End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Aşağıdaki iki fotoğrafa dikkatlice bakmanızı rica ediyorum. İlk fotoğraf bizim memleketimizden. İkinci fotoğraf ise İngiltere’den. Memleketimin en güzel köşelerinden Muğla’nın Milas ilçesinden gelen bu fotoğrafta, AKBELEN ormanını korumaya çalışan halkın sadece bir bölümünü görüyoruz. “Ormanı kimden korumaya çalışıyorlar?” derseniz; devlet destekli özel bir firmadan. İkinci fotoğraftakiler ise İngiliz halkından bir kare. Onlar da iklim değişikliğiyle mücadele ve doğayı korumaya yönelik eylem yapmak için bir araya gelmişler. Burada da devlet desteği var. Ama Türkiye’dekilerden farklı olarak destek ülkelerinden İngiliz halkına.
Fotoğraflar arası farklılıkları ve benzerliklere bakarak konuyu anlatmaya çalışayım.
Her iki fotoğrafta da, objektife poz vermişler. Demek ki isteyerek çekilen fotoğraflar.
Her iki fotoğrafta da ellerinde bazı materyaller var, belli ki bir etkinlik içindeler.
Ülkemiz fotoğrafında; sadece kadınları görüyoruz, “Dert sadece kadınların mı acaba?” diye düşünüyorum.
Diğer fotoğraf çoluk çocuk kadın erkek; buradaki sorun herkesin anlaşılan.
Ülkemiz fotoğrafındakilerin kimi gülüyor kimi üzgün kimi endişeli; demek ki belirsiz, belki de güvensiz bir ortam. “Biz şimdi bir şeyleri savunacağız ama başımıza ne gelir?” endişesi olabilir, bu endişe.
Diğer fotoğrafa baktığımda her kes mutlu, yaptıkları eylemden eminler. Hatta başlarına bir şey gelecek endişesi olasılığı akıllarına bile gelmiyor. Zaten devlet diyor onlara, “şu konuya dikkat çekin” diye.
Her iki fotoğrafta da devlet desteği var. Bunu fotoğraflara bakarak anlamıyorum elbette, biliyorum. Ancak birinde destek halka, diğerinde ise halkın elindekileri almaya çalışanlara.
Gibi, gibi… ararsam daha yazacak çok şey bulabilirim.
Uzatmaya gerek yok. Fotoğrafların anlattığı olaylar şöyle.
Önce kendi ülkemin fotoğrafı.
Diretiyor da, güçleri yetmiyor. Çünkü biliyoruz ki oradaki firmaya devlet destek veriyor. Bunu nerden anlıyoruz?
Bir; “Ormanları kesilmesin diye gece gündüz nöbet tutan insanlara 5 Haziran günü, Dünya Çevre Gününe denk gelen günde, Milas Orman İşletme Müdürlüğü ve jandarma ekipleri tarafından yapılan “gece baskınından”. Orman müdürlüğü ve jandarma ekipleri hangi talimat ile gitmiş olabilir dersiniz?
İki; Geçen hafta gerçekleşen bu durumla ilgili köylülerin Avukatı İsmail Hakkı Atal’ın basın açıklamasından.
“Zeytin Kanunu’na göre 3 kilometreden daha fazla yaklaşması ve kömür tozu çıkarması yasak olan 5’li çeteden LİMAK’ın fütursuzca zeytinliklerin 50 metre yanında kömür çıkarmaya devam ettiğini, kanunu ihlal ettiğini tanıklarımızla ve kamera kayıtlarıyla savcılığa şikayet etmek üzere belgeledik. Aynı gece saat 24’te alanda 10 nöbetçi kalınca ormancılar, jandarma eşliğinde Akbelen’e gelerek parsel sorgulama ve 2 senedir özel şahıs arazisinde olan konteynerimize tutanak tuttular. Bize gözdağı vermeye çalıştılar. Bugün Türkiye’de eşkıya şirketler halkın yaşam alanlarını gasp ederken, siyasi iktidara bağlı-bağımlı olan hakimler ve savcılar, orman müdürlüğü, eşkıya şirketlere yasaları uygulatamıyorlar ve Anayasa’nın 10. maddesi ihlal edilerek anayasal suç işleniyor.”
