End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Bir cami imamı halkı kin ve düşmanlığa sevk ediyor, ilk defa olmuyor ama. Benzer şeyler başka ortamlarda da defalarca oldu. Camiler de başka başka şekillerde bu tip şeylere malzeme edildi.
Ama bu seferki biraz farklı, bu sefer eni konu, iç savaş çağrısı yaptı imam arkadaş. Silahlarınızı hazırlayın benim iki tabancam var ikisi de ağzına kadar dolu dedi.
Ermeni dölleri gibi bir ifadesi de var sanırım ve ben bu ifadeyi başka bir yerden de hatırlıyor gibiyim. 28 Mayıs'ta seçimi Kılıçdaroğlu kazanırsa O'na bu makamı devretmemek gerektiği konusunda bir çağrı gibi duruyordu sözleri. Kendisi hakkında soruşturma başlatılmış, sonucunu göreceğiz. Ama mevzu çok daha derin, soruşturmanın sonucu da bu bakımdan çok önemli.
İmamın sözleri çok açık seçik, hatta bir kısmını göremiyor ve duyamıyor olduğumuza göre oralar ayrıca da biraz açık saçık. Ancak bu minvalde çok söz duyduk ve duyuyoruz. Diyorum ya bana bir sürü çağrışım yaptırdı bu cümleler, bir sürü hatırlama yaşadım.
Ancak burada asıl tehlike siyasi olmayan, olmaması gereken bir ortamda 'siyasi olmayan bir kanaat önderinin'! siyasi söylemlerine ve hakaretlerine muhatap olan ve oraya sadece ibadet etmek amacı ile gelen kişilerin de olması. Orada itiraz edenin bir kişi olması ya da bir kişinin bu cesareti göstermiş olması zevahiri kurtarmış görünüyor, 3-5 kişi olsa İmam arkadaş özlediği ortama çok daha çabuk kavuşacak mış.
Bu ve benzeri bir çok şey yaşanıyor. Birileri bekar kadınları sahiplendirmek ten bahsediyor mesela. Kendisini eser siyaseti yapmakla tanımlayan bir taraf konuyu din ve terör üzerinden ideolojik hale getiriyor.
Diğer taraf Demirtaş'ın, Kavala'nın serbest kalacağı üzerinden hukuk vurgusu yapmaya çalışırken ideolojik alana düşüyor.
Seçmenlerin ise çok büyük bir çoğunluğu kendi tarafından gelen bu açıklamaları bir biçimde tevil ediyor. Karşı taraftan gelenleri ise sorgusuz sualsiz mahkum ediyor. Bunu siyasilerin yapmasını anlıyorum ama seçmenlerini bu kadar kolay ikna edebilmelerini anlamıyorum açıkçası.
Elbette bu konuda tarihin en başarılı ismi tartışmasız olarak Erdoğan, 21 yılda her konuda sanırım 3-4 taban tabana zıt politikayı seçmenlerine kabul ettirmeyi başarmış bir lider Erdoğan. Ama bizde siyaset zaten ne değil, kim üzerinden yapılıyor.
Bir şeyi kimin söylediği, kimin yaptığı o şeyin kendisinden çok daha önemli oluyor. Bu da başlangıçta temsil ettiğini söylediği ideoloji ile ilgili, sonrasında hem biraz alışkanlık, hem de Siyasi Partiler Kanunu sayesinde biraz zorunluluk.
Liderlerin hemen altında yer alan kadrolar içinde biraz daha farklı davranışlar görmek mümkün dönem dönem ama bu durum da çoğunlukla prensiplerle ilgili olmuyor ne yazık ki.
Hulâsa bizim gibi toplumları yönetmek istisnasız herkes için kolay. Başlangıçta inandıkları yerden ve kişiden bir adım geriye atmayan insanlar çok büyük bir çoğunluğu temsil ediyor. Hani her seçim döneminde olmadık tepkileri vererek vatan savunmasına çağırır gibi sandığa çağırdığımız kararsızlara verdiğimiz tepkilerin de asıl sebebi işte bu.
