End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Komplo teorilerine de konu olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Antalya tatili haberinin kaynağı parti içi gruplar değil. İlk olarak 30 Haziran’da “Kılıçdaroğlu'nun gizli Antalya tatilinden özel fotoğraflar” başlığıyla yerel bir site olan Gün Haber’de yayımlandı.
İki gün sonra da 2 Temmuz’da “Mutfak şovundan milyonluk tatile” başlığıyla Sabah’ın manşetindeydi. Ama Sabah, Gün Haber’i kaynak göstermek yerine özel habermiş gibi kendi muhabirinin imzasını koymuştu. Fakat Kılıçdaroğlu’nun otelde çekilen fotoğrafları internette yayımlanırken üzerindeki “Gün Haber” logosunu silmeyi unutmuşlardı.
Tabii Sabah olayı bir tatil haberi olmaktan çıkarıp, Kılıçdaroğlu eleştirisine dönüştürmüştü. Haberde “Seçim döneminde mütevazı yaşam imajı verme gayretiyle evinin mutfağından şov yapan Kılıçdaroğlu, bayram tatilini ailesiyle birlikte Belek’te geceliği 316 bin lira olan lüks villada 5 gün geçirdi” deniliyordu. Habere otelin ve villanın fotoğrafları da eklenmişti.
Sabah’ın ardından diğer iktidar medyası da topa girdi. Sabah, “Tatilin faturasını bir belediyeye yıkmıştır” haberiyle devam ederken Takvim, “Mutfak yalan villa real”, Yeni Akit, “Sözde halkçı özde israfçı”, Yeni Asır “Mutfak şovu bitti”, Yeni Şafak “Kılıçdaroğlu tatile 2 milyon 200 bin lira ödedi” başlıklarıyla haber yaptılar; A Haber ve diğer iktidar TV’lerinde de haber oldu; yazarlardan da alaysı yazılar geldi.
İktidar medyası Kılıçdaroğlu’nun tatilini diline dolarken muhalif medyanın görmezden gelmesi dikkat çekiciydi. Sadece Yeniçağ, Muhalif, Patronlar Dünyası gibi siteler haber yayımlarken, T24, CHP Teyit’in açıklamasını kullandı. Ama bir cümlelik açıklamada “..haberlerdeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır” deniliyordu. Kılıçdaroğlu’nun o otelde beş gün kaldığı fotoğraflarla belgelendiğine göre muhtemelen otelin fiyatı ve ödenen para konusu yalanlanıyordu. Fakat gerçekte otele ne kadar para ödendi ya da otel sahibi işinsanı Ali Özdoğan para almadı mı?
Muhalif medyanın bu soruların peşine düşmemesi, Kılıçdaroğlu’nun lüks tatiliyle ilgili haberi yayımlamaması gazeteciliğin doğasına aykırı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beştepe, Ahlat ve Okluk’taki sarayları, onlarca uçağı, milyarları yutan bütçesiyle şatafatlı bir yaşam sürmesiyle ilgilenmeyen bir iktidar medyası var zaten. Muhalefete karşı eleştirel gazetecilik yapılmayacaksa iktidar medyasının hastalığı bu tarafa da bulaşmış demektir.
Türkiye’deki olayı İngiltere’den öğrendik!
Antalya'daki beş yıldızlı bir otelde 33 İngiliz aile yedikleri yiyeceklerden zehirleniyor; hastaneye taşınıyorlar ama biz bu haberi İngiltere’deki bir gazeteden öğreniyoruz!
Daily Mail’in haberine göre, Rixos Sungate otelinde yaşanan zehirlenme vakası 30 Mayıs’ta meydana gelmiş. Ama o tarihlerde Türkiye medyasında bu zehirlenme vakasıyla ilgili habere rastlamadım. Antalya’daki gazeteciler bu olayı öğrenemedi mi, yoksa öğrendi de yazamadı mı? Orasını bilemiyorum. Ne olursa olsun bir gazetecilik açığı olduğu aşikâr!