Kimmiş o firma? Avukatın açıklamasını tekrar hep birlikte okuyalım. LİMAK. Hiç yabancı değil.
Akbelen Ormanı’nı sonuna kadar koruyabilmek için direnme kararlılığının ve iradenin sürdüğünü belirten Atal’ın bir de çağrısı var.
“Akbelen Ormanı’na yapılabilecek hukuksuz ve gayrimeşru müdahaleye karşı tüm Türkiye’den destek bekliyoruz. Gözünüz Akbelen’de, kulağınız bizde olsun! Halkın anayasal, meşru ve haklı direnişi ve bu direnişi kamuya duyuracak bağımsız medya elimizdeki tek güçtür.”
10 Haziran’da yani hafta sonu bu çağrı karşılık buldu ve Türkiye’nin her yerinden gelmiş yaşam savunucuları oradaydı. “Çoklu Krizden Çıkış İçin Ekoloji Mücadelesi” konuşuldu. Çok mu kalabalıktı? Hayır, yeterince değil. Hâlbuki bu sorun sadece İkizköylülerin sorunu değil. Tüm Türkiye’nin sorunu. Çocuklarına yaşanabilir bir dünya bırakmak isteyen herkesin sorunu. O neden ile ara sırada olsa bakmak gerekiyor, “Buradaki insanlar ne yapıyor, desteğe ihtiyaçları var mı, benim yapabileceğim bir şey var mı? “diye.
İkinci fotoğraftaki olayı da kısaca aktarmam gerekirse şöyle;
Eylemin adı: “Great Big Green Week”
İngiltere'nin iklim değişikliğiyle mücadele ve doğayı korumaya yönelik şimdiye kadarki en büyük topluluk eylemi kutlaması. Dikkat edelim KUTLAMA….
Her yıl, insanlar gezegeni korumak için eyleme destek vermek için bir araya geliyor. Ülkenin her köşesinde on binlerce insan, doğayı savunmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için çeşitli etkinlikler ile eylem yapıyorlar. Yani kutlamaya eylem diyorlar.
2023'te Great Big Green Week, Türkçe adıyla “Büyük Koca Yeşil Hafta” 10 Haziran’da başladı. Akbelen’de etkinliğin yapıldığı gün. 18 Haziran’da da sona erecek. İngiltere’deki eyleme katılanların yanında, Akbelen etkinliğine katılanların sayısı maalesef çok ama çok az.
İngiltere’deki etkinliklere öğretmenler, otobüs şoförleri, spor kulüpleri, sanatçılar, topluluk grupları, ibadethaneler, kütüphaneler, inşaatçılar - iklim değişikliğini önemseyen herkes katılıyor..
Korkmadan,” başımıza bir şey gelir mi?” demeden.
Akbelen’deki etkinliklere ise sadece “Bana dokunmayan yılan bin YAŞAMASIN” diyenler katılıyor.
Korkarak, “başımıza acaba ne gelecek?” diyerek.
MEKTUP
Köpeğim Kiaora'ya,
Pek çok insan sana yazmamın çılgınca olduğunu düşünebilir, köpeğim, ama sen benim en sevdiklerimden birisin ve nasıl hissettiğimi bilen çok sayıda insan olduğunu biliyorum. Önünüzde sadece 10 yıllık bir yaşam süresi olabilir, ancak bu süre içinde dünyaya iyi ya da kötü ne kadar değişiklik gelebileceğini düşünmek göz korkutucu. Sadece dışarı çıkıp doğaya adım atmak senin için en iyi şey. Ayakların kuma değdiği anda kafanda bir ışığın yanması ve anında etrafı zumlamaya başlaman gibi. Kumsal için doğduğunu düşünürsün.Umarım bu kadar çok sevdiğin doğanın mahvolmasının sebebi insanlar değildir. Bize sarsılmaz bir sevgi ve sadakat veriyorsunuz, yine de evinize yıkım getiren bizleriz. Keşke değiştirme gücüm olsaydı.
