End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Bu köşedeki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır; sık sık dünyadaki aktörler üzerinde durdum, durmaya da devam edeceğim... Ve de çok iddialı cümleler kurdum, “Eğer, AB stratejik hata yapmayıp Türkiye ve Ukrayna`yı zamanında Avrupa Birliği`ne alsaydı, Ukrayna-Rusya savaşı olmazdı. Daha da önemlisi; AB, ABD, Rusya ve Çin`den sonra 4ncü büyük aktör olurdu dünyada. Ellerini çabuk tutsunlar, yoksa 4ncü aktör olarak Hindistan sırada...” babında... Avrupa birliği bu tür zamanlama hatalarını arada bir yapıyor...
***
Neden? Nedeni açık. Dünya çok kutuplu bir dünya olup dengeler sağlanırsa dünyamız göreceli de olsa huzura kavuşabilir.
***
1990`lı yıllarda tek başına kalan büyük aktör ABD her tarafı hallaç pamuğu gibi attı... Rusya kendisini toparlayarak -atom gücüne de dayanarak- az da olsa bir denge sağladı. Asıl dengeyi sağlayan Çin oldu teknolojik ve ekonomik gelişmesiyle ve de atom gücüyle.
2000`li yılların başında şaşkına dönen ABD çabuk toparlandı. Tehlikeyi fark etmişti. Dördüncü aktör olarak AB geliyordu... Ve peşinden Hindistan...
***
Gerisini biliyorsunuz: Arap baharı... Breksit... NATO`yu tekrar toparlama ve Ukrayna-Rusya savaşı...
***
Ne yaparsa yapsınlar, ABD başat güç olarak kalmayacak, kalamayacak. Atlantiğin öte yakası bunu çok açık görüyor. Kapitalizm tıkanmış, sorunları çözemiyor... Büyük reformlara ihtiyaç var...
***
Peki, Atlantiğin öte yakasında bu sıkıntılı durum sürerken, dünyanın güney yarımküresinde neler oluyor? Güneydoğu Asya`da Çin‘in teknoloji, sanayi ve atom enerjisi alanlarında kat ettiği yolları bütün dünya biliyor...
Buna ilaveten, son yıllarda yeni bir Çin doğuyor: Hindistan.
***
Kısa bir Çin-Hindistan karşılaştırması durumu somutlaştıracaktır.
Yüzölçümü, alan olarak Çin Hindistan`ın hemen hemen üç katı. Son yıllara kadar nüfus bakımından da Çin öndeydi. Ama, son yıllarda Hindistan Çin`i solladı nüfus bakımından. Çin`in nüfusu 1,4 milyarken Hindistan 1,425 milyar nüfusuyla öne geçmiş durumda.
Çin`de nüfusun %62`i şehirlerde yaşarken bu sayı Hindistan`da sadece %35.
Çin`in ekonomik gücü Hindistan`ın beş misli. Çin altyapıya yaptığı yatırımlar ve infrastruktur bakımından da Hindistan`ın önünde.
Bütün bunlara rağmen, Hindistan da büyük adımlarla dünya aktörü olma yolunda büyük adımlar attı ve atıyor... Önce nüfus olarak Çin`in önüne geçti. Hindistan`daki nüfus ortalamasının Çin`inkinden daha genç olduğunu da belirtelim. Büyük bir avantaj uzun vadede... Hindistan yıllık kalkınmasını %6 ile sürdürürken Çin`de bir düşüş söz konusu... Atom silahları ve atom enerjisi konusunda da Hindistan durmadan ilerliyor. Tıpkı araba sanayisinde olduğu gibi... Hindistan`ın son yıllarda yaptığı çelik üretimi dikkat çekici. İngilizce konuşulan Hindistan`da genç nüfus yazılım-bilişim konusunda dev adımlar atıyor. Apple gibi dev bir firmanın yöneticisi Hindistan kökenli bir bilişimci. Bunun gibi birkaç örnek saymak mümkün. Hindistan da tıpkı Çin gibi hem dünyanın her tarafında ve hem de yakın komşularında yatırımlar yapıyor... Ve Çin`de tek parti rejimi hüküm sürerken Hindistan`da dünyanın en büyük burjuva demokrasisine şahit oluyoruz...
İşte bu durumdan hareketle, Hindistan`ın 5. Dünya aktörü olmak üzere olduğunu tespit edebiliyoruz.