Üstelik de Daily Mail’in haberini Türkçeye çevirip kullanan çok az medya kuruluşu otelin adını yayımladı. BirGün ve Karar’da otelin adı yoktu. Anlamsız bir korumacılık bu. Doğru olan, suçlanan otelin de adını yazmak ama otel yöneticilerinin de görüşünü alıp habere eklemekti.
Gördüğüm kadarıyla sadece Turizm Güncel adlı bir site, otel yöneticilerine gidip suçlamaları sormuş. Meğer aynı otel ile ilgili olarak İngiliz medyasında Nisan ayında da benzer iddialar gündeme gelmiş. Bu durumu hatırlatan muhabire, otel yöneticisi Meriç Gönülal, yemeklerde hijyen sorunu olmadığını belirterek iddiaları reddediyor, “15 Mart’tan bu yana 18 bin misafir ağırladık, çoğu İngiliz olmak üzere 51 kişi bu şikâyetle geldi” diyor.
Her halükârda bizim gazetecilerin araştırmasına muhtaç bir durum olduğu anlaşılıyor. Türkiye’deki bir olayı İngiliz gazetelerinden öğrenmek de yetmiyor, o haberler de tek yanlı…
Atlantik’teki kurtarma operasyonu
Sosyal medyadan haber aktarmak revaçta bugünlerde. DHA’nın “137 gündür denizde ilerleyen Fransız maceracı Türk denizciler tarafından kurtarıldı; kaptan yaşananları anlattı” haberi de sosyal medyadan alınmıştı. “Atlantik’te nefes nefese” gibi başlıklarla birçok yerde yayımlandı.
DHA’nın haberinde Didier Bovard adlı Fransızı kurtaran geminin kaptanı olarak Necati Doğan’ın adı veriliyordu. Sosyal medyadaki görüntüleri ve bilgiyi paylaşan da oydu. Ama haberin yayımlanmasından sonra e-ileti gönderen Özgür Kürtünlüoğlu, kendisinin Bovard’ı kurtaran geminin kaptanı, Necati Doğan’ın ise ikinci kaptan olduğunu belirtiyordu.
Kürtünlüoğlu, kurtarılan Bovard ile çekilen üçlü fotoğrafta soldaki kişinin kendisi olduğunu vurguluyor, “Beyaz tulumlu kişinin ismi Necati Doğan'dır. Bir gemi kaptanının kurtarma operasyonunda güvertede tulum ile yardımda bulunmayacağı aşikardır” diyordu.
Kürtünlüoğlu’nun iletisini okuduktan sonra Necati Doğan’ın kurtarma öyküsünü ve görüntülerini yayımladığı sosyal medya hesabına baktım; orada sadece “Kaptan” yazmış, geminin adını da vermemişti.
DHA’nın haberi de sadece sosyal medyadaki bilgilerle sınırlıydı; Doğan’ın görevi sorgulanmadığı gibi geminin adı bile araştırılmamıştı. Kürtünlüoğlu’na sordum geminin adını. “Yasa Golden Marmara” imiş o gemi…
Araştırmadan sosyal medyadan haber alma alışkanlığından kurtulmazsak Atlantik’teki kurtarma operasyonu gibi eksikliklerle malul haberlerle de kalmaz, “Beykoz’da aslan kaçtı” gibi şakaları bile haber diye okumaya, izlemeye devam ederiz.
Bayram trafiğinde ölenler
Her yıl dini bayramlardan sonra trafik kazalarının bilançosu açıklanır; medya da trafik kazalarında ölen ve yaralananların sayısını yayımlardı. Geçen yıl İçişleri Bakanlığı, beş günlük Ramazan Bayramı tatili sonrasında 27 ölümlü trafik kazasında 30 kişinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı. Dokuz günlük Kurban Bayramı sonrasında da Süleyman Soylu, trafik kazalarında 31 kişinin öldüğünü duyurmuştu. Her iki bayram sonrasında da önceki bayram tatillerine oranla ölümlerin azaldığı vurgulanmıştı.
