End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Senin için doğduğun gün kutlanmaya değer mi? Sevdiklerin senin için bu özel günü coşkuyla kutlar mı? Sana kendini özel hissettirir mi? Hem kendi doğum gününün, hem de hayatında olan sevdiğin kişilerin bu özel günlerinin sen de bir anlamı var mı? Nasıl yaşıyorsun? Ne hissediyorsun? Ne yapıyorsun bu özel zamanlar için?
Peki sen, sevinçle, coşkuyla ' Ben iyi ki doğdum, iyi ki bu dünyadayım, iyi ki varım' diyebiliyor musun? Kendin için ve sevdiklerinin bu özel günü için aynı sevinç duygusuyla heyecanlanıyor musun? Hayatındaki kişinin sırf var olduğu için, onun varlığının, hayatındaki değerinin, öneminin, sana olan senin de ona olan katkısının, birlikte kurduğunuz oyunların, hikayelerinizin farkında olup ona özel hissettiriyor musun? Sana hayatındaki insanlar bunu hissettirip,yaşatıyor mu?
Doğum günleri çok özel ve anlamlıdır.Maalesef çoğu insan bunun farkında olmaz. Kimisi hiç kutlamaz, kimi kutlamaya değer görmez. Kimisi için bir anlam ifade etmez. Neden doğdum ki diyenler bile olur. Ailesine kızanlar bile vardır.' Beni neden doğurdun ki? Bu saçma hayat için mi?' diye söylenen bu kişiler aslında kendilerine ne yaptığının farkında bile değildir. Ailene mi kızıyorsun yoksa yapmak isteyip yapmadıklarının sorumluluğunu almayı ret ederek, aileni suçlamak mı daha kolay oluyor senin için, işte bu bilinmeyen bir hayat bakışı.
Kimisi de her doğum gününü yaş almak olarak görür ve korkunç bir şeymiş gibi davranır, bir yaş daha aldık,yaşlandık artık der, üzülür. Yaşlanmaktan mı korkar yoksa yaş aldıkça yapamadıklarıyla mı yüzleşir,acı gelen üzüntü veren bu mudur, bu yüzden mi ret eder bu şahane günü bu da bilinmez. Yaş almak nedir ki sonuçta? Sadece bir sayı. Önemli olan kaç yaşında olursan ol ruhunun, enerjinin, hayata bakış açının ve hayattan ne kadar keyif aldığındır.
Bazen de sanki her yaş alan büyümüş ve bir yetişkin olmuş gibi düşünülür, beklentiler artar ama kaç yaşına gelmiş olursa olsun hala çocuk gibi yaşar bazıları. Çocuk ruhuyla değil çocuk gibi kelimesinin altını çizeyim. Bunlar sorumluluk almaktan kaçanlardır. Var olmanın sorumluluğu, bu hayatın sorumluluğu , üstlendiği rollerin, para kazanmanın, ebeveyn, eş, kardeş olmanın sorumluluğu ve daha bir çok şey.Neyse, biz konumuza devam edelim konu çok önemli.
Doğum günü kutlama olayı, hayatının ne kadar zor, acılı,mutsuz olduğu ya da ne kadar mutlu,kolay ve keyifli olduğuyla ilgili bir durum değildir.Bunları bahane ederek ret edemezsin bu özel günü. Ne yaşamış olursan ol, hayatında her ne oluyorsa olsun doğum günleri beni kimler kutlayacak diye bekleme dönemi de değildir. Ya da bakalım kimler hediye,çiçek alacak gibi bunun çetelesini tutarak sevdiğini düşündüğün insanlara içerleme,küsme, darılma zamanı hiç değildir. Her şeyden bağımsızdır.
Bunların hiçbiri senin ne kadar değerli ya da değersiz olduğunu, sevildiğini ya da sevilmediğini göstermez. Çünkü senin varlığın, bu dünyada olman kim ne yaparsa yapsın değerli ve çok özeldir.Her şeye rağmen sen bu dünyadasın ve başardın.
