End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
“Kanla savaşla değil, oylamayla, kanunlarla evimize çökecekler”*
“Senin oyunla seçilen vekil evine çökecekleri yasal düzenlemeyi haber vermeyecek, hatta karşı bile çıkmayacak” desem buna ülkenin yüzde yüzü inanmaz. Ama öyle oldu.
Geçen hafta “Çökkent; Meclise gelen ve konuşulmayan afet kanunu!” diye bir analiz kaleme almış ve sizlere bu köşeden haber vermiştim. O güne kadar iki buçuk yazı vardı konu hakkında. Teklif geçerken bu sayı beş buçuk ancak olmuştur. O buçuk bilmediğim bir yazı için ekliyorum. Altı desem çok mu değişecek?
İsrail’de yerleşimciler gözlerine kestirdikleri evlere çökerek işgal ediyorlar. Bu kanun bunu sağlayacak ama yerleşimci değil, burada müteahhit özne desem ne yapardınız?
İsrail’in silahla yaptığını iktidar kanunla, kağıtla yapacak desem ne düşünürdünüz?
Bunu size söyleseler bu kanunun geçmesine izin verir miydiniz?
Hadi diyelim yazın köye gittiniz, yazlığa geçtiniz. Sonra bir müteahhit sizin apartmanı ve komşuların apartmanını filan çok sevdi. Gitti bakanlığa burasına ranta uygun “rezerv alan” ilan etti ve kararı çıkardı. Düzenleme bunu sağlıyor. Sonra zaman geçti siz tatile, köy yaşamına devam ederken çilingiri aldı (düzenleme buna da izin veriyor) evinizi, komşunuzun evini filan derken bütün muhiti boşalttı. Bir geldiniz ki devlet size üç kuruş bedel vermiş ve evinize çökmüş.
Bunu bilseniz bu kanuna izin verir misiniz?
Daha kötü bir soru sorayım, bunun geçmesi için sizin bilmemeniz gerekmiyor mu?
O yüzden beş buçuk haberle sınırlıyız, o yüzden hiçbir parti ağzını açmadı, o yüzden herkesten gizlendi.
Birincisi mevcut rantsal dönüşümü hızlandıracak.
İkincisi yasa dışı işlemlere yasallık katacak.
Üçüncüsü müteahhit ile onunla hareket eden siyasetçi için yeni bir iş kapısı.
Dördüncüsü ise böylece evsiz kaldıkça 2 milyona dayanan boş evler satılacak.
Beşincisi ise yabancılara satılacak daha merkezi evler bile çıkacak.
İnanmadıysanız yukarıdaki yazıma tekrar dönün ama iş çoktan bunu geçti. Geçmiş olsun.
Başlıkta elini kolunu sallayarak geçti dedim. Çok iddialı bir laf ama hep öyle oldu.
20 Ekim günü teklif 113 vekilin imzası ile TBMM’ye sunuldu. Kimse haber etmedi
24 Ekim’de 127 dakikalık bir komisyon toplantısı ile görüşüldü. Kimse duyurmadı
28 Ekim’de 71 sayfalık komisyon raporu çıktı, kimse da kalkıp “arkadaşlar bakın burada önemli şeyler var demedi.
1 Kasım günü TBMM’de ilk yarısı 312 vekilin katılmadığı oturumda görüşüldü. O gün TBMM’den geçen 100 milyon dolarlık paranın Erdoğan denetiminde bir fona verilmesi ve bunun gerektiğinde beşe katlanması ile ilgili kanun da oylandı. Vekilimnet hesabının raporuna göre oylamaya 312 vekil katılmadı.
Doğru duydunuz, halkın %90’a yakını sandığa giderken vekillerin %48’i sandığa gitmemiş. Ne güzel değil mi?
Bu oran muhalefet partilerinde %15. Yani seçimlerde peşimizden koşan, her türlü lafı esirgemeyen muhalefetin katılımı ilk kısımda %15!!
Toplam 34 muhalefet vekili katılırken 222 vekil oylamaya katılmamış.
İktidar için rüya gibi bir meclis, bizim içinse kabus.
Kalan ikinci yarısı ise 7 Kasım akşamı görüşüldü ve o oylamaya da 195’i muhalefet, toplam 281 vekil katılmadı.