Doğa programlarını izlerken gözlerini kutup ayılarından alamamana, beyaz pofuduk kürkünle uzaktan akraba gibi görünmenize bayılıyorum. Onları çok dikkatli izliyorsun ve bana seni hatırlatıyorlar. Bu yüzden Sir David Attenborough bana onların evlerini neredeyse yok ettiğimizi ve 10 yıl içinde, yani senin yaşam süren içinde, buzulların %13'ünün daha erimiş olacağını söylediğinde çok üzüldüm.
Umarım iktidardakiler önümüzdeki 10 yıl içinde bilim adamlarını ve insanları dinlemeye başlar ve dünyayı kurtarmak için büyük değişiklikler yapar. Umarım insanlar daha fazla eylem talep etmeye başlar, böylece sesleri artık duyulur. Umarım herkes küçük günlük yollarla da olsa üzerine düşeni yapmaya çalışır. Umarım kutup ayıları hayatta kalır. Umarım bize verdiğiniz sevgiye karşılık, evinizi koruyabiliriz.
Sevgiler,
Amy
Fotoğraflar arası farklılıkları ve benzerliklere bakarak konuyu anlatmaya çalışayım.
Her iki fotoğrafta da, objektife poz vermişler. Demek ki isteyerek çekilen fotoğraflar.
Her iki fotoğrafta da ellerinde bazı materyaller var, belli ki bir etkinlik içindeler.
Ülkemiz fotoğrafında; sadece kadınları görüyoruz, “Dert sadece kadınların mı acaba?” diye düşünüyorum.
Diğer fotoğraf çoluk çocuk kadın erkek; buradaki sorun herkesin anlaşılan.
Ülkemiz fotoğrafındakilerin kimi gülüyor kimi üzgün kimi endişeli; demek ki belirsiz, belki de güvensiz bir ortam. “Biz şimdi bir şeyleri savunacağız ama başımıza ne gelir?” endişesi olabilir, bu endişe.
Diğer fotoğrafa baktığımda her kes mutlu, yaptıkları eylemden eminler. Hatta başlarına bir şey gelecek endişesi olasılığı akıllarına bile gelmiyor. Zaten devlet diyor onlara, “şu konuya dikkat çekin” diye.
Her iki fotoğrafta da devlet desteği var. Bunu fotoğraflara bakarak anlamıyorum elbette, biliyorum. Ancak birinde destek halka, diğerinde ise halkın elindekileri almaya çalışanlara.
Gibi, gibi… ararsam daha yazacak çok şey bulabilirim.
Uzatmaya gerek yok. Fotoğrafların anlattığı olaylar şöyle.
Önce kendi ülkemin fotoğrafı.
Eylemin adı: “Akbelen Yuvamız Vermeyeceğiz”
Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı, o bölgede bulunan iki termik santral için yok edilmek isteniyor. Orada zaten kömür madenleri var ancak termik santralleri işleten firma “Bu bize yetmiyor yeni kömüre yani yeni maden sahalarına ihtiyacımız var. O yüzden buradaki ağaçları keseceğiz. E ağaçlar kesilince o bölgede bulunan İkizköy bu durumdan etkilenecek elbette, ama artık yapacak bir şey yok. Daha çok kömür daha çok para demek. Bizim de paraya ihtiyacımız var. Daha çok zengin olmak istiyoruz.” Mealinde bir düşünce ile hareket ediyorlar. Oradaki halk ide “Hayır ormanımızı size vermeyeceğiz. Ağaçlarımızı kestirmeyiz. Zeytin ağaçları yasası var zaten. Nöbet tutmaya devam edeceğiz.” diye diretiyor tam 2 yıldır.
