EbrulimMm_88
Üye
- Katılım
- 6 Eki 2023
- Mesajlar
- 41,959
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
İtibar:
Organ nakli ile ilgili korku filmlerini aratmayan bir araştırma, bilim dünyasını ikiye böldü. Araştırmaya göre, nakil yapılan hastalar yalnızca yeni bir organ değil, bağışçıların anılarını, kişilik özelliklerini ve hatta bazı tercihlerini de miras alıyor olabilir.
Organ nakli ile ilgili yapılan yeni bir araştırma bilim dünyasını ikiye böldü. Araştırmaya göre, hastalar, ameliyat sonrası kişiliklerinde, hobilerinde ve hatta yemek tercihlerinde belirgin değişimler yaşadıklarını bildirdi. İlginç olan ise, bu değişimlerin organ bağışçılarının özellikleriyle örtüşmesi.
Bilim insanları, organ nakli yapılan kişiler üzerinde yaptığı incelemelerde dikkat çekici sonuçlarla karşılaştı. İncelemeler sonucu nakil yapılan hastalar yalnızca yeni bir organ değil, bağışçıların anılarını, kişilik özelliklerini ve hatta bazı tercihlerini de miras alıyor olabilir.
Özellikle kalp nakli hastalarında gözlemlenen bu durum, böbrek, akciğer ve hatta yüz nakillerinde de bildirildi. Bazı hastalar, ameliyat öncesinde hiç sevmedikleri yiyecekleri sever hale gelirken, bazı hastaların müzik zevklerinden cinsel yönelimlerine kadar farklı tercihler geliştirdikleri bildirildi.
Araştırma, son 10 yıl içinde gerçekleştirilen 74 nakil vakasını inceledi. En çarpıcı örneklerden biri, 9 yaşında bir çocuğa yapılan kalp nakliydi. Donörü, üç yaşında boğularak hayatını kaybeden bir kız çocuğuydu. Çocuk, nakilden sonra suya karşı ölümcül bir korku geliştirdi ve bu durum donörün ölüm şekliyle ilişkilendirildi.
Kanada’daki McGill Üniversitesi'nden araştırmacılar, bu tür değişimlerin ameliyat sonrası psikolojik etkilerle açıklanabileceğini savunuyor. Rakip görüş ise, organ alan kişilerin, bağışçının hikayesinden haberdar olmasalar bile, organın bağışçıdan gelen özellikleri taşıdığına inandıklarını söylüyor.
Hafıza transferi teorisi ve organ entegrasyonunun insan kimliğini nasıl etkilediği konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor. Uzmanlar, bu fenomenin yalnızca tıp değil, aynı zamanda insan deneyimi ve nörobilim açısından da önemli ipuçları sunduğunu belirtiyor.