Yukarıda bahsettiğimiz imamın davranışları ve bunun en az bir taraf tarafından yeterince tepki görmeyecek olması işte bu halin en somut şekli. Benzer davranışların ve sözlerin her cenah tarafından tevil edilip durulması da aynı sebeple.
Oysa ideolojiler önce insanların kendilerine menfaat sağlamalı. Ama öyle olmuyor, ideolojilerin temsilcileri ideolojiler adına mütemadiyen toplumları fedakarlığa çağırıyor. Bunun bir erdem olduğuna ikna ediyorlar toplumu bunu nasıl yapıyorlar, farklı kutsallar üzerinden elbette.
Din ve milliyet buradaki en verimli alan, demokrasi, laiklik, falan gibi kavramlar da münbit alanlar elbette. Bir de bizim toplumumuz özelinde Atatürk var. Bunlardan bir ya da bir kaçını ve başka kavramları da insanlara uğurlarında fedakarlık yapılması gereken şeyler olarak sunmak kolay ve konforlu.
Oysa halkın bu kavram ve kutsallardan bir çıkarı olmalı. Onların yaşamasına, hatta daha iyi yaşamasına yarayan şeyler olmalı bunlar. Halk mütemadiyen bunlarla ilgili bedel öderken, kendisini bunların sahibi ve temsilcisi görenler her yaptıkları ve söyledikleri de kutsal kabul edilerek bambaşka hayatlar yaşıyorlar.
Kendi menfaatlerine yabancılaşmış toplumların sağlıklı karar verebilmesi de bu açıdan beklenilir bir şey değil. Hangi tarafı seçerlerse seçsinler seçme kriterleri kendileri olmayacak çünkü. Diğerine karşı oluşturulan öfke ve hatta bazen nefret ölçü sistemini alt üst etmiş durumda.
Ama her şekilde çok az kaldı. İdeoloji yüzyılından kalan nesil yani bizler yavaş yavaş da olsa karar verici çoğunluk olmaktan çıkıyoruz bizden sonraki nesiller her ne kadar beğenmesek de pragmatist bakış açılarıyla kendileri için iyi olana yönelecekler gibi duruyor. En azından benim böyle bir umudum var.
Ama bu seferki biraz farklı, bu sefer eni konu, iç savaş çağrısı yaptı imam arkadaş. Silahlarınızı hazırlayın benim iki tabancam var ikisi de ağzına kadar dolu dedi.
Ermeni dölleri gibi bir ifadesi de var sanırım ve ben bu ifadeyi başka bir yerden de hatırlıyor gibiyim. 28 Mayıs'ta seçimi Kılıçdaroğlu kazanırsa O'na bu makamı devretmemek gerektiği konusunda bir çağrı gibi duruyordu sözleri. Kendisi hakkında soruşturma başlatılmış, sonucunu göreceğiz. Ama mevzu çok daha derin, soruşturmanın sonucu da bu bakımdan çok önemli.
İmamın sözleri çok açık seçik, hatta bir kısmını göremiyor ve duyamıyor olduğumuza göre oralar ayrıca da biraz açık saçık. Ancak bu minvalde çok söz duyduk ve duyuyoruz. Diyorum ya bana bir sürü çağrışım yaptırdı bu cümleler, bir sürü hatırlama yaşadım.
Ancak burada asıl tehlike siyasi olmayan, olmaması gereken bir ortamda 'siyasi olmayan bir kanaat önderinin'! siyasi söylemlerine ve hakaretlerine muhatap olan ve oraya sadece ibadet etmek amacı ile gelen kişilerin de olması. Orada itiraz edenin bir kişi olması ya da bir kişinin bu cesareti göstermiş olması zevahiri kurtarmış görünüyor, 3-5 kişi olsa İmam arkadaş özlediği ortama çok daha çabuk kavuşacak mış.
Bu ve benzeri bir çok şey yaşanıyor. Birileri bekar kadınları sahiplendirmek ten bahsediyor mesela. Kendisini eser siyaseti yapmakla tanımlayan bir taraf konuyu din ve terör üzerinden ideolojik hale getiriyor.