Tabi burada önemli olan sen bunu kabul ediyor musun? Sen kendinin ne kadar farkındasın?
Bir annenin 9 ay çocuğunu karnında taşıyıp, beslemesini, doğumunu, seni büyütürken yaşadığı endişelerini anlayabiliyor musun? Doğduğun günü bu dünyada kimse kutlamasa bile sen kendini kutluyor musun? Tek başına dahi olsan kimse seni hatırlamasa bile sen sevinçle heyyy ben doğdum, iyi ki doğdum,bugün benim hayata merhaba dediğim gün diyebiliyor musun? Bu dünyada olmanın ne kadar özel olduğunun farkında mısın? Kaç kişi anne ve babasına iyi ki beni doğurdunuz iyi ki bu dünyadayım demiştir. Peki ya doğduğun toprakları kabul etmenin önemi ve değerinin ne kadar farkındasın? Saygı duyarak onurlandırarak vatanını kabul edebiliyor musun? Bu toprakların ne kadar değerli ve özel olduğunu, Türk olmanın, bu topraklarda doğmanın sorumluluğunu alıyor musun?
Kendi doğum gününü sevinçle kutlamayan,sadece kutlansın diye bekleyen, kendi varlığını onurlandırmayan bir insan sence yaşadığı toprakların önemini, değerini, yapılan savaşları verilen mücadeleyi anlayarak, vatanının kıymetini bilerek kutlama yapabilir mi?
Bu yazıyı yazıyorum çünkü doğduğu güne, ülkemize çok üzgünüm ki küsenler, kırgın olanlar,öfkeli olanlar, hayata, kendine, vatanına, yapılanlara, yaşatılanlara kızgın olanlar o kadar çok ki. Hepsinin nedeni ülkemizde ve dünyada yaşanan şartlar, aile ve çevresinden olan beklentilerin karşılanmaması.
Peki soru şu, sen şartlara göre mi kendini şekillendireceksin yoksa yaşadığın şartları değiştirmek için harekete mi geçeceksin?
Şimdi kızgınlık ve öfkenin hapishanesinden kendini çıkart.
Bugüne kadar kendi doğum gününü yok saydıysan belki artık hayatında değişim zamanı gelmiştir. Önce kendinden başla.
Çünkü fakir ya da zengin olan, köyde ya da şehirde yaşayan,okumuş ya da okumamış olan, hangi durumda ,hangi şartlarda bir aileye sahip olduğunun önemi yok. Onları suçlamaktan kızmaktan vazgeç. Bitir bu oyunu.
Ailen seni bir nedenden dolayı aldırmayı düşünüp aldıramadıysa ve sen bu dünyaya geldiysen, düşük tehlikesine rağmen doğduysan, ailen seni istemeyip evlatlık vermiş olsa bile sen bu dünyadaysan, ailenin uzun zamandır beklediği , isteyerek sevinçle beklenen bir çocuğu olarak doğduysan SEN BU DÜNYADA OLMAYI SEÇTİN VE BAŞARDIN. O doğduğun gün,o an kutlanmaya değer ve özel bir gün. Bunun dışında ailenle ilgili tüm olumsuz düşünceleri ,suçlamaları artık bırak. BURADA OLMANIN SORUMLULUĞUNU AL. SANA HAYAT ARMAĞANI VEREN ANNE ve BABANA TEŞEKKÜR ET. Onlar görevini tamamladı. Şimdi sıra sende.
Sonra kendini bu kadar yok saydığın için, aslında sen kendini değersizleştirdiğin için, hep başkalarından bekleyerek yaşadığın her an için kendinden özür dile. Dünyaya geldiğin o özel günü, varlığını, yaşamını sevinçle kutlamaya başladığın an hayatındaki değişimin ne kadar muazzam olacağını göreceksin. Sevinçle coşkuyla zıpla, kutla doğum gününü. Bunu lütfen kendine hissettir ve yaşat. Hangi gün doğduğunu boş ver. Şimdi bile yapabilirsin. Kendini kucakla.Başkalarından beklediğini önce sen kendine ver. Kendini her halinle kabul et. İyi ki doğmuşum diyerek coşkuyla bu dünyada olmayı kutla. Şimdi yap. Erteleme kendini ve erteleme kutlama yapmayı.
