End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Arkadaşlarıyla kartopu oynarken vitrin camına kartopu çarptığı gerekçesiyle işyeri sahibi tarafından bıçaklanan Nuh Köklü, "ne olur bu bir rüya olsun" sözleriyle yaşama veda etti…
Bu cümle bir senaryodan alıntı değil maalesef; 18 Şubat 2015'te Kadıköy'de yaşandı. Yönetmen Özcan Alper Karanlık Gece'yi Nuh Köklü'ye ithaf ederek nefret söylemiyle beslenen şiddetin korkunçluğuna dikkat çekiyor. Ötekileştirme kültürü, maçoluk-erkeklik kavramlarının tamamen zehirli bir sarmaşık gibi toplumda nefreti meşrulaştırması gerçeği Karanlık Gece ile sarsıcı bir filme dönüşüyor. Özellikle taşranın küçük dünyasında kolayca vücut bulan nefret ve psikolojik şiddeti İshak ve Ali odaklı hikâyede izliyoruz. Yeni atandığı kasabada yaban hayatı koruma görevini hakkıyla yapmaya çalışan Ali kısa sürede mevcut tekere çomak soktuğunu anlıyor. Yasalara aykırı biçimde avlanma, kapan kurma ve doğanın sahibi biziz egosu karşısında insan olma bilincini ve yasaları hatırlatan memura iftira, tehdit ve akla gelebilecek her tarz psikolojik şiddet uygulanıyor; amirlerin de katkısı ve göz yumması eşliğinde.
Filmde iki av sahnesi var, biri açılış sekansındaki yaban hayvanlarının canına kıyma, diğeri ise insan linç edip cesedi yok etme! Toplu bir nefret cinayetine tanıklık etmenin vicdan azabını üstünden atamayan İshak, hiç değilse Ali'nin bedenini bulmak istediğinde, yörenin "yetkilisi" muhtar tarafından geri dönmesi ve bu işin peşini bırakması yönünde uyarılıyor. Toplu cinayet çoktan toplu sessizliğe dönüşmüş ve "geçmiş geçmişte kaldı" diye aklanmıştır vicdanların köreldiği bu kasabada.
Nefretin egemenliğini kasaba ile sınırlamak elbette ve ne yazık ki mümkün değil. Nefret suçları sadece mahallede, kasabada işlenmiyor, tam 28 yıldır gözaltında kaybolan yakınlarının akıbetini soran anneler ve daha pek çok örneği Karanlık Gece ile yeniden hatırlamak çok acı. Berkay Ateş ve Cem Yiğit Üzümoğlu'nun muhteşem oyunculukla hayat verdiği Karanlık Gece sayısız ulusal ve uluslararası ödül aldı; şimdi Netflix üzerinden izlenebilir.
Bu cümle bir senaryodan alıntı değil maalesef; 18 Şubat 2015'te Kadıköy'de yaşandı. Yönetmen Özcan Alper Karanlık Gece'yi Nuh Köklü'ye ithaf ederek nefret söylemiyle beslenen şiddetin korkunçluğuna dikkat çekiyor. Ötekileştirme kültürü, maçoluk-erkeklik kavramlarının tamamen zehirli bir sarmaşık gibi toplumda nefreti meşrulaştırması gerçeği Karanlık Gece ile sarsıcı bir filme dönüşüyor. Özellikle taşranın küçük dünyasında kolayca vücut bulan nefret ve psikolojik şiddeti İshak ve Ali odaklı hikâyede izliyoruz. Yeni atandığı kasabada yaban hayatı koruma görevini hakkıyla yapmaya çalışan Ali kısa sürede mevcut tekere çomak soktuğunu anlıyor. Yasalara aykırı biçimde avlanma, kapan kurma ve doğanın sahibi biziz egosu karşısında insan olma bilincini ve yasaları hatırlatan memura iftira, tehdit ve akla gelebilecek her tarz psikolojik şiddet uygulanıyor; amirlerin de katkısı ve göz yumması eşliğinde.
Filmde iki av sahnesi var, biri açılış sekansındaki yaban hayvanlarının canına kıyma, diğeri ise insan linç edip cesedi yok etme! Toplu bir nefret cinayetine tanıklık etmenin vicdan azabını üstünden atamayan İshak, hiç değilse Ali'nin bedenini bulmak istediğinde, yörenin "yetkilisi" muhtar tarafından geri dönmesi ve bu işin peşini bırakması yönünde uyarılıyor. Toplu cinayet çoktan toplu sessizliğe dönüşmüş ve "geçmiş geçmişte kaldı" diye aklanmıştır vicdanların köreldiği bu kasabada.
Nefretin egemenliğini kasaba ile sınırlamak elbette ve ne yazık ki mümkün değil. Nefret suçları sadece mahallede, kasabada işlenmiyor, tam 28 yıldır gözaltında kaybolan yakınlarının akıbetini soran anneler ve daha pek çok örneği Karanlık Gece ile yeniden hatırlamak çok acı. Berkay Ateş ve Cem Yiğit Üzümoğlu'nun muhteşem oyunculukla hayat verdiği Karanlık Gece sayısız ulusal ve uluslararası ödül aldı; şimdi Netflix üzerinden izlenebilir.