End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Müze Gazhane’de toplam elli dakika içerisinde öyle güzel bir oyun sunuldu ki, sonunda bütün izleyiciler ayakta alkışladı.
KİM BİLİR ROCKY’ye İLHAM VERENDE BİR ÇİNGENEDİR
Seksenli yılların sonlarından itibaren döneme damga vuran Rocky serisinin temeli belki de bu oyunda bahsi geçen kişiden ilham aldı. Tiyatro eserini bir yandan izlerken aklımdan bu isim benzerliği ve hep yapılan “esinlenme/ esin kaynağı olma” durumunu ister istemez düşündüm.
Bir tarafta Nazilerce katledilmiş Ruki, diğer tarafta dünyada ülkelerin bölünmeye başladığı süreçte, Rocky.
Neden olmasın mümkün?
1907 yılında doğup, 1944 yılında Nazi toplama kampında hayatına son verilen bir sporcu Ruki, yani esas adı ile Johann Wilhelm Trollmann’n trajikliğinde üstünde hayatı, kurgusal karakter olarak dostu, Hans üzerinden seyirciye aktarılıyor.
Johann Wilhelm Trollmann yani Ruki, 1920’lerin dünyasında gerçek yaşamış bir boks yıldızı ama tek gerçek bu değil. Esas olan bir Çingene olması.
ÇİNGENESİN ÇİNGENE KAL!
Yoksul mahallelerde başlayıp, faşizmin doruk noktasını yaşadığı Nazi Almanya’nda dışlanan, aldığı dereceler kadar alın teri ile kazandığı galibiyetler, henüz teri soğumadan ring üzerinde mağlup edilen; hak ettiği halde turnuvalara gönderilmeyen bir çingene boksör o.
Öyle bir çingene ki kendine has geliştirdiği ve müziği adımlarına taşıdığı, dans ederek dövüştüğü sıra dışılık yüzünden hep istenmeyen olan Ruki’nin yolculuğu,çocukluk arkadaşı Hans’a verdiği elma ile başlar.
Öyle ya dünyaya geliş elma ile başlamadı mı, üstelik bu sefer bir kadında yok ortalarda, erkek erkeğe kıyasıya mücadele ama şimdi de ırk meselesi.
Çingene isen katılamazsın!
Çingene isen kazansan da kazanamaz!
Şampiyon olsan bile o unvan geri alınır.
1944 yılında Neuengamme Nazi kampında öldürülen, Rukeli-Ruki’nin yaşadığı dönemde, “gypsy” lakabıyla ün kazanır. Kendi arkadaş çevresinde fiziksel olarak sağlam bir iskelet yapısına sahip olmasından dolayı Roman dilinde karşılığı AĞAÇ olan Rukh olarak çağrılmaya başlar. Kendine has bir stili vardır ve ayak parmakları ucunda çevik bir biçimde adeta dans ediyor olmasından dolayı, yine Roman dilinde Kelno, yani Rukeli-Dans eden ağaç lakabıyla tanınır.
Ama ülkesine getirdiği ne de kendisine haklı kazandırdığı ün, onu özgürleştiremez. Çünkü o birileri için ötekidir ve hep öteki kalacaktır. 2.Dünya Savaşında katledilişinin tiyatro sahnesine aktarıldığı mekan içinde seyirciyi de oyunun içine alan mekansal öğelerle birlikte bir sandık gibi gözüken ancak aslında toplama kamplarındaki gaz odalarını anlatan ve tek kişilik oyunun mimarı Ercan Demirhan’ın ayakta alkışlanan performansı ile başlayıp; o zamanı birebir seyirciye aktarıyor. Sisler, çığlıklar ile açılan sandık/dolap ya da en fazla hatıralar olarak akıl kabından yansıyanlar, sözleşmiş gibi tek bir cümlede birleşiyorlar:
BAŞALANGICIN BİTİP DE SONUN BAŞLADIĞI O AN HANGİSİYDİ?
Dramaturg: Gökhan Aktemur Yazan: Rike Reineger Çeviren: Gülen İpek Abalı Yöneten: Cafer Alpsolay
YOROZLU HALA SORUYOR-KAFTAN KİM?
Geçen yıl aramızdan ayrılan çağdaş resmin usta ismi Şenol Yorozlu’nun anısına, “Kaftanlar” başlıklı ANMA SERGİSİ 25 Ocak 2024 günü, Brieflyart Galeri’de açıldı. Sanatçının son kişisel sergisine ev sahipliği yapan Brieflyart’da, sanatçının başyapıtları arasında yer alan –Kaftanlar- serisinin “bir bölümünü” sanatseverlerle buluşturuyor.
Sanatçının kaftan formunda ama farklı imgeler ve simgeler içeren, materyal olarak kağıt kullanarak ürettiği eserlerinin içinde toplumsal geçiş ve farkındalıklar ön plana çıkıyor.
KAFTAN KİM? KIVIRAN KİM? KAYIRAN KİM?
Tüm parçalar arasından mevcut olan -Buruşukluklar ya da Buruşturulmuş olmaları- yaşamsallık içinde gözüken şiddet, kızgınlık gibi duyguları kaftan formunda sunuyor. Renkler içindeki şiirsellik, akış yönünü yeniden şekillendiriyor. Her bir çizgi, buruşan ya da buruşturulan kâğıt zeminin içindeki harf ya da dikkati kendine toplayan renk, kompozisyon içinde kompozisyonu sunmakta.