Şimdi şu kronolojiyi tekrar okuyun. Kanun geçsin diye halka anlatılmamış, partiler seçmenlerinden saklamış, görüşmeye katılmamışlar ve oylamaya bile zahmet edip katılmamışlar.
Ve bizden oy istiyorlar ve bizim oyların AKP’ye gittiğini söylemiyorlar.
Evet armut topluyordu. Halka anlatmamak, halktan saklama ve hatta katılmamak gibi bir hastalığı muhalefet o kadar çok seviyordu ki! CHP’den 94, HEDEP’den 44, İYİP’den 33 vekil oylamaya katılmayarak seçmenine en büyük kötülüğü yapan parti oldu. Bu partiler AKP’nin bu kadar rahat hareket etmesinde en büyük paya sahip üç parti idi. Yukarıdaki kronolojide hiçbir rolleri yokmuş gibi üç maymunu oynadılar.
Sosyalist pratiği olan bir parti varsa eğer, yapacağı şey kanun teklifini en başta halka anlatmak, toplantılar örgütlemek, sendikaları, emeklileri ve diğer grupları özne yapmak ve bildiri, gazete yolu ile de sokağa taşımak. Bunları arkasına alarak mecliste görüşmelere ve oylamalara da katılarak zinciri tamamlarsın. Bundan azı değildir ve hatta fazlasıdır.
Peki bizim “sosyalist” örgütlerimiz ne yaptı?
Hepsinden sıfır çekti. İlk kısım görüşmelere TİP, Demokratik Bölgeler ve HEDEP içinde bazı sosyalist vekiller katılmadı. Son oylamaya da EMEP sıfır çekti, TİP Can Atalay da içerde onun da boşluğu varken fire verdi. Demokratik Bölgeler Partisi de sıfır çekenler arasında idi.
Sosyalistler böylece bu kanuna ortak oldular!
Kanun geçtikten sonra haberler arttı. Çoğu sadece AKP’nin işi gibi kanunun anlatıyordu. Çünkü kanun geçerken dert etmemişlerdi. Çoğu muhalafetin neden sakladığını söylemiyordu, çünkü onlar da halka anlatmamıştı.
Oy verdiğiniz vekile ne deseniz, başınıza evinizin yıkılacağını görüp ne kadar kızsanız haklısınız.
Meclis görevini yapmadı. Oy verdiğimiz parti görevini yapmadı. Böylesi bir kanunun AKP tarafından elini kolunu sallayarak geçmesini sağladı.
Şimdi top bizde. Birincisi oy verdiğiniz partiye sorun. Neden size anlatmamış? Cevaplarına şaşıracaksınız. İkincisi neden karşı çıkmadığını sorun. O cevaptan utanç duyacaksınız. Üçüncüsü böyle yapacaksa istifasını isteyin. Bunu AKP’li olanlar da yapsınlar. Bu kanuna AKP tabanının %99,5’u karşı. Tabi anlatmayı bilirsen.
Bu noktada telafisi çok kolay. Bu kanunu bilemeyen milyonlar var. Bu yazıyı ve benzerlerini yayın. Bu kanunu CHP AYM’ye götürebilir ama yetersiz. Çünkü genelde kendi başına götürüyor ve toplumsallaştırmıyor. O yüzden de çok başarısız. Şimdi bütün partilerin imzası ve toplumsallaştırılmış hali ile gitmeli. Bütün partiler imzacı olmalı ve halkı ortak etmeli. Artık siyaseti halktan kaçırmayı bırakmalı.
Bunun için az bir süremiz var. Meclisi ya halka açacağız, ya da böyle vekillerimizle evimiz başımıza yıkılacak.
Ya yıkım, ya mücadele!
(*) Muammer Bilgiç, Saadet Partisi GİK Üyesi
Not: Enerji ve iklim alanında pek çok şeyi halka haber vermeye, TBMM’yi izlemeye çalışıyorum. Bunu da bir şekli ile görüyorsunuz. Ancak geçen yıl Hacettepe Ormanı’na giren iş makinelerine karşı çıkan haberleri yaydığım için sansür düzenlemesi ile hakkımda şikayette bulunuldu. Bu şikayet davaya dönüştü ve 15 Kasım günü duruşmam olacak. Şikayetçi asfalt-beton belediyeciliği yapan AKP’den sonra seçilen Mansur Yavaş. Bilesiniz istedim.
