End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
14 ve 28 Mayıs seçimlerinin propagandasını Millet ittifakı ile Kandil ve HDP arasında bir bağ olduğu iddiası üzerine kurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan büyük bir kazanç elde etmişti.
Ancak bundan sonra kendisinden bu konuda çok sert sözler duymayacağız gibi. Ankara kulislerine bakılırsa HDP de yaşanacak değişimleri dikkatle takip eden Erdoğan özellikle yerel seçimlerde HDP'nin CHP ve/veya millet ittifakına destek vermesini engellemeye yönelik bir söylem geliştirecek.
Bunun sadece söylemle sağlanmasının mümkün olmadığı, HDP ve Seçmenini ikna edecek bazı uygulamaların da hayata geçebileceği de Ankara'da konuşulmaya başlandı
Erdoğan'ın yerel seçimlerde en çok istediği İstanbul'da kaybetmemek için HDP ile daha sıcak ilişkiler kurmaya niyetli olduğu, bu şekilde en azından HDP’nin kendi adaylarını çıkarmasını sağlamayı amaçlıyor. Erdoğan'ın kendi kitlesine her davranışını açıklayabilme yeteneği bu anlamda da elini oldukça güçlendiriyor.
Görünen o ki Erdoğan açısından seçimden öncesi ile sonrası bir kez daha birbirinden tamamen farklı olacak, bir konu hariç, LGBTİ.
Elbette böyle çok kullanışlı bir propaganda malzemesini terk etmeye hazırlanan Erdoğan'ın yerine yeni bir konu ikame etmemesi de mümkün değil. Görünen o ki bu anlamda da önümüzdeki süreçte en çok LGBTİ meselesi konu edilecek.
Aslında bu konu da geçtiğimiz süreçte çokça gündeme gelmişti ama Kandil'in de desteği ile güvenlik vurgusu daha fazla iş yapmıştı. Ancak konuşulanlara göre yeni strateji de o bölüm biraz daha rafa kalkacak ve mecburen LGBTİ daha fazla ön plana çıkacak.
Erdoğan bu tip gündemler üzerinden hem muhalefeti vuruyor, hem de ülkenin en yakıcı gündemleri durumundaki ekonomi ve mülteci sorunlarının geri plana düşmesini tesis etmiş oluyor.
Erdoğan bu konuda da seçmenin bir kısmının hafıza zayıflığına güveniyor gibi. Elbette bu anlamda Erdoğan'ın haklı çıkması için elinden geleni yapan ünlüleri de unutmamak lazım.
Türkiye'deki LGBTİ tarihine biraz bakılsa aslında Erdoğan'ın bu propaganda yöntemi de boşa çıkacak ama Erdoğan iktidara gelirken en çok eleştirdiği, ' Dün dündür, bugün bugündür' siyasetinin gelmiş geçmiş en büyük temsilcisi olmayı bir şekilde başardı. Elbette bu konuda kendisine muhalif olanların isteyerek ya da istemeyerek büyük destekler verdiği de kesin.
Biz yine de bir demeyelim. Mesela dünyada 1970 yılında ilk kez ABD’de yapılan onur yürüyüşü Türkiye de ilk kez 2003 yılında 30 kişinin katılımı ile gerçekleşti. Yani AKP iktidarı döneminde.
Bu yürüyüşler sonrasında her sene büyüyerek devam etti. 2010 yılından itibaren yürüyüşlere binler katıldı. 2013 ve 2014 de ise 10 binler.
2015 yılında yürüyüş tarihinin Ramazan'a denk gelmesi nedeniyle ilk kez yürüyüş engellendi.
Mesela Türkiye de konuyla ilgili bir dernek ilk defa 2005 yılında Tüzel kişilik kazandı. Yani yine AKP iktidarı döneminde.
Mesela 2010 yılında zamanın AKP'li Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın "Eşcinsellik hastalık, tedavi edilmeli" demesi üzerine "Eşcinselliğin hastalık olup olmadığını bilim adamlarına sormak lazım. Konu biraz çetrefilli" demişti.
Kavaf ile aynı partiden milletvekili olan Nursuna Memecan ve Egemen Bağış, Kavaf'ın sözlerine katılmadıklarını belirtmişti. O Aliye Kavaf, daha sonra AKP’den ayrıldı ve şimdi LGBTİ ile anılmaya çalışılan millet ittifakında yer alan Deva Partisinde. Ona karşı çıkanlardan Egemen Bağış ise şunda Prag Büyükelçisi.