Geçmişe bağlı, takılı kalmış, düşünce yapımızı, buna bağlı alışkanlıklarımızı da simgelemekte.
KİM BİLİR ROCKY’ye İLHAM VERENDE BİR ÇİNGENEDİR
Seksenli yılların sonlarından itibaren döneme damga vuran Rocky serisinin temeli belki de bu oyunda bahsi geçen kişiden ilham aldı. Tiyatro eserini bir yandan izlerken aklımdan bu isim benzerliği ve hep yapılan “esinlenme/ esin kaynağı olma” durumunu ister istemez düşündüm.
Bir tarafta Nazilerce katledilmiş Ruki, diğer tarafta dünyada ülkelerin bölünmeye başladığı süreçte, Rocky.
Neden olmasın mümkün?
1907 yılında doğup, 1944 yılında Nazi toplama kampında hayatına son verilen bir sporcu Ruki, yani esas adı ile Johann Wilhelm Trollmann’n trajikliğinde üstünde hayatı, kurgusal karakter olarak dostu, Hans üzerinden seyirciye aktarılıyor.
Johann Wilhelm Trollmann yani Ruki, 1920’lerin dünyasında gerçek yaşamış bir boks yıldızı ama tek gerçek bu değil. Esas olan bir Çingene olması.
ÇİNGENESİN ÇİNGENE KAL!
Yoksul mahallelerde başlayıp, faşizmin doruk noktasını yaşadığı Nazi Almanya’nda dışlanan, aldığı dereceler kadar alın teri ile kazandığı galibiyetler, henüz teri soğumadan ring üzerinde mağlup edilen; hak ettiği halde turnuvalara gönderilmeyen bir çingene boksör o.
Öyle bir çingene ki kendine has geliştirdiği ve müziği adımlarına taşıdığı, dans ederek dövüştüğü sıra dışılık yüzünden hep istenmeyen olan Ruki’nin yolculuğu,çocukluk arkadaşı Hans’a verdiği elma ile başlar.
Öyle ya dünyaya geliş elma ile başlamadı mı, üstelik bu sefer bir kadında yok ortalarda, erkek erkeğe kıyasıya mücadele ama şimdi de ırk meselesi.
Çingene isen katılamazsın!
Çingene isen kazansan da kazanamaz!
Şampiyon olsan bile o unvan geri alınır.
1944 yılında Neuengamme Nazi kampında öldürülen, Rukeli-Ruki’nin yaşadığı dönemde, “gypsy” lakabıyla ün kazanır. Kendi arkadaş çevresinde fiziksel olarak sağlam bir iskelet yapısına sahip olmasından dolayı Roman dilinde karşılığı AĞAÇ olan Rukh olarak çağrılmaya başlar. Kendine has bir stili vardır ve ayak parmakları ucunda çevik bir biçimde adeta dans ediyor olmasından dolayı, yine Roman dilinde Kelno, yani Rukeli-Dans eden ağaç lakabıyla tanınır.
Ama ülkesine getirdiği ne de kendisine haklı kazandırdığı ün, onu özgürleştiremez. Çünkü o birileri için ötekidir ve hep öteki kalacaktır. 2.Dünya Savaşında katledilişinin tiyatro sahnesine aktarıldığı mekan içinde seyirciyi de oyunun içine alan mekansal öğelerle birlikte bir sandık gibi gözüken ancak aslında toplama kamplarındaki gaz odalarını anlatan ve tek kişilik oyunun mimarı Ercan Demirhan’ın ayakta alkışlanan performansı ile başlayıp; o zamanı birebir seyirciye aktarıyor. Sisler, çığlıklar ile açılan sandık/dolap ya da en fazla hatıralar olarak akıl kabından yansıyanlar, sözleşmiş gibi tek bir cümlede birleşiyorlar:
BAŞALANGICIN BİTİP DE SONUN BAŞLADIĞI O AN HANGİSİYDİ?
Dramaturg: Gökhan Aktemur Yazan: Rike Reineger Çeviren: Gülen İpek Abalı Yöneten: Cafer Alpsolay
YOROZLU HALA SORUYOR-KAFTAN KİM?
Geçen yıl aramızdan ayrılan çağdaş resmin usta ismi Şenol Yorozlu’nun anısına, “Kaftanlar” başlıklı ANMA SERGİSİ 25 Ocak 2024 günü, Brieflyart Galeri’de açıldı. Sanatçının son kişisel sergisine ev sahipliği yapan Brieflyart’da, sanatçının başyapıtları arasında yer alan –Kaftanlar- serisinin “bir bölümünü” sanatseverlerle buluşturuyor.
Sanatçının kaftan formunda ama farklı imgeler ve simgeler içeren, materyal olarak kağıt kullanarak ürettiği eserlerinin içinde toplumsal geçiş ve farkındalıklar ön plana çıkıyor.
KAFTAN KİM? KIVIRAN KİM? KAYIRAN KİM?
Tüm parçalar arasından mevcut olan -Buruşukluklar ya da Buruşturulmuş olmaları- yaşamsallık içinde gözüken şiddet, kızgınlık gibi duyguları kaftan formunda sunuyor. Renkler içindeki şiirsellik, akış yönünü yeniden şekillendiriyor. Her bir çizgi, buruşan ya da buruşturulan kâğıt zeminin içindeki harf ya da dikkati kendine toplayan renk, kompozisyon içinde kompozisyonu sunmakta.
Geçmişe bağlı, takılı kalmış, düşünce yapımızı, buna bağlı alışkanlıklarımızı da simgelemekte.