***
Dünyada bütün bunlar olurken Avrupa Birliği ne yapıyor? Ne yapacak, Atlantiğin öte yakasının kuyruğuna takıldı, Ukrayna`ya durmadan silah gönderiyor... Almanya`da bunun çığırtkanlığını da dünün çevreci ve barışçı partisi Yeşiller partisi yapıyor...
2000`li yılların başından itibaren göreceli de olsa ABD`den bağımsızlaşmaya başlayan AB Rusya ile her iki taraf için de yararlı olan ilişkiler kurdu. Çin ile geliştirilen ilişkilerin akabinde Çin`de devasa yatırımlar yapıldı. Çin`in kendi özgücüyle birleşen bu yatırımlar Çin`in dev gibi ayağa kalkmasını sağladı.
***
ABD durumu fark eder etmez Breksit numarasıyla AB`ni zayıflattı. Türkiye`nin üyeliği`ni önleyerek ve giderek Ukrayna`nın da AB`ye üye olmasına engel olarak AB`nin ABD, Rusya ve Çin`den sonra 4ncü dünya gücü, büyük aktör olmasını engelledi. Zamanla Hindistan`ında yavaş yavaş ayağa kalkmakta olduğunu görüyordu... Ukrayna-Rusya savaşını tetikleyerek Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel MACRON deyimiyle ``beyin ölümü gerçekleşmiş`` olan NATO`yu yeniden canlandırdı...
Halbuki neler değişmezdi ki eğer Türkiye ve Ukrayna AB`ne alınsaydı? Avrupa Birliği`nin toprakları üçte bir oranında genişleyecek ve nüfusu dörtte bir oranında artacaktı... Ekonomik katlılarından hiç söz etmeyelim bu ülkelerin. Ama, Türkiye`nin ve Ukrayna`nın göreceli genç nüfusunu dile getirmeden geçmeyelim... Hele bir de Türkiye`nin savunma sanayii alanında son yıllarda kat ettiği yolu düşünürsek...
***
Her şeye rağmen sadece Türkiye`de değil Dünya`da da özellikle de Avrupa Birliği`nde de büyük bir değişime, dönüşüme ve demokrasiye gerek var. AB`nin üyelerinin çoğu medeni ülkeler... Herhalde gereğini zamanı gelince yapacaklardır. Umalım ki yapsınlar, yapabilsinler. Tabii atlantiğin öte yakası rahat bırakırsa...
***
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Katkıda bulunmaya bakın. Sıçanın sidiğinin okyanusa faydası olur mu olur...
1960`lı yıllarda ne demişti İsmet İNÖNÜ? `` Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de o dünyada yerini alır.``
Haydi kolay gelsin.
***
Neden? Nedeni açık. Dünya çok kutuplu bir dünya olup dengeler sağlanırsa dünyamız göreceli de olsa huzura kavuşabilir.
***
1990`lı yıllarda tek başına kalan büyük aktör ABD her tarafı hallaç pamuğu gibi attı... Rusya kendisini toparlayarak -atom gücüne de dayanarak- az da olsa bir denge sağladı. Asıl dengeyi sağlayan Çin oldu teknolojik ve ekonomik gelişmesiyle ve de atom gücüyle.
2000`li yılların başında şaşkına dönen ABD çabuk toparlandı. Tehlikeyi fark etmişti. Dördüncü aktör olarak AB geliyordu... Ve peşinden Hindistan...
***
Gerisini biliyorsunuz: Arap baharı... Breksit... NATO`yu tekrar toparlama ve Ukrayna-Rusya savaşı...
***
Ne yaparsa yapsınlar, ABD başat güç olarak kalmayacak, kalamayacak. Atlantiğin öte yakası bunu çok açık görüyor. Kapitalizm tıkanmış, sorunları çözemiyor... Büyük reformlara ihtiyaç var...
***
Peki, Atlantiğin öte yakasında bu sıkıntılı durum sürerken, dünyanın güney yarımküresinde neler oluyor? Güneydoğu Asya`da Çin‘in teknoloji, sanayi ve atom enerjisi alanlarında kat ettiği yolları bütün dünya biliyor...
Buna ilaveten, son yıllarda yeni bir Çin doğuyor: Hindistan.
***
Kısa bir Çin-Hindistan karşılaştırması durumu somutlaştıracaktır.
Yüzölçümü, alan olarak Çin Hindistan`ın hemen hemen üç katı. Son yıllara kadar nüfus bakımından da Çin öndeydi. Ama, son yıllarda Hindistan Çin`i solladı nüfus bakımından. Çin`in nüfusu 1,4 milyarken Hindistan 1,425 milyar nüfusuyla öne geçmiş durumda.
