End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
-
- Medeni Hali
-
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
Eskiden AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin vardı. Ben onu hep izlerdim. Özel olarak takip etmezdim ama uygunsam, canlı meclis oturumlarına bir göz atar, var mı yok mu diye bakardım. Varsa, diğer tüm programlarımı iptal eder, büyük bir keyifle meclis oturumunu izlerdim.
Derken bir gün Özlem Zengin AKP Genel Başkan Yardımcısı oldu. Temmuz 2018 - Mart 2021 arasında sürdürdüğü Grup Başkan Vekilliği görevinden ayrıldı. Benim için meclisin tadı tuzu kalmadı. Bir daha meclis oturumu izlemedim.
Gerçi Kasım 2022’de Mahir Ünal’ın istifasının ardından onun yerine tekrar grup başkan vekilliğine seçildi. Ama ben aynı heyecanı duyup, meclis oturumlarına geri dönmedim. Kırılmıştım bir kere.
Ama beni yeniden meclis oturumlarıyla barıştıran başka bir AKP grup başkan vekili, Leyla Şahin Usta oldu.
Geçen gün bir meclis oturumuna ilişti gözüm. Leyla Şahin Usta, Meral Danış Beştaş’ın sözlerine cevap veriyordu. Meclis yayınları beni tekrar kazandı.
***
Özlem Zengin’in efsane bir çıkışı vardır. Zaten beni meclisten yapılan canlı yayınların müptelası yapan o oturumdu.
Bazı dillerdeki cinsiyet, yani erillik dişillik özelliklerinden bahsediyordu. Şöyle diyordu:
“Bakın şunu söyleyeceğim: Daha evvel partimizin en son yaptığı kadın kolları kongresinde ben şunu ifade ettim: Eğer Türkçede kelimelerin dişi ve erili olsaydı AK PARTİ dişil bir kelime olurdu. Bir kadın kelimesi olurdu, kadın. Evet, kadın kelimesi olurdu” diyordu. Konuşması “Neden?” deyip kendi sorduğu soruya cevaben devam ediyordu
***
Yargı tartışmalarına değinen Leyla Şahin Usta “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üzerinden yürütülen tartışmalarda Meclise düşen aslında Türkiye’nin ihtiyacı olan sivil bir anayasayı yapabilmektir” dedi.
Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı ülkede tüm kurumların başıdır ve kurumların uyum içerisinde çalışması noktasında görevlidir.” diyen 104’üncü maddesine dayanarak Cumhurbaşkanına hakemlik rolü biçti.
“Yargıda hakem olmaz” diye cevap veren Meral Danış Beştaş “Cumhurbaşkanı yargının da başıdır ve yargı arasında var olan çatışmaları çözer, gibi bir anlam çıktı, ben hukukçu olarak öyle anladım. Bu maddede ne lafzıyla ne ruhuyla böyle bir anlam yok” dedi.
İşte beni benden alan Leyla Şahin Usta’nın konuşması, bunun üzerine geldi:
“Sayın Başkan, gördüğünüz gibi Anayasa maddesini Meral Hanım okuyor, başka yorumluyor, biz okuyoruz, başka yorumluyoruz; demek ki bizim Anayasa’yı yenilememiz ve yoruma açık hâlde değil, bana göre, sana göre değil…”
Artık konuşmanın heyecanına nasıl kapıldıysam, Usta konuşmasını sürdürürken “Evet işte Evet işte …Anayasayı yenileyelim.” diye eşlik ettim.
***
Benerci Kendini Niçin Öldürdü (N. Hikmet) şiirinin ikinci babında Kalkütalı seyyar satıcı, İngiliz emperyalizmi aleyhine yapılan mitingi anlatıyor:
“…
Baktım ki taaa...
karşıda
bir kamyonun üstünde bir adam
avaz avaz
söz söylüyor.
Ama ne söz söylüyor anam,
okkalı söz söylüyor!!!
Bakıyorum adama,
bir şey anlamıyorum ama,
söz söylüyor herifçioğlu
söz söylüyor,
okkalı söz söylüyor…”
Çoğu zaman kendimi Kalkütalı seyyar satıcı gibi hissederim. Ben de bir şey anlamam. Ama sözün okkalı olduğunu sezerim.
***
Evet, bazı dillerde cinsiyet yani erillik dişillik özelliği vardır. İngilizcede yoktur, Türkçede yoktur… Almancada, İtalyancada, Arapçada, Kürtçede, Zazacada vardır. Bazı kelimeler dişildir, bazıları erildir.
Türkçe dilinde de cinsiyet olsaydı, AKP’nin dişi bir parti olabilmesi için parti kelimesinin dişi olması gerekirdi.
Partiya Dad û Pêşketinê (AKP) dişidir. Kürtçede dişilik Parti(ya) daki “ya” ekiyle belirtilir.