Ama bu yıl yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan ya da emniyetten bir açıklama gelmedi. Onun yerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 17 bin 774 kaza olduğunu açıkladı ama ölen ve yaralananların sayısı yoktu sosyal medyadaki paylaşımında. Üstelik Koca bu bilgiyi 2 Temmuz’da sabah saatlerinde paylaşmıştı; henüz tatilciler dönüş yolculuğundaydı o saatlerde.
Son 23 yıldaki Kurban ve Ramazan Bayramı tatillerinde sekiz bine yakın kişinin öldüğü bir ülkede kazaların bilançosunu bilmek insanların hakkıdır. Gazetecilerin de bu açıklamanın peşine düşmek gibi bir görevi var. Umarım bu yıl Kurban Bayramı tatilinde trafik kazası bilançosunun açıklanmamasının nedeni kazalarda ölen ve yaralananların sayısının artmış olması değildir.
Yerli otomobil hangisi?
Akşam gazetesinin otomotiv yazarı Sümer Derinciler, “Yerli modellere taze kan geldi” haberinde şöyle yazdı:
“Türkiye pazarındaki yerli modellerin neredeyse tümü yenileniyor. Fiat Doblo ithal olarak pazardaki yerini alırken ikinci nesil Toyota C-HR, makyajlanan Hyundai i10 ile i20 ve Bursalı yerli model Renault Clio önümüzdeki günlerden itibaren satışa sunulacak.”
Bu yaklaşım yanlış, bu araçlar Türkiye’de üretildi diye “yerli” olarak tanımlanamaz. Çünkü bu araçların şirketleri, markaları, mühendislik hizmetleri ve parçalarının önemli bölümü dışardan geliyor. Fiat İtalyan, Hyundai Kore, Toyota Japonya markası.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 2023 raporuna göre Türkiye'de üretilen araçlar içinde yerlilik oranı bir önceki yıla göre artmış. Ama yine de bu oran Hyundai i20’de yüzde 55-68, Renault Clio’da yüzde 42-48, Toyota C-HR yüzde 47.
Doğrusu bu araçlara “Türkiye’de üretilen” diye yazmak. Kaldı ki, “Türk Malı” damgası basılamayan bu araçlara “yerli” diyeceksek, yerlilik oranı yüzde 51 olan “TOGG”a ne diyeceğiz?
Tek cümleyle:
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]
İki gün sonra da 2 Temmuz’da “Mutfak şovundan milyonluk tatile” başlığıyla Sabah’ın manşetindeydi. Ama Sabah, Gün Haber’i kaynak göstermek yerine özel habermiş gibi kendi muhabirinin imzasını koymuştu. Fakat Kılıçdaroğlu’nun otelde çekilen fotoğrafları internette yayımlanırken üzerindeki “Gün Haber” logosunu silmeyi unutmuşlardı.
Tabii Sabah olayı bir tatil haberi olmaktan çıkarıp, Kılıçdaroğlu eleştirisine dönüştürmüştü. Haberde “Seçim döneminde mütevazı yaşam imajı verme gayretiyle evinin mutfağından şov yapan Kılıçdaroğlu, bayram tatilini ailesiyle birlikte Belek’te geceliği 316 bin lira olan lüks villada 5 gün geçirdi” deniliyordu. Habere otelin ve villanın fotoğrafları da eklenmişti.
Sabah’ın ardından diğer iktidar medyası da topa girdi. Sabah, “Tatilin faturasını bir belediyeye yıkmıştır” haberiyle devam ederken Takvim, “Mutfak yalan villa real”, Yeni Akit, “Sözde halkçı özde israfçı”, Yeni Asır “Mutfak şovu bitti”, Yeni Şafak “Kılıçdaroğlu tatile 2 milyon 200 bin lira ödedi” başlıklarıyla haber yaptılar; A Haber ve diğer iktidar TV’lerinde de haber oldu; yazarlardan da alaysı yazılar geldi.
