• Konu İçeriğini Görebilmek İçin Lütfen Üye Olun. Aksi Takdirde İçeriği Göremezsiniz.

Doğal ile sosyalin çatışması üzerine bazı düşünceler

[ZF] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Güncel ve Son Dakika Haberler kategorisinde End tarafından oluşturulan Doğal ile sosyalin çatışması üzerine bazı düşünceler başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 142 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Güncel ve Son Dakika Haberler
Konu Başlığı Doğal ile sosyalin çatışması üzerine bazı düşünceler
Konbuyu başlatan End
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan osman06

End

Üye
Katılım
21 Ocak 2021
Mesajlar
972
Tepkime puanı
51
Puanları
18
Cinsiyet
vtEvVy
Medeni Hali
vtEvVy
Memleket
19 ÇORUM
Takım
Fenerbahçe
Burç
Kova
Mesleği
Muhasebe

İtibar:

Doğumla ölüm arasında

İnsan doğar, yaşar ölür, geriye hikayesi kalır. İranlı şair Füruğ’un dediği gibi, kuş ölür sen uçuşu hatırla. Peki nedir insan, nasıl bir varlıktır? Kendini bu dünyanın efendisi olarak gören insan, aslında doğanın en zayıflarından biri olduğunu bilmiyor mu ya da biliyor da bilmemezlikten mi geliyor? Bu soruların cevapları bizi onun morfolojisine götürecek ister istemez.



Yazılımlar çatışıyor

Biraz bilişim çağının dili ile söylersek “İnsan”ın doğal yazılımla dünyaya geldiğini söyleyebiliriz. Bu doğal yapımız, altı duyguyu içeriyor. Bunlar; sevinç, üzüntü, ürkme, iğrenme, öfke ve korku duygularıdır.



“Bu dünyada ölüm olduğu için kahramanlık vardır”



Bu duyguların içinde en yoğun olanı korku duygusudur: Korkuların da en büyüğü ölüm korkusudur. Denebilir ki yaşamımızı belirleyen her şey ölüm korkusundan pay alır ve onun tarafından şekillenir.

Aslında bu yüzden olsa gerek insanoğlu hep cesareti kutsamıştır. Bu dünyada ölüm olduğu için kahramanlık vardır.  Ölüm olmasa idi kahramanlara ihtiyaç olmazdı.



Peki bu niye böyledir?

Çünkü bu dünyada ölüm olduğu için korku var, korku olduğu için zulüm var. İşte püf noktası burası, zülüm olduğu için direnme var. Fakat çoğu kez direnmenin bedeli ağırdır, çoğu kez de ucunda ölüm var. O yüzden direnmek cesaret ister. Her fani, fani olduğunu bilse de böyle bir şeye talip olmak istemez. İşte bu noktada cesaret devreye girer, yaşamda her zaman fark yaratan cesarettir. Ne ki direnmek yaşamaktır, yaşamak da direnmek…



Çatışma gerilim oluşturuyor

Bu işin bir yanı, diğer yanı doğum ile ölüm arasında yaşananlardır. Bu hatta etrafımızdan ve ilişkilerimizden epey etkileniriz. Yani doğal bir yazılımla dünyaya geliyoruz ama sosyal bir varlık olarak kültüre muhatap oluyoruz.

Doğduktan sonra sosyal yazılım başlıyor ve bu daha etkili olmaya başlıyor. Böylece duyguların istekleri ile toplumun baskıları karşı karşıya gelir ve biz ister istemez bu karmaşanın kıskacında ilerleriz. Çünkü bu iki zıt kutup arasındaki çekim ve itim büyük bir gerilim oluşturur. Ne ki ve ne yazık ki insanoğlunun yaşamı bu gerilim içinde geçer. Bu kimi zaman kaderi olur insanın kimi zaman da kederi.



Denge kurulmazsa kırılma yaşanır

Levra çok az insan beden ile duygular arasında denge kurar. Çünkü bedenin istekleri ile dışardan doldurulmuş aklın istekleri çoğu kez uyuşmaz. Aklın yap dedikleri, yapma dedikleri vardır ancak duyguların ve yüreğin kanunları yoktur. Sözgelimi akıl güven içinde olmamızı ister o yüzden çoğu zaman erteler, duygular ve istençler ise şimdi olsun, hemen olsun ister. Fakat akıl ve çevresel etkenler “hemen”i bastırır.



Hep bastırırsan bir yerden çıkar ortaya

Zihin sussa da beden yalan söylemez. İstençler hazla tatmine ulaşır ama dışardaki gerçekler (ahlak, norm ve kurallar) çoğu kez buna cevaz vermez. O taktirde iç talepler dış gerçeklik tarafından bastırılır. Freud buna, haz ilkesinin gerçeklik ilkesi tarafından bastırılması der.

Fazla bastırma bedende ve ruhsal dünyada hastalık olarak ortaya çıkar. Diğer bir deyişle sosyal yazılım ile doğal yazılım arasında var olan çatışma bir dengeye oturmazsa maraza çıkar. Bu nedenle çoğu zaman doğal yazılım sosyal yazılım tarafından bastırılır, duygular kurallar tarafından engellenir.



Bedenin istekleri bitmez

Oysa aslolan doğal yazılımdır, bedendir. Sonrası, sonradan inşa edilen bir şeydir. Bir insanın şöyle veya böyle olması, farklı olması bundandır. Denebilir ki “İnsan” doğduktan sonra inşa edilen bir varlıktır.



“İnsan zamanla ilk haline, doğal haline yabancılaşır”



Diğer bir deyişle bedene dayalı psikosomatik rollerle doğuyoruz, yani önce beden var, bebek keşfettikçe psikoloji ve duygusal roller gelişir, kültür tarafından aşılanır, hapsedilir, böylece doğal insan doğal olmaktan çıkar, mecburen başka biri haline gelir. Yani insan zamanla ilk haline, doğal haline yabancılaşır.

Çoğu insan toplumsal baskılarla bedensel arzuları dengeye getirerek bu durumu aşıp topluma uyum sağlarken birçoğu da buna başaramayarak, uçuruma yuvarlanır. Böylece çevresi tarından dışlanır, toplum tarafından aforoz edilir, sonradan yaratılan kuklalar tarafından bent edilir, hapsedilir hatta öldürülür.



Kültürün dayatması

Facia aslında doğal isteklerin sosyal yazılım tarafından bastırılmasıyla ortaya çıkıyor. Bizler altta yatan bu çatışmayı görmek, irdelemek, çözmek yerine üste görünür olanla yetiniyor, görünür olanı değerlendiriyor ve yargılıyoruz. Bununla yetinmek işin kolayı ve bu kolay, kolayımıza geliyor.

Çoğu zaman da altından çıkamadığımızda öfkeleniyoruz. Oysa öfke, en hızlı dışa vurma, ifade etme biçimidir. Bastırılmış duygulara başkaldırmaktır, şu ya da bu biçimde, şu ya da bu nedenle.

Sevgisizlikten, korkudan kaynaklanıyor olabilir, başka bir şeyden kaynaklanıyor olabilir, ama mutlaka kaynaklandığı bir şey vardır, mutlaka bir nedeni vardır.

Çünkü hiçbir şey nedensiz değildir.
 
Üst Alt