End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Belediyeler, hatta hükûmet eliyle onlarca marş yarışması düzenlendi. Güfteler yazıldı, bestelendi, en iyileri seçildi, seslendirildi, paylaşıldı… Ama yok; hiç biri beğenilmedi; Yüzüncü Yıl’a layık görülmedi. Ha ödüller verildi; düzenleyenlerce, teşvik edenlerce, kendi dünya görüşlerine yakın olan güfteler pohpohlandı. Bu güftelerin bazıları bestelendi de. Yalnız yurttaşlar indinde bir kabul olmadı, güftelerin hepsi havada kaldı, besteleri de ardında…
En çok söz edileni Fazıl Say’ın bestesiydi. Esasen İzmir Büyükşehir Belediyesi bir “Yüzüncü Yıl Marşı yazma yarışması” tertip etmiş; dereceye giren güfteler arasından birini de bestelemek için ayrıca yarışma yolu açmıştı. Beş güfte dereceye girdi. Bu, tabiri caizse basit ve marş kimliği kazanacak nitelikten uzak güfteleri teker teker tahlil etmeyi siz kıymetli okuyuculara bırakıyorum. Arzu ederseniz şu linkten bahsi geçen beş güfteye ulaşabilirsiniz:
Beş güfte dereceye girdi girmesine fakat beste yarışması hiç de umulduğu gibi sonuçlanmadı. Zira hiçbir beste ödüle değer bulunmadı. Bunun üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi, Fazıl Say’a bir Yüzüncü Yıl Marşı siparişi verdi. En azından ilk görüşte hemen herkesin hemfikir olduğu nokta siparişin adresinin fevkalade doğruluğuydu. Fazıl Say da teklifi kabul etti, hemen bu beste için kollarını sıvadı ve ortaya bir Yüzüncü Yıl Marşı çıkardı. Güfte Ayten Mutlu’ya aitti ve işin tuhafı şairin yüz sene evvel yayınlanan bir şiir kitabında yer alan şiiriydi. Şiirin girişi şöyleydi:
Ver ver ver ver
Ver elini
Ver elini
Yıkalım karanlığı
Gel küçük sevinçler
duyalım kedere inat
Gökyüzünden, sevgiden
söz edelim
Dikkat ediniz ki güftede Yüzüncü Yıl’ı, Cumhuriyet’i simgeleyen yahut ima eden en ufak bir emare dahi yok. Oysa bugün bazılarının burun kıvırdığı, Bekir Sıtkı Erdoğan’ın yazdığı Ellinci Yıl Marşı şöyle başlıyordu:
Müjdeler var yurdumun toprağına, taşına;
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına!
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım,
Başka bir tuğ yaraşmaz Türkün özgür başına.
Cumhuriyet; özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
Ne kadar konuyla alakalı değil mi? Marş, zaten bir heyecan, bir ülkü, bir şevk yarattığı ölçüde iyi marş olur. Diğer türlü güfte komikleşir, beste silikleşir. Şayet Cumhuriyetten bahsedilecekse ve O’nun yüzüncü yaşı vurgulanacaksa bu, Atatürk’süz, Atatürk ilkeleri söylenilmeden, Cumhuriyetin getirdiği faziletlere değinmeden, çağdaşlık ve uygarlık kavramları zikredilmeden olmaz.
Murat Bardakçı bu kozu kaçırır mıydı, hemen bir yazı yazdı. Yazısının başlığı “Fazıl Say’ın Bestelediği 100. Yıl Marşı’nda İntihalin Gölgesi Var” idi. Yazısında Mehveş Emeç’in 1998’de Galatasaray’a besteledeği marş ile bu marş arasındaki benzerliğe dikkat çekiyordu. Mehveş Hanım’ın eşi Özalp Birol sosyal medya hesabından bu yazıyı paylaşarak Bardakçı’ya destek olmuştu. Hakikaten dinlediğimde iki marş arası benzerlik dikkatimi çekmişti. Yalnız mesele sadece bu değildi ki!
Murat Bardakçı desteklediği iktidara çatmamak adına, meselenin karasularında öyle mahirce dolanıyordu ki rahmetli Mehmet Barlas okusaydı Bardakçı’yı içten takdir ederdi. Sanki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği yarışma böyleydi de diğerleri farklı mıydı? Çekmeköy Belediyesi’nin yarışmasında da yüz şiir dereceye girdi ve resmî sitelerinde yayınlandı. Buna rağmen sonuç çıkmadı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi de bir marş hazırladı. Güfte ve bestesi İlker Kömürcü’ye ait olan marş şu sözlerle başlıyordu:
Parlayan yıldızı Anadolu’nun,
Çağlayan sel gibi şanlı Ulus’un
Türkiye Yüzyılı titretiyor dünyayı
Sarsılmaz bir inançla kalpte tutkusu
Cumhuriyetin Yüzüncü Yıl Marşı mevzubahisti ve ilk bendinde Cumhuriyetten söz yoktu! Daha çok Türkiye Yüzyılı için yazılmış bir eser gibiydi bu marşta…
Üzücü olan şu ki Türkiye’de biz, bir Yüzüncü Yıl Marşı çıkaramayacak topluma dönüşmüşüz. Bu dönüşümün bütün müsebbipleri suçludur. Biz bile olsak!