İktidar medyası Kılıçdaroğlu’nun tatilini diline dolarken muhalif medyanın görmezden gelmesi dikkat çekiciydi. Sadece Yeniçağ, Muhalif, Patronlar Dünyası gibi siteler haber yayımlarken, T24, CHP Teyit’in açıklamasını kullandı. Ama bir cümlelik açıklamada “..haberlerdeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır” deniliyordu. Kılıçdaroğlu’nun o otelde beş gün kaldığı fotoğraflarla belgelendiğine göre muhtemelen otelin fiyatı ve ödenen para konusu yalanlanıyordu. Fakat gerçekte otele ne kadar para ödendi ya da otel sahibi işinsanı Ali Özdoğan para almadı mı?
Muhalif medyanın bu soruların peşine düşmemesi, Kılıçdaroğlu’nun lüks tatiliyle ilgili haberi yayımlamaması gazeteciliğin doğasına aykırı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beştepe, Ahlat ve Okluk’taki sarayları, onlarca uçağı, milyarları yutan bütçesiyle şatafatlı bir yaşam sürmesiyle ilgilenmeyen bir iktidar medyası var zaten. Muhalefete karşı eleştirel gazetecilik yapılmayacaksa iktidar medyasının hastalığı bu tarafa da bulaşmış demektir.
Türkiye’deki olayı İngiltere’den öğrendik!
Antalya'daki beş yıldızlı bir otelde 33 İngiliz aile yedikleri yiyeceklerden zehirleniyor; hastaneye taşınıyorlar ama biz bu haberi İngiltere’deki bir gazeteden öğreniyoruz!
Daily Mail’in haberine göre, Rixos Sungate otelinde yaşanan zehirlenme vakası 30 Mayıs’ta meydana gelmiş. Ama o tarihlerde Türkiye medyasında bu zehirlenme vakasıyla ilgili habere rastlamadım. Antalya’daki gazeteciler bu olayı öğrenemedi mi, yoksa öğrendi de yazamadı mı? Orasını bilemiyorum. Ne olursa olsun bir gazetecilik açığı olduğu aşikâr!
Üstelik de Daily Mail’in haberini Türkçeye çevirip kullanan çok az medya kuruluşu otelin adını yayımladı. BirGün ve Karar’da otelin adı yoktu. Anlamsız bir korumacılık bu. Doğru olan, suçlanan otelin de adını yazmak ama otel yöneticilerinin de görüşünü alıp habere eklemekti.
Gördüğüm kadarıyla sadece Turizm Güncel adlı bir site, otel yöneticilerine gidip suçlamaları sormuş. Meğer aynı otel ile ilgili olarak İngiliz medyasında Nisan ayında da benzer iddialar gündeme gelmiş. Bu durumu hatırlatan muhabire, otel yöneticisi Meriç Gönülal, yemeklerde hijyen sorunu olmadığını belirterek iddiaları reddediyor, “15 Mart’tan bu yana 18 bin misafir ağırladık, çoğu İngiliz olmak üzere 51 kişi bu şikâyetle geldi” diyor.
Her halükârda bizim gazetecilerin araştırmasına muhtaç bir durum olduğu anlaşılıyor. Türkiye’deki bir olayı İngiliz gazetelerinden öğrenmek de yetmiyor, o haberler de tek yanlı…
Atlantik’teki kurtarma operasyonu
Sosyal medyadan haber aktarmak revaçta bugünlerde. DHA’nın “137 gündür denizde ilerleyen Fransız maceracı Türk denizciler tarafından kurtarıldı; kaptan yaşananları anlattı” haberi de sosyal medyadan alınmıştı. “Atlantik’te nefes nefese” gibi başlıklarla birçok yerde yayımlandı.