Çin`de nüfusun %62`i şehirlerde yaşarken bu sayı Hindistan`da sadece %35.
Çin`in ekonomik gücü Hindistan`ın beş misli. Çin altyapıya yaptığı yatırımlar ve infrastruktur bakımından da Hindistan`ın önünde.
Bütün bunlara rağmen, Hindistan da büyük adımlarla dünya aktörü olma yolunda büyük adımlar attı ve atıyor... Önce nüfus olarak Çin`in önüne geçti. Hindistan`daki nüfus ortalamasının Çin`inkinden daha genç olduğunu da belirtelim. Büyük bir avantaj uzun vadede... Hindistan yıllık kalkınmasını %6 ile sürdürürken Çin`de bir düşüş söz konusu... Atom silahları ve atom enerjisi konusunda da Hindistan durmadan ilerliyor. Tıpkı araba sanayisinde olduğu gibi... Hindistan`ın son yıllarda yaptığı çelik üretimi dikkat çekici. İngilizce konuşulan Hindistan`da genç nüfus yazılım-bilişim konusunda dev adımlar atıyor. Apple gibi dev bir firmanın yöneticisi Hindistan kökenli bir bilişimci. Bunun gibi birkaç örnek saymak mümkün. Hindistan da tıpkı Çin gibi hem dünyanın her tarafında ve hem de yakın komşularında yatırımlar yapıyor... Ve Çin`de tek parti rejimi hüküm sürerken Hindistan`da dünyanın en büyük burjuva demokrasisine şahit oluyoruz...
İşte bu durumdan hareketle, Hindistan`ın 5. Dünya aktörü olmak üzere olduğunu tespit edebiliyoruz.
***
Dünyada bütün bunlar olurken Avrupa Birliği ne yapıyor? Ne yapacak, Atlantiğin öte yakasının kuyruğuna takıldı, Ukrayna`ya durmadan silah gönderiyor... Almanya`da bunun çığırtkanlığını da dünün çevreci ve barışçı partisi Yeşiller partisi yapıyor...
2000`li yılların başından itibaren göreceli de olsa ABD`den bağımsızlaşmaya başlayan AB Rusya ile her iki taraf için de yararlı olan ilişkiler kurdu. Çin ile geliştirilen ilişkilerin akabinde Çin`de devasa yatırımlar yapıldı. Çin`in kendi özgücüyle birleşen bu yatırımlar Çin`in dev gibi ayağa kalkmasını sağladı.
***
ABD durumu fark eder etmez Breksit numarasıyla AB`ni zayıflattı. Türkiye`nin üyeliği`ni önleyerek ve giderek Ukrayna`nın da AB`ye üye olmasına engel olarak AB`nin ABD, Rusya ve Çin`den sonra 4ncü dünya gücü, büyük aktör olmasını engelledi. Zamanla Hindistan`ında yavaş yavaş ayağa kalkmakta olduğunu görüyordu... Ukrayna-Rusya savaşını tetikleyerek Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel MACRON deyimiyle ``beyin ölümü gerçekleşmiş`` olan NATO`yu yeniden canlandırdı...
Halbuki neler değişmezdi ki eğer Türkiye ve Ukrayna AB`ne alınsaydı? Avrupa Birliği`nin toprakları üçte bir oranında genişleyecek ve nüfusu dörtte bir oranında artacaktı... Ekonomik katlılarından hiç söz etmeyelim bu ülkelerin. Ama, Türkiye`nin ve Ukrayna`nın göreceli genç nüfusunu dile getirmeden geçmeyelim... Hele bir de Türkiye`nin savunma sanayii alanında son yıllarda kat ettiği yolu düşünürsek...
***
Her şeye rağmen sadece Türkiye`de değil Dünya`da da özellikle de Avrupa Birliği`nde de büyük bir değişime, dönüşüme ve demokrasiye gerek var. AB`nin üyelerinin çoğu medeni ülkeler... Herhalde gereğini zamanı gelince yapacaklardır. Umalım ki yapsınlar, yapabilsinler. Tabii atlantiğin öte yakası rahat bırakırsa...
***
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Katkıda bulunmaya bakın. Sıçanın sidiğinin okyanusa faydası olur mu olur...
1960`lı yıllarda ne demişti İsmet İNÖNÜ? `` Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de o dünyada yerini alır.``
Haydi kolay gelsin.