Diretiyor da, güçleri yetmiyor. Çünkü biliyoruz ki oradaki firmaya devlet destek veriyor. Bunu nerden anlıyoruz?
Bir; “Ormanları kesilmesin diye gece gündüz nöbet tutan insanlara 5 Haziran günü, Dünya Çevre Gününe denk gelen günde, Milas Orman İşletme Müdürlüğü ve jandarma ekipleri tarafından yapılan “gece baskınından”. Orman müdürlüğü ve jandarma ekipleri hangi talimat ile gitmiş olabilir dersiniz?
İki; Geçen hafta gerçekleşen bu durumla ilgili köylülerin Avukatı İsmail Hakkı Atal’ın basın açıklamasından.
“Zeytin Kanunu’na göre 3 kilometreden daha fazla yaklaşması ve kömür tozu çıkarması yasak olan 5’li çeteden LİMAK’ın fütursuzca zeytinliklerin 50 metre yanında kömür çıkarmaya devam ettiğini, kanunu ihlal ettiğini tanıklarımızla ve kamera kayıtlarıyla savcılığa şikayet etmek üzere belgeledik. Aynı gece saat 24’te alanda 10 nöbetçi kalınca ormancılar, jandarma eşliğinde Akbelen’e gelerek parsel sorgulama ve 2 senedir özel şahıs arazisinde olan konteynerimize tutanak tuttular. Bize gözdağı vermeye çalıştılar. Bugün Türkiye’de eşkıya şirketler halkın yaşam alanlarını gasp ederken, siyasi iktidara bağlı-bağımlı olan hakimler ve savcılar, orman müdürlüğü, eşkıya şirketlere yasaları uygulatamıyorlar ve Anayasa’nın 10. maddesi ihlal edilerek anayasal suç işleniyor.”
Kimmiş o firma? Avukatın açıklamasını tekrar hep birlikte okuyalım. LİMAK. Hiç yabancı değil.
Akbelen Ormanı’nı sonuna kadar koruyabilmek için direnme kararlılığının ve iradenin sürdüğünü belirten Atal’ın bir de çağrısı var.
“Akbelen Ormanı’na yapılabilecek hukuksuz ve gayrimeşru müdahaleye karşı tüm Türkiye’den destek bekliyoruz. Gözünüz Akbelen’de, kulağınız bizde olsun! Halkın anayasal, meşru ve haklı direnişi ve bu direnişi kamuya duyuracak bağımsız medya elimizdeki tek güçtür.”
10 Haziran’da yani hafta sonu bu çağrı karşılık buldu ve Türkiye’nin her yerinden gelmiş yaşam savunucuları oradaydı. “Çoklu Krizden Çıkış İçin Ekoloji Mücadelesi” konuşuldu. Çok mu kalabalıktı? Hayır, yeterince değil. Hâlbuki bu sorun sadece İkizköylülerin sorunu değil. Tüm Türkiye’nin sorunu. Çocuklarına yaşanabilir bir dünya bırakmak isteyen herkesin sorunu. O neden ile ara sırada olsa bakmak gerekiyor, “Buradaki insanlar ne yapıyor, desteğe ihtiyaçları var mı, benim yapabileceğim bir şey var mı? “diye.
İkinci fotoğraftaki olayı da kısaca aktarmam gerekirse şöyle;
Eylemin adı: “Great Big Green Week”
İngiltere'nin iklim değişikliğiyle mücadele ve doğayı korumaya yönelik şimdiye kadarki en büyük topluluk eylemi kutlaması. Dikkat edelim KUTLAMA….