Geçen haftalarda sosyal medya hesaplarımda bir anket yaptım. Bu ankette takipçilerime, “Sizce ülkemize layık bir Yüzüncü Yıl Marşı’nın sözleri hangi vezinle yazılmalıdır?” sorusunu yönelttim. Aruz, hece ve serbest ölçü seçeneklerinin üçü de birbirine yakın oy alsa da ankete katılanların çoğunluk bir kısmı aruz vezniyle yazılmasının münasip olacağını belirtti. Vatanıma karşı bir ödevimdir diye düşünüp naçizane bir “100. Yıl Marşı” kaleme aldım. Yazdığım marşın vezni İstiklâl Marşı’mızın vezni de olan “feilâtün (fâilâtün) feilâtün feilâtün fâ’ûl”dür. Yalnız bestelenmesine kolaylık sağlamak adına ayrıca “7+7” duraklı 14’lü hece veznine de uymasına özen gösterdim. Bu marş, devletime ve milletime armağanımdır. Umarım güzel bir besteye kavuşur da söylenegelir. Beğeninize arz ediyorum:
Medeniyet yoludur halktan alır tek kuvvet,
Tanıyıp seçmeye hak insana vermiş kıymet,
Bütün özgürlüğü hep O’nla kazanmış millet,
En büyük devrimimiz kolla, büyüt, dikkat et!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
İşleyen fabrikalar, üstün okullar açtık,
Yurdu mamur ederek her yere irfan saçtık,
Yakışır gül; ama kaş çatma vatandaş artık,
Dün karanlıktı fakat bitti yarın aydınlık!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Bir kıvılcım çakarak köhneyi yaktık resmen,
Hızla câhilliği biz baştan atıp ettik men,
Oldu çağdaş eğitim tek kılavuz, öğretmen;
Aklı rehber ederiz aydınız artık fikren!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Şaşmayız hiç Ata’nın açtığı yoldan asla,
Saymayız bir şeyi biz müspet ilimden fazla,
Çağdaş, uygar, laikiz hürmetimiz var akla,
Kadın-erkek eşitiz aldığımız her hakla!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Yılmaz azminle olur gençler akan coşkun sel,
Meşalen hep yanacak söndüremez hiçbir el,
Barışın, ilkelerin, her mesajın evrensel,
Müjde! Yüzyıl boyu var, görse de binbir engel!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
En çok söz edileni Fazıl Say’ın bestesiydi. Esasen İzmir Büyükşehir Belediyesi bir “Yüzüncü Yıl Marşı yazma yarışması” tertip etmiş; dereceye giren güfteler arasından birini de bestelemek için ayrıca yarışma yolu açmıştı. Beş güfte dereceye girdi. Bu, tabiri caizse basit ve marş kimliği kazanacak nitelikten uzak güfteleri teker teker tahlil etmeyi siz kıymetli okuyuculara bırakıyorum. Arzu ederseniz şu linkten bahsi geçen beş güfteye ulaşabilirsiniz:
Beş güfte dereceye girdi girmesine fakat beste yarışması hiç de umulduğu gibi sonuçlanmadı. Zira hiçbir beste ödüle değer bulunmadı. Bunun üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi, Fazıl Say’a bir Yüzüncü Yıl Marşı siparişi verdi. En azından ilk görüşte hemen herkesin hemfikir olduğu nokta siparişin adresinin fevkalade doğruluğuydu. Fazıl Say da teklifi kabul etti, hemen bu beste için kollarını sıvadı ve ortaya bir Yüzüncü Yıl Marşı çıkardı. Güfte Ayten Mutlu’ya aitti ve işin tuhafı şairin yüz sene evvel yayınlanan bir şiir kitabında yer alan şiiriydi. Şiirin girişi şöyleydi:
Ver ver ver ver
Ver elini
Ver elini
Yıkalım karanlığı
Gel küçük sevinçler
duyalım kedere inat
Gökyüzünden, sevgiden
söz edelim
Dikkat ediniz ki güftede Yüzüncü Yıl’ı, Cumhuriyet’i simgeleyen yahut ima eden en ufak bir emare dahi yok. Oysa bugün bazılarının burun kıvırdığı, Bekir Sıtkı Erdoğan’ın yazdığı Ellinci Yıl Marşı şöyle başlıyordu:
Müjdeler var yurdumun toprağına, taşına;
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına!
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım,
Başka bir tuğ yaraşmaz Türkün özgür başına.