“Senin oyunla seçilen vekil evine çökecekleri yasal düzenlemeyi haber vermeyecek, hatta karşı bile çıkmayacak” desem buna ülkenin yüzde yüzü inanmaz. Ama öyle oldu.
Geçen hafta “Çökkent; Meclise gelen ve konuşulmayan afet kanunu!” diye bir analiz kaleme almış ve sizlere bu köşeden haber vermiştim. O güne kadar iki buçuk yazı vardı konu hakkında. Teklif geçerken bu sayı beş buçuk ancak olmuştur. O buçuk bilmediğim bir yazı için ekliyorum. Altı desem çok mu değişecek?
Neden geçmesi imkansız?
İsrail’de yerleşimciler gözlerine kestirdikleri evlere çökerek işgal ediyorlar. Bu kanun bunu sağlayacak ama yerleşimci değil, burada müteahhit özne desem ne yapardınız?
İsrail’in silahla yaptığını iktidar kanunla, kağıtla yapacak desem ne düşünürdünüz?
Bunu size söyleseler bu kanunun geçmesine izin verir miydiniz?
Hadi diyelim yazın köye gittiniz, yazlığa geçtiniz. Sonra bir müteahhit sizin apartmanı ve komşuların apartmanını filan çok sevdi. Gitti bakanlığa burasına ranta uygun “rezerv alan” ilan etti ve kararı çıkardı. Düzenleme bunu sağlıyor. Sonra zaman geçti siz tatile, köy yaşamına devam ederken çilingiri aldı (düzenleme buna da izin veriyor) evinizi, komşunuzun evini filan derken bütün muhiti boşalttı. Bir geldiniz ki devlet size üç kuruş bedel vermiş ve evinize çökmüş.
Bunu bilseniz bu kanuna izin verir misiniz?
Daha kötü bir soru sorayım, bunun geçmesi için sizin bilmemeniz gerekmiyor mu?
O yüzden beş buçuk haberle sınırlıyız, o yüzden hiçbir parti ağzını açmadı, o yüzden herkesten gizlendi.
Neden Çökme Kanunu?
Birincisi mevcut rantsal dönüşümü hızlandıracak.
İkincisi yasa dışı işlemlere yasallık katacak.
Üçüncüsü müteahhit ile onunla hareket eden siyasetçi için yeni bir iş kapısı.
Dördüncüsü ise böylece evsiz kaldıkça 2 milyona dayanan boş evler satılacak.
Beşincisi ise yabancılara satılacak daha merkezi evler bile çıkacak.
İnanmadıysanız yukarıdaki yazıma tekrar dönün ama iş çoktan bunu geçti. Geçmiş olsun.
Neden elini kolunu sallayarak geçti?
Başlıkta elini kolunu sallayarak geçti dedim. Çok iddialı bir laf ama hep öyle oldu.
20 Ekim günü teklif 113 vekilin imzası ile TBMM’ye sunuldu. Kimse haber etmedi
24 Ekim’de 127 dakikalık bir komisyon toplantısı ile görüşüldü. Kimse duyurmadı
28 Ekim’de 71 sayfalık komisyon raporu çıktı, kimse da kalkıp “arkadaşlar bakın burada önemli şeyler var demedi.
1 Kasım günü TBMM’de ilk yarısı 312 vekilin katılmadığı oturumda görüşüldü. O gün TBMM’den geçen 100 milyon dolarlık paranın Erdoğan denetiminde bir fona verilmesi ve bunun gerektiğinde beşe katlanması ile ilgili kanun da oylandı. Vekilimnet hesabının raporuna göre oylamaya 312 vekil katılmadı.
Doğru duydunuz, halkın %90’a yakını sandığa giderken vekillerin %48’i sandığa gitmemiş. Ne güzel değil mi?
Bu oran muhalefet partilerinde %15. Yani seçimlerde peşimizden koşan, her türlü lafı esirgemeyen muhalefetin katılımı ilk kısımda %15!!
Toplam 34 muhalefet vekili katılırken 222 vekil oylamaya katılmamış.
İktidar için rüya gibi bir meclis, bizim içinse kabus.
Kalan ikinci yarısı ise 7 Kasım akşamı görüşüldü ve o oylamaya da 195’i muhalefet, toplam 281 vekil katılmadı.
Şimdi şu kronolojiyi tekrar okuyun. Kanun geçsin diye halka anlatılmamış, partiler seçmenlerinden saklamış, görüşmeye katılmamışlar ve oylamaya bile zahmet edip katılmamışlar.