Şimdi esas olaya gelelim.
Her sene Ekim ayı çok güzel ve anlamlıdır ama bu sene başka güzel.
Tam 100 yıl önce şu an bastığın topraklarda 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan edildi.
BU BAYRAM HEPİMİZİN BAYRAMI. BU DOĞUM GÜNÜ HEPİMİZİN DOĞUM GÜNÜ. BU TOPRAKLARDA DOĞAN HER İNSAN NEDEN BURADA DOĞDUĞUNUN VE NE YAPMASI GEREKTİĞİNİN FARKINDALIĞIYLA KENDİNE UYANSIN.
Ancak sen kendini kabul edersen,TÜRK OLMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU HATIRLARSAN, hangi toprakların sana emanet edildiğinin farkında olursun. Ne yapmamız gerektiğini zaten Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabe'de çok net bir şekilde anlatmış. Uykudan uyanmak ve harekete geçmek için şahane bir dönem.
Şimdi ikinci özrün bugüne kadar taşın altına elini koymadığın için, bölünmeye ayrıştırılmaya izin verdiğin için olsun. Ses çıkarmadığın her şey için olsun. Seçimlerde gidip oy kullandığında bir şey yapmış olmuyorsun.Vicdanını öyle rahatlatma. Yapman gerekeni yapmış oluyorsun
Şimdi neden bu topraklarda doğdun? Sana ne emanet edildi farkında ol.
Sana, bana hepimize güvenen, inanan Dünya Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları çok büyük mücadelelerle bizim ülkemizi kurdu. Bu başarı hikayesinin farkında ol.
Bak her yerden mesajlarımız var. İstiklal Marşımızda ne yazıyor?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettigi günler hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Bilmem anlatabildim mi? Türkiye'min doğum günü bu ay. 100 yıl geçti. İleriye mi, geriye mi gittik. Bu sorunun cevabını sanırım hepimiz biliyoruz. Sence Atatürk'ün hayal ederek kurduğu yarattığı bir ülke mi şu an yaşadığımız ülkemiz. Sen senin doğum günün kutlanmadığında üzülürken, içerlerken, kızgınken acaba Atatürk'ün, silah arkadaşlarının, şehitlerinin ruhu rahat mı? Huzurlu mu sence?
Pusulamızın ibresinin yönünü değiştirme zamanı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi,
'Bir çocuk uyuyorsa büyüyordur. Bir millet uyuyorsa ölüyordur...'
Ölümüne mi şahitlik yapacağız yoksa sadece balkonlarımıza bayrak asarak, sokaklarda yürüyerek değil de 100. Yılında tam ve mutlak birlik beraberlik içinde hareket ederek vatanımıza topraklarımıza sahip mi çıkacağız? Hiç bir şey için geç değil.
Harekete geçmek için bundan daha güzel bir ay ve yıl olabilir mi?
100. yılında ve daima ülkemize, ülkemizin ruhuna yakışır şekilde en büyük kutlamalar yapılarak, CUMHURİYET BAYRAMLARIMIZ VE TÜM BAYRAMLARIMIZ KUTLANMALI. CUMHURİYETE YAKIŞIR ŞEKİLDE KADINLARIMIZ, ERKEKLERİMİZ, ÇOCUKLARIMIZ YAŞAMALI.
O zaman DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANIM TÜRKİYEM.
SEVGİ ,SAYGI VE MİNNETLE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINA BU GÜZEL VATANIMIZ İÇİN, ÖZELLİKLE BİZ KADINLARA,ÇOCUKLARA VE GENÇLERE VERDİĞİ TÜM ARMAĞANLAR İÇİN, GÜVENDİĞİ İÇİN SONSUZ TEŞEKKÜRLER.
TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR DİYEREK KUTLAMALAR BAŞLASIN.
Işık ve sevgiyle kalın.
Peki sen, sevinçle, coşkuyla ' Ben iyi ki doğdum, iyi ki bu dünyadayım, iyi ki varım' diyebiliyor musun? Kendin için ve sevdiklerinin bu özel günü için aynı sevinç duygusuyla heyecanlanıyor musun? Hayatındaki kişinin sırf var olduğu için, onun varlığının, hayatındaki değerinin, öneminin, sana olan senin de ona olan katkısının, birlikte kurduğunuz oyunların, hikayelerinizin farkında olup ona özel hissettiriyor musun? Sana hayatındaki insanlar bunu hissettirip,yaşatıyor mu?
Doğum günleri çok özel ve anlamlıdır.Maalesef çoğu insan bunun farkında olmaz. Kimisi hiç kutlamaz, kimi kutlamaya değer görmez. Kimisi için bir anlam ifade etmez. Neden doğdum ki diyenler bile olur. Ailesine kızanlar bile vardır.' Beni neden doğurdun ki? Bu saçma hayat için mi?' diye söylenen bu kişiler aslında kendilerine ne yaptığının farkında bile değildir. Ailene mi kızıyorsun yoksa yapmak isteyip yapmadıklarının sorumluluğunu almayı ret ederek, aileni suçlamak mı daha kolay oluyor senin için, işte bu bilinmeyen bir hayat bakışı.
Kimisi de her doğum gününü yaş almak olarak görür ve korkunç bir şeymiş gibi davranır, bir yaş daha aldık,yaşlandık artık der, üzülür. Yaşlanmaktan mı korkar yoksa yaş aldıkça yapamadıklarıyla mı yüzleşir,acı gelen üzüntü veren bu mudur, bu yüzden mi ret eder bu şahane günü bu da bilinmez. Yaş almak nedir ki sonuçta? Sadece bir sayı. Önemli olan kaç yaşında olursan ol ruhunun, enerjinin, hayata bakış açının ve hayattan ne kadar keyif aldığındır.
Bazen de sanki her yaş alan büyümüş ve bir yetişkin olmuş gibi düşünülür, beklentiler artar ama kaç yaşına gelmiş olursa olsun hala çocuk gibi yaşar bazıları. Çocuk ruhuyla değil çocuk gibi kelimesinin altını çizeyim. Bunlar sorumluluk almaktan kaçanlardır. Var olmanın sorumluluğu, bu hayatın sorumluluğu , üstlendiği rollerin, para kazanmanın, ebeveyn, eş, kardeş olmanın sorumluluğu ve daha bir çok şey.Neyse, biz konumuza devam edelim konu çok önemli.
Doğum günü kutlama olayı, hayatının ne kadar zor, acılı,mutsuz olduğu ya da ne kadar mutlu,kolay ve keyifli olduğuyla ilgili bir durum değildir.Bunları bahane ederek ret edemezsin bu özel günü. Ne yaşamış olursan ol, hayatında her ne oluyorsa olsun doğum günleri beni kimler kutlayacak diye bekleme dönemi de değildir. Ya da bakalım kimler hediye,çiçek alacak gibi bunun çetelesini tutarak sevdiğini düşündüğün insanlara içerleme,küsme, darılma zamanı hiç değildir. Her şeyden bağımsızdır.
Bunların hiçbiri senin ne kadar değerli ya da değersiz olduğunu, sevildiğini ya da sevilmediğini göstermez. Çünkü senin varlığın, bu dünyada olman kim ne yaparsa yapsın değerli ve çok özeldir.Her şeye rağmen sen bu dünyadasın ve başardın.
Tabi burada önemli olan sen bunu kabul ediyor musun? Sen kendinin ne kadar farkındasın?