İtalyancada erildir. İl Partito della Giustizia e dello Sviluppo (AKP). “İl Partito” bize bunu söyler.
Yani Türkçede cinsiyet olsaydı ve parti kelimesi dişil olsaydı, sadece AKP değil, diğer bütün partiler de dişil olurdu. Aynı şekilde; parti kelimesi eril olsaydı, AKP de diğer partiler ile birlikte eril olurdu.
Tabii parti kelimesinin eril olduğu bir dilde siz “AKP” dişi bir partidir diye ısrar ederseniz, o zaman da “La Partito” gibi dini ve milli temayüllere dayalı geleneksel aile yapımıza aykırı bir tablo oluşur.
***
Her okuyanın farklı algıladığı bir anayasanın yenilenmesi, iddialı bir fikir.
Anayasanın yargıdaki krizle ilgili maddeleri açık. Anayasa’nın 153. maddesinde AYM’nin kararlarının kesin olduğu ve herkesi bağladığı belirtiliyor. 158. maddede ise diğer mahkemelerle, AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında, AYM’nin kararının esas alınacağı belirtiliyor.
Usta’nın sözünü ettiği yeni anayasada ““Diğer mahkemelerle, AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında, AYM’nin kararının esas alınacağı” ifadesi nasıl yazılırsa, taraflar aynı şeyi anlayacak… Mesela altı çizili yazılırsa mı, büyük harfle yazılırsa mı, koyu harfle yazılırsa mı?
Burada da Kalkütalı seyyar satıcıyla aynı taraftayız.
***
“Meclis oturumlarında ne buluyorsun da oturup izliyorsun” diye soran eş dost tanıklara tek kelimeyle cevap veriyorum: Özgüven!
Evet! Meclis oturumlarında özgüven deneyimliyorum.
Özlem Zengin ve Leyla Şahin Usta’nın tarzları biraz farklı. Mesela Zengin, biraz daha hareketli. Elini fırıncı küreği gibi uzatmalar, parmak sallamalar, bazen kalemi parmak gibi kullanmalar …
Usta’nın daha sakin bir tarzı var. Çoğu zaman mikrofonun ince sapını iki parmağıyla kibarca tutup öyle konuşuyor.
Ama her ikisinde de özgüvenden milim sapma göremezsiniz.
Sevgi, aşk, güç, çaresizlik, bıkkınlık, karamsarlık, umut, mücadele, direnme… veya farklı bir konuyu işleyen çok sayıda film, roman, hikâye şiir vs. bulabilirsiniz. Ama özgüvenin bu kadar yalın bu kadar net bu kadar somut halini meclis oturumlarından başka yerde bulamazsınız.
Derken bir gün Özlem Zengin AKP Genel Başkan Yardımcısı oldu. Temmuz 2018 - Mart 2021 arasında sürdürdüğü Grup Başkan Vekilliği görevinden ayrıldı. Benim için meclisin tadı tuzu kalmadı. Bir daha meclis oturumu izlemedim.
Gerçi Kasım 2022’de Mahir Ünal’ın istifasının ardından onun yerine tekrar grup başkan vekilliğine seçildi. Ama ben aynı heyecanı duyup, meclis oturumlarına geri dönmedim. Kırılmıştım bir kere.
Ama beni yeniden meclis oturumlarıyla barıştıran başka bir AKP grup başkan vekili, Leyla Şahin Usta oldu.
Geçen gün bir meclis oturumuna ilişti gözüm. Leyla Şahin Usta, Meral Danış Beştaş’ın sözlerine cevap veriyordu. Meclis yayınları beni tekrar kazandı.
***
Özlem Zengin’in efsane bir çıkışı vardır. Zaten beni meclisten yapılan canlı yayınların müptelası yapan o oturumdu.
Bazı dillerdeki cinsiyet, yani erillik dişillik özelliklerinden bahsediyordu. Şöyle diyordu:
“Bakın şunu söyleyeceğim: Daha evvel partimizin en son yaptığı kadın kolları kongresinde ben şunu ifade ettim: Eğer Türkçede kelimelerin dişi ve erili olsaydı AK PARTİ dişil bir kelime olurdu. Bir kadın kelimesi olurdu, kadın. Evet, kadın kelimesi olurdu” diyordu. Konuşması “Neden?” deyip kendi sorduğu soruya cevaben devam ediyordu
***
Yargı tartışmalarına değinen Leyla Şahin Usta “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üzerinden yürütülen tartışmalarda Meclise düşen aslında Türkiye’nin ihtiyacı olan sivil bir anayasayı yapabilmektir” dedi.
Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı ülkede tüm kurumların başıdır ve kurumların uyum içerisinde çalışması noktasında görevlidir.” diyen 104’üncü maddesine dayanarak Cumhurbaşkanına hakemlik rolü biçti.
