının açıklamaları elbette endişe verici. Üzerine HÜDA-PAR Genel Başkanının "Eğer fark az olursa inşallah diyoruz ki birinci turda bitecek ama fark az olursa şimdiden kendinizi hazırlayın" şeklindeki ne anlama geldiği tartışmalı ifadesi de eklenince ve bunu söyleyen de HÜDA-PAR olunca insanların endişe etmeleri çok da anormal olmuyor.
Yasalar karşısında herkesin eşit olması ilkesinin en önemli güvencesi olması gereken Adalet bakanın son açıklamalarından sonra şampanya içen insanların kendilerine de adil davranılması konusunda endişe duymaları da anormal olmuyor.
Ya da bütün insanların güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanının seçimi 15 Temmuz hain darbe girişimiyle aynı kefeye koyarak yaptığı değerlendirme sonrası insanların akıllarının karışması da anormal olmuyor. Sayın bakanın bu cümlesi o denli endişe verici ki kolluk kuvvetlerinin başı olarak, kaybedilecek bir seçimi bir darbe girişimine benzetmesi akıllara pekala “Aynı tepkiyi veririz” şeklinde bir şeyler getirebilir ne yazık ki.
Bu ve benzeri örnekler elbette çoğaltılabilir ve bunlar da elbette kuralsız oynamaya net örneklerdir. Ancak benim kastım bambaşka. Benim kastettiğim Cumhur ittifakının bildiği ama millet ittifakının henüz fark etmediği ya da fark etse de karşılık veremediği bir strateji. Elindeki medya ve propaganda gücüyle soğan alamayan insanlara araba sunma stratejisi bu.
Soğan, patates, peynir alırken zorlanan ve hatta alamayan insanlara milyonluk arabalar sunmanın bir mantığı yok gibi görünebilir ama öyle değil. Emin olun etkili bir yöntem. Zaten kimlik siyaseti ile son üç seçimde de dayanmayı başarmış olan AKP bugün insanlara milyonluk arabaları sunarak “Bunları yapabildiğimize göre o senin soğan, patates meselen bizim için çocuk oyuncağı” mesajını veriyor. Zannedildiği kadar da boşa gitmiyor bu mesajlar. Öyle veya böyle bu topraklarda yollara çıkmış ilk yerli marka TOGG ve AKP’ye hiç yapılmamış olanı yapan iktidar söylemini kullanma avantajı veriyor.
Aslında hükümetin son altı aydaki hamleleri tembel öğrenci davranışlarına benziyor. Bütün bir seneyi boş geçirip, sınavdan bir gün önce bir telaş ders çalışan öğrenci davranışına, kendimden biliyorum. Ama yukarı da belirttiğim gibi medya ve propaganda gücü ile bu algıyı da değiştirmeyi başarıyor.
İktidar hemen her şeyi son altı aya yetiştirmiş görünüyor, milli savunma hamleleri, yerli otomobil, Akkuyu’nun açılışı, EYTnin çözülmesi gibi bir çok hamle bu hamleler yapılırken de desteklenen özel sektörün sanki devlet kurumu gibi lanse edilmesi de ihmal edilmiyor. Mesela son yapılan seçim reklamında son derece başarılı bir kısa filmin ardından insansız hava araçlarına atıfta bulunuluyor. Bu araçları üreten şirketin reklamını kurumsal olarak AKP mi yapıyor yoksa bu özel şirket üretimini AKP mefaatine mi sunuyor? Aynı özel şirket her yıl Eylül ayında düzenlediği TEKNOFEST’i bu sene seçimlerden 15 gün önce yapıyor.
TOGG’u üreten özel şirket belli miktarda arabayı AKP’nin seçim çalışmalarında kullanabilmesi için yetiştirmeyi başarıyor ama para verip kuraya katılan insanların araçlarını henüz teslim edemiyor.
Daha önce yerli uçak için görüşülen Amerika’daki Türkler tarafından kurulmuş olan şirketle bu sefer Kılıçdaroğlu görüşünce bu şirketin sahipleri ajan olarak lanse ediliyor ve Türkiye’nin teknoloji ithal etmeye ihtiyacı olmadığı ifade ediliyor. Bu iddialar gündeme getirilirken de ne hikmetse Rus teknolojisi ile yapılan Akkuyı’nun açılışı yapılıyor.
Evet Cumhur ittifakı bu anlamda kuralsız oynuyor ama bunun bir karşılığı olduğunun farkında. Kitlelerin güvenini daha önce kazanmış olmanın üzerine gidiyor. Aksi takdirde en büyük banknotla bir kilo et alınamayan bir ülkede savaş uçağını mevzu eden bir hükümet yüzde 10’u görememeliydi. Ama öyle değil. Bunları yapabilen bir hükümet benim de sorunumu çözer diye düşünen ciddi bir kalabalık var.
Ben bir gazeteci olarak yukarıda seviyede bu tavrı eleştirebilirim, ancak muhalefetin asıl yapması gereken yerli arabanın yenmeyecek bir şey olduğunu söylemesi ya da teknofest’i panayır diye eleştirmesi değildir. Memlekette bir sürü sebepsiz zenginleşme var. Orta gelir tuzağının ardından düşük gelir tuzağı var, ay sonunu değil ay başını geçirmeyi başaramayan milyonlar var.
Muhalefet tartışmaların konusunu iktidarın belirlemesine izin vermekten bir an önce vaz geçmeli ve halkın gündemini yakalamak konusunda biraz daha gayretli olmalı. Kuralsızlıktan benim asıl kastım bu. Cumhur ittifakı tartışmayı kendisinin güçlü olduğu alana çekmek konusunda çok mahir. Millet ittifakı da o alana girme konusunda kendisini mecbur hissediyor. O zaman da kuralsızlık olmasa da kuralları bir taraf belirliyor demek oluyor, o taraf da iktidar tarafı oluyor..