DHA’nın haberinde Didier Bovard adlı Fransızı kurtaran geminin kaptanı olarak Necati Doğan’ın adı veriliyordu. Sosyal medyadaki görüntüleri ve bilgiyi paylaşan da oydu. Ama haberin yayımlanmasından sonra e-ileti gönderen Özgür Kürtünlüoğlu, kendisinin Bovard’ı kurtaran geminin kaptanı, Necati Doğan’ın ise ikinci kaptan olduğunu belirtiyordu.
Kürtünlüoğlu, kurtarılan Bovard ile çekilen üçlü fotoğrafta soldaki kişinin kendisi olduğunu vurguluyor, “Beyaz tulumlu kişinin ismi Necati Doğan'dır. Bir gemi kaptanının kurtarma operasyonunda güvertede tulum ile yardımda bulunmayacağı aşikardır” diyordu.
Kürtünlüoğlu’nun iletisini okuduktan sonra Necati Doğan’ın kurtarma öyküsünü ve görüntülerini yayımladığı sosyal medya hesabına baktım; orada sadece “Kaptan” yazmış, geminin adını da vermemişti.
DHA’nın haberi de sadece sosyal medyadaki bilgilerle sınırlıydı; Doğan’ın görevi sorgulanmadığı gibi geminin adı bile araştırılmamıştı. Kürtünlüoğlu’na sordum geminin adını. “Yasa Golden Marmara” imiş o gemi…
Araştırmadan sosyal medyadan haber alma alışkanlığından kurtulmazsak Atlantik’teki kurtarma operasyonu gibi eksikliklerle malul haberlerle de kalmaz, “Beykoz’da aslan kaçtı” gibi şakaları bile haber diye okumaya, izlemeye devam ederiz.
Bayram trafiğinde ölenler
Her yıl dini bayramlardan sonra trafik kazalarının bilançosu açıklanır; medya da trafik kazalarında ölen ve yaralananların sayısını yayımlardı. Geçen yıl İçişleri Bakanlığı, beş günlük Ramazan Bayramı tatili sonrasında 27 ölümlü trafik kazasında 30 kişinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı. Dokuz günlük Kurban Bayramı sonrasında da Süleyman Soylu, trafik kazalarında 31 kişinin öldüğünü duyurmuştu. Her iki bayram sonrasında da önceki bayram tatillerine oranla ölümlerin azaldığı vurgulanmıştı.
Ama bu yıl yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan ya da emniyetten bir açıklama gelmedi. Onun yerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 17 bin 774 kaza olduğunu açıkladı ama ölen ve yaralananların sayısı yoktu sosyal medyadaki paylaşımında. Üstelik Koca bu bilgiyi 2 Temmuz’da sabah saatlerinde paylaşmıştı; henüz tatilciler dönüş yolculuğundaydı o saatlerde.
Son 23 yıldaki Kurban ve Ramazan Bayramı tatillerinde sekiz bine yakın kişinin öldüğü bir ülkede kazaların bilançosunu bilmek insanların hakkıdır. Gazetecilerin de bu açıklamanın peşine düşmek gibi bir görevi var. Umarım bu yıl Kurban Bayramı tatilinde trafik kazası bilançosunun açıklanmamasının nedeni kazalarda ölen ve yaralananların sayısının artmış olması değildir.
Yerli otomobil hangisi?
Akşam gazetesinin otomotiv yazarı Sümer Derinciler, “Yerli modellere taze kan geldi” haberinde şöyle yazdı:
“Türkiye pazarındaki yerli modellerin neredeyse tümü yenileniyor. Fiat Doblo ithal olarak pazardaki yerini alırken ikinci nesil Toyota C-HR, makyajlanan Hyundai i10 ile i20 ve Bursalı yerli model Renault Clio önümüzdeki günlerden itibaren satışa sunulacak.”