Her yıl, insanlar gezegeni korumak için eyleme destek vermek için bir araya geliyor. Ülkenin her köşesinde on binlerce insan, doğayı savunmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için çeşitli etkinlikler ile eylem yapıyorlar. Yani kutlamaya eylem diyorlar.
Çöp toplamadan, mektup yazmaya (evet yanlış okumadınız mektup yazmak; sevdiğiniz birine yazıyorsunuz mektubu. Amacı da, gelecekte yaşanabilecek iklim değişikliği konusunda siyasileri harekete geçirmeye çalışmak. Aşağıda bir örneğini vereceğim ) ne diyordum? Eylemin etkinliklerini sayıyordum. Festivallerden, futbol maçlarına, deniz yosunu toplamadan okul meclislerine kadar bir çok etkinlik var ingiltere'nin iklim değişikliğiyle mücadele ve doğayı korumaya yönelik şimdiye kadarki en büyük topluluk eylemi kutlaması olan Great Big Green Week’de.
2023'te Great Big Green Week, Türkçe adıyla “Büyük Koca Yeşil Hafta” 10 Haziran’da başladı. Akbelen’de etkinliğin yapıldığı gün. 18 Haziran’da da sona erecek. İngiltere’deki eyleme katılanların yanında, Akbelen etkinliğine katılanların sayısı maalesef çok ama çok az.
İngiltere’deki etkinliklere öğretmenler, otobüs şoförleri, spor kulüpleri, sanatçılar, topluluk grupları, ibadethaneler, kütüphaneler, inşaatçılar - iklim değişikliğini önemseyen herkes katılıyor..
Korkmadan,” başımıza bir şey gelir mi?” demeden.
Akbelen’deki etkinliklere ise sadece “Bana dokunmayan yılan bin YAŞAMASIN” diyenler katılıyor.
Korkarak, “başımıza acaba ne gelecek?” diyerek.
MEKTUP
Köpeğim Kiaora'ya,
Pek çok insan sana yazmamın çılgınca olduğunu düşünebilir, köpeğim, ama sen benim en sevdiklerimden birisin ve nasıl hissettiğimi bilen çok sayıda insan olduğunu biliyorum. Önünüzde sadece 10 yıllık bir yaşam süresi olabilir, ancak bu süre içinde dünyaya iyi ya da kötü ne kadar değişiklik gelebileceğini düşünmek göz korkutucu. Sadece dışarı çıkıp doğaya adım atmak senin için en iyi şey. Ayakların kuma değdiği anda kafanda bir ışığın yanması ve anında etrafı zumlamaya başlaman gibi. Kumsal için doğduğunu düşünürsün.Umarım bu kadar çok sevdiğin doğanın mahvolmasının sebebi insanlar değildir. Bize sarsılmaz bir sevgi ve sadakat veriyorsunuz, yine de evinize yıkım getiren bizleriz. Keşke değiştirme gücüm olsaydı.
Doğa programlarını izlerken gözlerini kutup ayılarından alamamana, beyaz pofuduk kürkünle uzaktan akraba gibi görünmenize bayılıyorum. Onları çok dikkatli izliyorsun ve bana seni hatırlatıyorlar. Bu yüzden Sir David Attenborough bana onların evlerini neredeyse yok ettiğimizi ve 10 yıl içinde, yani senin yaşam süren içinde, buzulların %13'ünün daha erimiş olacağını söylediğinde çok üzüldüm.
Umarım iktidardakiler önümüzdeki 10 yıl içinde bilim adamlarını ve insanları dinlemeye başlar ve dünyayı kurtarmak için büyük değişiklikler yapar. Umarım insanlar daha fazla eylem talep etmeye başlar, böylece sesleri artık duyulur. Umarım herkes küçük günlük yollarla da olsa üzerine düşeni yapmaya çalışır. Umarım kutup ayıları hayatta kalır. Umarım bize verdiğiniz sevgiye karşılık, evinizi koruyabiliriz.
Sevgiler,
Amy