Ama fark etmez nasıl olsa; dün dündür, bugün bugündür…
Ancak bundan sonra kendisinden bu konuda çok sert sözler duymayacağız gibi. Ankara kulislerine bakılırsa HDP de yaşanacak değişimleri dikkatle takip eden Erdoğan özellikle yerel seçimlerde HDP'nin CHP ve/veya millet ittifakına destek vermesini engellemeye yönelik bir söylem geliştirecek.
Bunun sadece söylemle sağlanmasının mümkün olmadığı, HDP ve Seçmenini ikna edecek bazı uygulamaların da hayata geçebileceği de Ankara'da konuşulmaya başlandı
Erdoğan'ın yerel seçimlerde en çok istediği İstanbul'da kaybetmemek için HDP ile daha sıcak ilişkiler kurmaya niyetli olduğu, bu şekilde en azından HDP’nin kendi adaylarını çıkarmasını sağlamayı amaçlıyor. Erdoğan'ın kendi kitlesine her davranışını açıklayabilme yeteneği bu anlamda da elini oldukça güçlendiriyor.
Görünen o ki Erdoğan açısından seçimden öncesi ile sonrası bir kez daha birbirinden tamamen farklı olacak, bir konu hariç, LGBTİ.
Elbette böyle çok kullanışlı bir propaganda malzemesini terk etmeye hazırlanan Erdoğan'ın yerine yeni bir konu ikame etmemesi de mümkün değil. Görünen o ki bu anlamda da önümüzdeki süreçte en çok LGBTİ meselesi konu edilecek.
Aslında bu konu da geçtiğimiz süreçte çokça gündeme gelmişti ama Kandil'in de desteği ile güvenlik vurgusu daha fazla iş yapmıştı. Ancak konuşulanlara göre yeni strateji de o bölüm biraz daha rafa kalkacak ve mecburen LGBTİ daha fazla ön plana çıkacak.
Erdoğan bu tip gündemler üzerinden hem muhalefeti vuruyor, hem de ülkenin en yakıcı gündemleri durumundaki ekonomi ve mülteci sorunlarının geri plana düşmesini tesis etmiş oluyor.
Erdoğan bu konuda da seçmenin bir kısmının hafıza zayıflığına güveniyor gibi. Elbette bu anlamda Erdoğan'ın haklı çıkması için elinden geleni yapan ünlüleri de unutmamak lazım.
Türkiye'deki LGBTİ tarihine biraz bakılsa aslında Erdoğan'ın bu propaganda yöntemi de boşa çıkacak ama Erdoğan iktidara gelirken en çok eleştirdiği, ' Dün dündür, bugün bugündür' siyasetinin gelmiş geçmiş en büyük temsilcisi olmayı bir şekilde başardı. Elbette bu konuda kendisine muhalif olanların isteyerek ya da istemeyerek büyük destekler verdiği de kesin.
Biz yine de bir demeyelim. Mesela dünyada 1970 yılında ilk kez ABD’de yapılan onur yürüyüşü Türkiye de ilk kez 2003 yılında 30 kişinin katılımı ile gerçekleşti. Yani AKP iktidarı döneminde.
Bu yürüyüşler sonrasında her sene büyüyerek devam etti. 2010 yılından itibaren yürüyüşlere binler katıldı. 2013 ve 2014 de ise 10 binler.
2015 yılında yürüyüş tarihinin Ramazan'a denk gelmesi nedeniyle ilk kez yürüyüş engellendi.
Mesela Türkiye de konuyla ilgili bir dernek ilk defa 2005 yılında Tüzel kişilik kazandı. Yani yine AKP iktidarı döneminde.
Mesela 2010 yılında zamanın AKP'li Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın "Eşcinsellik hastalık, tedavi edilmeli" demesi üzerine "Eşcinselliğin hastalık olup olmadığını bilim adamlarına sormak lazım. Konu biraz çetrefilli" demişti.
Kavaf ile aynı partiden milletvekili olan Nursuna Memecan ve Egemen Bağış, Kavaf'ın sözlerine katılmadıklarını belirtmişti. O Aliye Kavaf, daha sonra AKP’den ayrıldı ve şimdi LGBTİ ile anılmaya çalışılan millet ittifakında yer alan Deva Partisinde. Ona karşı çıkanlardan Egemen Bağış ise şunda Prag Büyükelçisi.
Ama fark etmez nasıl olsa; dün dündür, bugün bugündür…