Bir annenin 9 ay çocuğunu karnında taşıyıp, beslemesini, doğumunu, seni büyütürken yaşadığı endişelerini anlayabiliyor musun? Doğduğun günü bu dünyada kimse kutlamasa bile sen kendini kutluyor musun? Tek başına dahi olsan kimse seni hatırlamasa bile sen sevinçle heyyy ben doğdum, iyi ki doğdum,bugün benim hayata merhaba dediğim gün diyebiliyor musun? Bu dünyada olmanın ne kadar özel olduğunun farkında mısın? Kaç kişi anne ve babasına iyi ki beni doğurdunuz iyi ki bu dünyadayım demiştir. Peki ya doğduğun toprakları kabul etmenin önemi ve değerinin ne kadar farkındasın? Saygı duyarak onurlandırarak vatanını kabul edebiliyor musun? Bu toprakların ne kadar değerli ve özel olduğunu, Türk olmanın, bu topraklarda doğmanın sorumluluğunu alıyor musun?
Kendi doğum gününü sevinçle kutlamayan,sadece kutlansın diye bekleyen, kendi varlığını onurlandırmayan bir insan sence yaşadığı toprakların önemini, değerini, yapılan savaşları verilen mücadeleyi anlayarak, vatanının kıymetini bilerek kutlama yapabilir mi?
Bu yazıyı yazıyorum çünkü doğduğu güne, ülkemize çok üzgünüm ki küsenler, kırgın olanlar,öfkeli olanlar, hayata, kendine, vatanına, yapılanlara, yaşatılanlara kızgın olanlar o kadar çok ki. Hepsinin nedeni ülkemizde ve dünyada yaşanan şartlar, aile ve çevresinden olan beklentilerin karşılanmaması.
Peki soru şu, sen şartlara göre mi kendini şekillendireceksin yoksa yaşadığın şartları değiştirmek için harekete mi geçeceksin?
Şimdi kızgınlık ve öfkenin hapishanesinden kendini çıkart.
Bugüne kadar kendi doğum gününü yok saydıysan belki artık hayatında değişim zamanı gelmiştir. Önce kendinden başla.
Çünkü fakir ya da zengin olan, köyde ya da şehirde yaşayan,okumuş ya da okumamış olan, hangi durumda ,hangi şartlarda bir aileye sahip olduğunun önemi yok. Onları suçlamaktan kızmaktan vazgeç. Bitir bu oyunu.
Ailen seni bir nedenden dolayı aldırmayı düşünüp aldıramadıysa ve sen bu dünyaya geldiysen, düşük tehlikesine rağmen doğduysan, ailen seni istemeyip evlatlık vermiş olsa bile sen bu dünyadaysan, ailenin uzun zamandır beklediği , isteyerek sevinçle beklenen bir çocuğu olarak doğduysan SEN BU DÜNYADA OLMAYI SEÇTİN VE BAŞARDIN. O doğduğun gün,o an kutlanmaya değer ve özel bir gün. Bunun dışında ailenle ilgili tüm olumsuz düşünceleri ,suçlamaları artık bırak. BURADA OLMANIN SORUMLULUĞUNU AL. SANA HAYAT ARMAĞANI VEREN ANNE ve BABANA TEŞEKKÜR ET. Onlar görevini tamamladı. Şimdi sıra sende.
Sonra kendini bu kadar yok saydığın için, aslında sen kendini değersizleştirdiğin için, hep başkalarından bekleyerek yaşadığın her an için kendinden özür dile. Dünyaya geldiğin o özel günü, varlığını, yaşamını sevinçle kutlamaya başladığın an hayatındaki değişimin ne kadar muazzam olacağını göreceksin. Sevinçle coşkuyla zıpla, kutla doğum gününü. Bunu lütfen kendine hissettir ve yaşat. Hangi gün doğduğunu boş ver. Şimdi bile yapabilirsin. Kendini kucakla.Başkalarından beklediğini önce sen kendine ver. Kendini her halinle kabul et. İyi ki doğmuşum diyerek coşkuyla bu dünyada olmayı kutla. Şimdi yap. Erteleme kendini ve erteleme kutlama yapmayı.