Ve bizden oy istiyorlar ve bizim oyların AKP’ye gittiğini söylemiyorlar.
Muhalefetin eli armut mu topluyordu?
Evet armut topluyordu. Halka anlatmamak, halktan saklama ve hatta katılmamak gibi bir hastalığı muhalefet o kadar çok seviyordu ki! CHP’den 94, HEDEP’den 44, İYİP’den 33 vekil oylamaya katılmayarak seçmenine en büyük kötülüğü yapan parti oldu. Bu partiler AKP’nin bu kadar rahat hareket etmesinde en büyük paya sahip üç parti idi. Yukarıdaki kronolojide hiçbir rolleri yokmuş gibi üç maymunu oynadılar.
Sosyalistler Sınıfta Kaldı!
Sosyalist pratiği olan bir parti varsa eğer, yapacağı şey kanun teklifini en başta halka anlatmak, toplantılar örgütlemek, sendikaları, emeklileri ve diğer grupları özne yapmak ve bildiri, gazete yolu ile de sokağa taşımak. Bunları arkasına alarak mecliste görüşmelere ve oylamalara da katılarak zinciri tamamlarsın. Bundan azı değildir ve hatta fazlasıdır.
Peki bizim “sosyalist” örgütlerimiz ne yaptı?
Hepsinden sıfır çekti. İlk kısım görüşmelere TİP, Demokratik Bölgeler ve HEDEP içinde bazı sosyalist vekiller katılmadı. Son oylamaya da EMEP sıfır çekti, TİP Can Atalay da içerde onun da boşluğu varken fire verdi. Demokratik Bölgeler Partisi de sıfır çekenler arasında idi.
Sosyalistler böylece bu kanuna ortak oldular!
Resmi Gazete’de çıktı, bitti mi?
Kanun geçtikten sonra haberler arttı. Çoğu sadece AKP’nin işi gibi kanunun anlatıyordu. Çünkü kanun geçerken dert etmemişlerdi. Çoğu muhalafetin neden sakladığını söylemiyordu, çünkü onlar da halka anlatmamıştı.
Oy verdiğiniz vekile ne deseniz, başınıza evinizin yıkılacağını görüp ne kadar kızsanız haklısınız.
Meclis görevini yapmadı. Oy verdiğimiz parti görevini yapmadı. Böylesi bir kanunun AKP tarafından elini kolunu sallayarak geçmesini sağladı.
Şimdi top bizde. Birincisi oy verdiğiniz partiye sorun. Neden size anlatmamış? Cevaplarına şaşıracaksınız. İkincisi neden karşı çıkmadığını sorun. O cevaptan utanç duyacaksınız. Üçüncüsü böyle yapacaksa istifasını isteyin. Bunu AKP’li olanlar da yapsınlar. Bu kanuna AKP tabanının %99,5’u karşı. Tabi anlatmayı bilirsen.
Bu noktada telafisi çok kolay. Bu kanunu bilemeyen milyonlar var. Bu yazıyı ve benzerlerini yayın. Bu kanunu CHP AYM’ye götürebilir ama yetersiz. Çünkü genelde kendi başına götürüyor ve toplumsallaştırmıyor. O yüzden de çok başarısız. Şimdi bütün partilerin imzası ve toplumsallaştırılmış hali ile gitmeli. Bütün partiler imzacı olmalı ve halkı ortak etmeli. Artık siyaseti halktan kaçırmayı bırakmalı.
Bunun için az bir süremiz var. Meclisi ya halka açacağız, ya da böyle vekillerimizle evimiz başımıza yıkılacak.
Ya yıkım, ya mücadele!
(*) Muammer Bilgiç, Saadet Partisi GİK Üyesi
Not: Enerji ve iklim alanında pek çok şeyi halka haber vermeye, TBMM’yi izlemeye çalışıyorum. Bunu da bir şekli ile görüyorsunuz. Ancak geçen yıl Hacettepe Ormanı’na giren iş makinelerine karşı çıkan haberleri yaydığım için sansür düzenlemesi ile hakkımda şikayette bulunuldu. Bu şikayet davaya dönüştü ve 15 Kasım günü duruşmam olacak. Şikayetçi asfalt-beton belediyeciliği yapan AKP’den sonra seçilen Mansur Yavaş. Bilesiniz istedim.