Cumhuriyet; özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
Ne kadar konuyla alakalı değil mi? Marş, zaten bir heyecan, bir ülkü, bir şevk yarattığı ölçüde iyi marş olur. Diğer türlü güfte komikleşir, beste silikleşir. Şayet Cumhuriyetten bahsedilecekse ve O’nun yüzüncü yaşı vurgulanacaksa bu, Atatürk’süz, Atatürk ilkeleri söylenilmeden, Cumhuriyetin getirdiği faziletlere değinmeden, çağdaşlık ve uygarlık kavramları zikredilmeden olmaz.
Murat Bardakçı bu kozu kaçırır mıydı, hemen bir yazı yazdı. Yazısının başlığı “Fazıl Say’ın Bestelediği 100. Yıl Marşı’nda İntihalin Gölgesi Var” idi. Yazısında Mehveş Emeç’in 1998’de Galatasaray’a besteledeği marş ile bu marş arasındaki benzerliğe dikkat çekiyordu. Mehveş Hanım’ın eşi Özalp Birol sosyal medya hesabından bu yazıyı paylaşarak Bardakçı’ya destek olmuştu. Hakikaten dinlediğimde iki marş arası benzerlik dikkatimi çekmişti. Yalnız mesele sadece bu değildi ki!
Murat Bardakçı desteklediği iktidara çatmamak adına, meselenin karasularında öyle mahirce dolanıyordu ki rahmetli Mehmet Barlas okusaydı Bardakçı’yı içten takdir ederdi. Sanki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği yarışma böyleydi de diğerleri farklı mıydı? Çekmeköy Belediyesi’nin yarışmasında da yüz şiir dereceye girdi ve resmî sitelerinde yayınlandı. Buna rağmen sonuç çıkmadı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi de bir marş hazırladı. Güfte ve bestesi İlker Kömürcü’ye ait olan marş şu sözlerle başlıyordu:
Parlayan yıldızı Anadolu’nun,
Çağlayan sel gibi şanlı Ulus’un
Türkiye Yüzyılı titretiyor dünyayı
Sarsılmaz bir inançla kalpte tutkusu
Cumhuriyetin Yüzüncü Yıl Marşı mevzubahisti ve ilk bendinde Cumhuriyetten söz yoktu! Daha çok Türkiye Yüzyılı için yazılmış bir eser gibiydi bu marşta…
Üzücü olan şu ki Türkiye’de biz, bir Yüzüncü Yıl Marşı çıkaramayacak topluma dönüşmüşüz. Bu dönüşümün bütün müsebbipleri suçludur. Biz bile olsak!
Geçen haftalarda sosyal medya hesaplarımda bir anket yaptım. Bu ankette takipçilerime, “Sizce ülkemize layık bir Yüzüncü Yıl Marşı’nın sözleri hangi vezinle yazılmalıdır?” sorusunu yönelttim. Aruz, hece ve serbest ölçü seçeneklerinin üçü de birbirine yakın oy alsa da ankete katılanların çoğunluk bir kısmı aruz vezniyle yazılmasının münasip olacağını belirtti. Vatanıma karşı bir ödevimdir diye düşünüp naçizane bir “100. Yıl Marşı” kaleme aldım. Yazdığım marşın vezni İstiklâl Marşı’mızın vezni de olan “feilâtün (fâilâtün) feilâtün feilâtün fâ’ûl”dür. Yalnız bestelenmesine kolaylık sağlamak adına ayrıca “7+7” duraklı 14’lü hece veznine de uymasına özen gösterdim. Bu marş, devletime ve milletime armağanımdır. Umarım güzel bir besteye kavuşur da söylenegelir. Beğeninize arz ediyorum:
100. YIL MARŞI
Medeniyet yoludur halktan alır tek kuvvet,
Tanıyıp seçmeye hak insana vermiş kıymet,
Bütün özgürlüğü hep O’nla kazanmış millet,
En büyük devrimimiz kolla, büyüt, dikkat et!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
İşleyen fabrikalar, üstün okullar açtık,
Yurdu mamur ederek her yere irfan saçtık,
Yakışır gül; ama kaş çatma vatandaş artık,
Dün karanlıktı fakat bitti yarın aydınlık!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Bir kıvılcım çakarak köhneyi yaktık resmen,
Hızla câhilliği biz baştan atıp ettik men,
Oldu çağdaş eğitim tek kılavuz, öğretmen;
Aklı rehber ederiz aydınız artık fikren!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Şaşmayız hiç Ata’nın açtığı yoldan asla,
Saymayız bir şeyi biz müspet ilimden fazla,
Çağdaş, uygar, laikiz hürmetimiz var akla,
Kadın-erkek eşitiz aldığımız her hakla!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!
Yılmaz azminle olur gençler akan coşkun sel,
Meşalen hep yanacak söndüremez hiçbir el,
Barışın, ilkelerin, her mesajın evrensel,
Müjde! Yüzyıl boyu var, görse de binbir engel!
Atatürk’ten bize bir miras O kutsal elbet;
Parlıyor yüz senedir bin yaşa Cumhuriyet!