Şimdi esas olaya gelelim.
Her sene Ekim ayı çok güzel ve anlamlıdır ama bu sene başka güzel.
Tam 100 yıl önce şu an bastığın topraklarda 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan edildi.
BU BAYRAM HEPİMİZİN BAYRAMI. BU DOĞUM GÜNÜ HEPİMİZİN DOĞUM GÜNÜ. BU TOPRAKLARDA DOĞAN HER İNSAN NEDEN BURADA DOĞDUĞUNUN VE NE YAPMASI GEREKTİĞİNİN FARKINDALIĞIYLA KENDİNE UYANSIN.
Ancak sen kendini kabul edersen,TÜRK OLMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU HATIRLARSAN, hangi toprakların sana emanet edildiğinin farkında olursun. Ne yapmamız gerektiğini zaten Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabe'de çok net bir şekilde anlatmış. Uykudan uyanmak ve harekete geçmek için şahane bir dönem.
Şimdi ikinci özrün bugüne kadar taşın altına elini koymadığın için, bölünmeye ayrıştırılmaya izin verdiğin için olsun. Ses çıkarmadığın her şey için olsun. Seçimlerde gidip oy kullandığında bir şey yapmış olmuyorsun.Vicdanını öyle rahatlatma. Yapman gerekeni yapmış oluyorsun
Şimdi neden bu topraklarda doğdun? Sana ne emanet edildi farkında ol.
Sana, bana hepimize güvenen, inanan Dünya Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları çok büyük mücadelelerle bizim ülkemizi kurdu. Bu başarı hikayesinin farkında ol.
Bak her yerden mesajlarımız var. İstiklal Marşımızda ne yazıyor?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettigi günler hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Bilmem anlatabildim mi? Türkiye'min doğum günü bu ay. 100 yıl geçti. İleriye mi, geriye mi gittik. Bu sorunun cevabını sanırım hepimiz biliyoruz. Sence Atatürk'ün hayal ederek kurduğu yarattığı bir ülke mi şu an yaşadığımız ülkemiz. Sen senin doğum günün kutlanmadığında üzülürken, içerlerken, kızgınken acaba Atatürk'ün, silah arkadaşlarının, şehitlerinin ruhu rahat mı? Huzurlu mu sence?
Pusulamızın ibresinin yönünü değiştirme zamanı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi,
'Bir çocuk uyuyorsa büyüyordur. Bir millet uyuyorsa ölüyordur...'
Ölümüne mi şahitlik yapacağız yoksa sadece balkonlarımıza bayrak asarak, sokaklarda yürüyerek değil de 100. Yılında tam ve mutlak birlik beraberlik içinde hareket ederek vatanımıza topraklarımıza sahip mi çıkacağız? Hiç bir şey için geç değil.
Harekete geçmek için bundan daha güzel bir ay ve yıl olabilir mi?
100. yılında ve daima ülkemize, ülkemizin ruhuna yakışır şekilde en büyük kutlamalar yapılarak, CUMHURİYET BAYRAMLARIMIZ VE TÜM BAYRAMLARIMIZ KUTLANMALI. CUMHURİYETE YAKIŞIR ŞEKİLDE KADINLARIMIZ, ERKEKLERİMİZ, ÇOCUKLARIMIZ YAŞAMALI.
O zaman DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANIM TÜRKİYEM.
SEVGİ ,SAYGI VE MİNNETLE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINA BU GÜZEL VATANIMIZ İÇİN, ÖZELLİKLE BİZ KADINLARA,ÇOCUKLARA VE GENÇLERE VERDİĞİ TÜM ARMAĞANLAR İÇİN, GÜVENDİĞİ İÇİN SONSUZ TEŞEKKÜRLER.
TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR DİYEREK KUTLAMALAR BAŞLASIN.
Işık ve sevgiyle kalın.