Diğer taraf Demirtaş'ın, Kavala'nın serbest kalacağı üzerinden hukuk vurgusu yapmaya çalışırken ideolojik alana düşüyor.
Seçmenlerin ise çok büyük bir çoğunluğu kendi tarafından gelen bu açıklamaları bir biçimde tevil ediyor. Karşı taraftan gelenleri ise sorgusuz sualsiz mahkum ediyor. Bunu siyasilerin yapmasını anlıyorum ama seçmenlerini bu kadar kolay ikna edebilmelerini anlamıyorum açıkçası.
Elbette bu konuda tarihin en başarılı ismi tartışmasız olarak Erdoğan, 21 yılda her konuda sanırım 3-4 taban tabana zıt politikayı seçmenlerine kabul ettirmeyi başarmış bir lider Erdoğan. Ama bizde siyaset zaten ne değil, kim üzerinden yapılıyor.
Bir şeyi kimin söylediği, kimin yaptığı o şeyin kendisinden çok daha önemli oluyor. Bu da başlangıçta temsil ettiğini söylediği ideoloji ile ilgili, sonrasında hem biraz alışkanlık, hem de Siyasi Partiler Kanunu sayesinde biraz zorunluluk.
Liderlerin hemen altında yer alan kadrolar içinde biraz daha farklı davranışlar görmek mümkün dönem dönem ama bu durum da çoğunlukla prensiplerle ilgili olmuyor ne yazık ki.
Hulâsa bizim gibi toplumları yönetmek istisnasız herkes için kolay. Başlangıçta inandıkları yerden ve kişiden bir adım geriye atmayan insanlar çok büyük bir çoğunluğu temsil ediyor. Hani her seçim döneminde olmadık tepkileri vererek vatan savunmasına çağırır gibi sandığa çağırdığımız kararsızlara verdiğimiz tepkilerin de asıl sebebi işte bu.
Yukarıda bahsettiğimiz imamın davranışları ve bunun en az bir taraf tarafından yeterince tepki görmeyecek olması işte bu halin en somut şekli. Benzer davranışların ve sözlerin her cenah tarafından tevil edilip durulması da aynı sebeple.
Oysa ideolojiler önce insanların kendilerine menfaat sağlamalı. Ama öyle olmuyor, ideolojilerin temsilcileri ideolojiler adına mütemadiyen toplumları fedakarlığa çağırıyor. Bunun bir erdem olduğuna ikna ediyorlar toplumu bunu nasıl yapıyorlar, farklı kutsallar üzerinden elbette.
Din ve milliyet buradaki en verimli alan, demokrasi, laiklik, falan gibi kavramlar da münbit alanlar elbette. Bir de bizim toplumumuz özelinde Atatürk var. Bunlardan bir ya da bir kaçını ve başka kavramları da insanlara uğurlarında fedakarlık yapılması gereken şeyler olarak sunmak kolay ve konforlu.
Oysa halkın bu kavram ve kutsallardan bir çıkarı olmalı. Onların yaşamasına, hatta daha iyi yaşamasına yarayan şeyler olmalı bunlar. Halk mütemadiyen bunlarla ilgili bedel öderken, kendisini bunların sahibi ve temsilcisi görenler her yaptıkları ve söyledikleri de kutsal kabul edilerek bambaşka hayatlar yaşıyorlar.
Kendi menfaatlerine yabancılaşmış toplumların sağlıklı karar verebilmesi de bu açıdan beklenilir bir şey değil. Hangi tarafı seçerlerse seçsinler seçme kriterleri kendileri olmayacak çünkü. Diğerine karşı oluşturulan öfke ve hatta bazen nefret ölçü sistemini alt üst etmiş durumda.
Ama her şekilde çok az kaldı. İdeoloji yüzyılından kalan nesil yani bizler yavaş yavaş da olsa karar verici çoğunluk olmaktan çıkıyoruz bizden sonraki nesiller her ne kadar beğenmesek de pragmatist bakış açılarıyla kendileri için iyi olana yönelecekler gibi duruyor. En azından benim böyle bir umudum var.