“Yargıda hakem olmaz” diye cevap veren Meral Danış Beştaş “Cumhurbaşkanı yargının da başıdır ve yargı arasında var olan çatışmaları çözer, gibi bir anlam çıktı, ben hukukçu olarak öyle anladım. Bu maddede ne lafzıyla ne ruhuyla böyle bir anlam yok” dedi.
İşte beni benden alan Leyla Şahin Usta’nın konuşması, bunun üzerine geldi:
“Sayın Başkan, gördüğünüz gibi Anayasa maddesini Meral Hanım okuyor, başka yorumluyor, biz okuyoruz, başka yorumluyoruz; demek ki bizim Anayasa’yı yenilememiz ve yoruma açık hâlde değil, bana göre, sana göre değil…”
Artık konuşmanın heyecanına nasıl kapıldıysam, Usta konuşmasını sürdürürken “Evet işte Evet işte …Anayasayı yenileyelim.” diye eşlik ettim.
***
Benerci Kendini Niçin Öldürdü (N. Hikmet) şiirinin ikinci babında Kalkütalı seyyar satıcı, İngiliz emperyalizmi aleyhine yapılan mitingi anlatıyor:
“…
Baktım ki taaa...
karşıda
bir kamyonun üstünde bir adam
avaz avaz
söz söylüyor.
Ama ne söz söylüyor anam,
okkalı söz söylüyor!!!
Bakıyorum adama,
bir şey anlamıyorum ama,
söz söylüyor herifçioğlu
söz söylüyor,
okkalı söz söylüyor…”
Çoğu zaman kendimi Kalkütalı seyyar satıcı gibi hissederim. Ben de bir şey anlamam. Ama sözün okkalı olduğunu sezerim.
***
Evet, bazı dillerde cinsiyet yani erillik dişillik özelliği vardır. İngilizcede yoktur, Türkçede yoktur… Almancada, İtalyancada, Arapçada, Kürtçede, Zazacada vardır. Bazı kelimeler dişildir, bazıları erildir.
Türkçe dilinde de cinsiyet olsaydı, AKP’nin dişi bir parti olabilmesi için parti kelimesinin dişi olması gerekirdi.
Partiya Dad û Pêşketinê (AKP) dişidir. Kürtçede dişilik Parti(ya) daki “ya” ekiyle belirtilir.
İtalyancada erildir. İl Partito della Giustizia e dello Sviluppo (AKP). “İl Partito” bize bunu söyler.
Yani Türkçede cinsiyet olsaydı ve parti kelimesi dişil olsaydı, sadece AKP değil, diğer bütün partiler de dişil olurdu. Aynı şekilde; parti kelimesi eril olsaydı, AKP de diğer partiler ile birlikte eril olurdu.
Tabii parti kelimesinin eril olduğu bir dilde siz “AKP” dişi bir partidir diye ısrar ederseniz, o zaman da “La Partito” gibi dini ve milli temayüllere dayalı geleneksel aile yapımıza aykırı bir tablo oluşur.
***
Her okuyanın farklı algıladığı bir anayasanın yenilenmesi, iddialı bir fikir.
Anayasanın yargıdaki krizle ilgili maddeleri açık. Anayasa’nın 153. maddesinde AYM’nin kararlarının kesin olduğu ve herkesi bağladığı belirtiliyor. 158. maddede ise diğer mahkemelerle, AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında, AYM’nin kararının esas alınacağı belirtiliyor.
Usta’nın sözünü ettiği yeni anayasada ““Diğer mahkemelerle, AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında, AYM’nin kararının esas alınacağı” ifadesi nasıl yazılırsa, taraflar aynı şeyi anlayacak… Mesela altı çizili yazılırsa mı, büyük harfle yazılırsa mı, koyu harfle yazılırsa mı?
Burada da Kalkütalı seyyar satıcıyla aynı taraftayız.
***
“Meclis oturumlarında ne buluyorsun da oturup izliyorsun” diye soran eş dost tanıklara tek kelimeyle cevap veriyorum: Özgüven!
Evet! Meclis oturumlarında özgüven deneyimliyorum.
Özlem Zengin ve Leyla Şahin Usta’nın tarzları biraz farklı. Mesela Zengin, biraz daha hareketli. Elini fırıncı küreği gibi uzatmalar, parmak sallamalar, bazen kalemi parmak gibi kullanmalar …
Usta’nın daha sakin bir tarzı var. Çoğu zaman mikrofonun ince sapını iki parmağıyla kibarca tutup öyle konuşuyor.
Ama her ikisinde de özgüvenden milim sapma göremezsiniz.
Sevgi, aşk, güç, çaresizlik, bıkkınlık, karamsarlık, umut, mücadele, direnme… veya farklı bir konuyu işleyen çok sayıda film, roman, hikâye şiir vs. bulabilirsiniz. Ama özgüvenin bu kadar yalın bu kadar net bu kadar somut halini meclis oturumlarından başka yerde bulamazsınız.