Bu yaklaşım yanlış, bu araçlar Türkiye’de üretildi diye “yerli” olarak tanımlanamaz. Çünkü bu araçların şirketleri, markaları, mühendislik hizmetleri ve parçalarının önemli bölümü dışardan geliyor. Fiat İtalyan, Hyundai Kore, Toyota Japonya markası.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 2023 raporuna göre Türkiye'de üretilen araçlar içinde yerlilik oranı bir önceki yıla göre artmış. Ama yine de bu oran Hyundai i20’de yüzde 55-68, Renault Clio’da yüzde 42-48, Toyota C-HR yüzde 47.
Doğrusu bu araçlara “Türkiye’de üretilen” diye yazmak. Kaldı ki, “Türk Malı” damgası basılamayan bu araçlara “yerli” diyeceksek, yerlilik oranı yüzde 51 olan “TOGG”a ne diyeceğiz?
Tek cümleyle:
- Trendyol’un, haber görünümlü “Dünya KOBİ günü” sayfası, Aydınlık, Gazete Duvar, Dünya, Korkusuz, Milliyet’te “Bu bir ilandır” uyarısıyla yayımlanırken, Anadolu Ajansı, İHA, Yeni Akit, Türkiye ile bazı yerel sitelerde ilan olduğu belirtilmeden kullanıldı.
- Küçük bir kızın ayağının kayıp yere düşmesinde haber değeri gören Star Gazete “Kabe’de annesine su taşırken düşen minik kızın imdadına annesi yetişti” başlığıyla haber yaptı.
- Hürriyet’in “Kara Mamba Metris’te” haberinde “Hollandalı uyuşturucu baronu”nun yakalanmasına övgüler düzerken, son dönemde bu tip yabancı kriminal kişilerin birbiri ardına neden Türkiye’de ortaya çıktıkları sorgulanmadı.
- Akşam, transfer anlaşmasının tamamlanmak üzere olduğunu bozuk ve farklı anlama gelen bir Türkçeyle “Kuzyaev ile Amartey bitiyor” başlığıyla haber yaptı.
- Karar, “Ete ara verip balık tüketin” haberinde balığın sağlıklı olduğunu vurgularken balıklardaki ağır metal tehlikesi ve denizdeki müsilajın etkilerinden söz etmedi.
- Türkiye gazetesinin “Manisa’nın halıları yollarda eskiyor” haberinde övülen yöntemin “antika halı” diye satılması için yapılan bir sahtekarlık olduğu belirtilmiyordu.
- Türkiye gazetesinde bir habere “Enkaz yıkımında 9 gün ara bitti” başlığı atıldı ama “yıkıntı döküntü, çöküntü” anlamına gelen “enkaz” yıkılamaz, toplanır ya da kaldırılır.
- Sabah, Takvim, Türkiye ve Yeniçağ’ın internet siteleri intihar haberlerinin sakıncasını gözardı ederek, genç bir kadının intihar girişimini videosuyla birlikte “İzmir'de korku dolu anlar: 33. kattan böyle atladı” diye yayımladı.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın paylaştığı ve medyada yayımlanan görselde Osmangazi köprüsünden 70 milyon araç geçtiğinin belirtildiğini dikkate alan ekonomist Uğur Gürses, köprünün yedi yıllık garanti fark ödemesinin 3 milyar doları bulduğunu hesapladı.
- İkizköylüler’in, Akbelen ormanında ağaçların kesilmesine karşı mücadelesini görmezden gelen AA, “YK Enerji Milas’ta bin dönümlük arazinin su sorununu çözdü” diye oradaki doğa yıkımının nedeni olan şirketin tanıtım haberini yayımladı.
- Türkiye’de demokratik gösterilerde haber değeri görmeyen TRT Haber, 6 Temmuz’da “Fransa’da tartışmalı yasaya kitlesel gösteri çağrısı” haberi yayımladı.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]