End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
Güneş balçıkla sıvanmaz... Almanya`da demografik yapının vehametini artık herkes biliyor. Mızrak çuvala sığmıyor yani... Acilen, hem de çok acilen göçmenlere yani iş gücüne daha doğrusu kalifiye iş gücüne ihtiyacı var Almanya`nın. Ülkenin nüfusunu belli bir seviyede tutmak, üretimin düşmesini önleyerek refah düzeyini muhafaza edebilmek için her yıl yaklaşık dörtyüzbin-beşyüzbin göçmen alması gerekiyor Almanya Federal Cumhuriyeti`nin. Son günlerde, ülkenin önde gelen bir iktisat profesörü ``Ne beşyüzbini, Almanya`nın yılda bir milyon göç alması gerekiyor düzenli olarak!`` dedi ve ilave etti, ``Bu günkü vahim durumda acilen birbuçuk milyon işgücü alınmalı bir yıl içersinde.`` diye de ilave etti... Tüketici olarak, üretici olarak ve zamanla yurttaş ve seçmen olarak...
***
Bu bağlamda 7 temmuz 2023 tarihinde, daha önce Federal Meclis tarafından kabul edilen ``Yabancı İşgücü Getirilmesi Yasası`` Federal Konsey tarafından onaylandı.
Ön çalışmalar yapılarak altyapı hazırlanınca kanun ocak 2024 gibi uygulanmaya başlayacak.
***
Tüm çaba(lama)lara rağmen, tüm karşı koyuşlara rağmen, en sonunda modern bir GÖÇ YASASI kabul etti Federal Meclis. Yıllarca direndiler ``Almanya bir göç ülkesi değil``dir diye... 1950`li, 1960`li ve 1970`li yıllarda gelen işçilere (ve onların aile bireylerine bile) Misafir İşçi (Gastarbeiter) deme taktiğini uyguladılar... Hatta bu durum 1980`li yılların ortasına kadar sürdü...
***
Ama, 1980`li yılların sonuna doğru farkına vardı her iki tarafta... Almanya, yabancı işgücüne her zaman ihtiyaç duyacağını fark etti, göçmenler ise burada kalıcı olduklarının farkına varmaya başladılar. Almanya`ya gelmek zordu; ama, dönmekse daha da zor...
***
Bu genel girişten sonra, gelelim aktuel duruma. Bu günkü durumu anlayabilmek için basın yayın organlarını izliyorum: gazeteler, dergiler, radyolar, televizyonlar ve kitaplar... Tabii ki sosyal medyayı da izlemeyi ihmal etmiyorum. Şaşırıp kalıyorum. Adeta küçük dilimi yutuyorum. Ya ben Almanya`da yaşamıyorum elli yıldır ya da haber yazanlar bu işleri çok iyi biliyorlar... Daha doğrusu bilmiyorlar... Bir kere Türk basını ile Alman basını arasında dağlar kadar fark var... Alman basını durumu oldukça gerçekci bir şekilde dile getiriyor, Türk basını ise millete umut satıyor... Şehir efsaneleri anlatılıyor...
Bir kere, çıkan bu yasanın uygulaması 2024 yılının ilk aylarında uygulamaya konacak. Federal Hükümet te, bu konuyla ilgili kurumlar da ve işgücü almak isteyen firmalar da bu sürecin alt yapısını hazırlıyorlar henüz. Bu süreçte yurt dışından işgücü getirip sanayi, ticaret ve hizmet sektöründeki firmalarda istihdam etmeye aracılık edecek olan ciddi firmalar da bu sürecin alt yapısını hazırlıyorlar çok ciddi bir şekilde. Gerisi kuru laf. Yok `turist vizesi`yle gelenler de bir işyeri bulursa Almanya`da kalabilecekmiş, yok efendim vizeler hemen kolaylaşacakmış vs. vs.
Hatırlatmakta yarar var. Almanya`yı politikacılar değil bürokrasi yönetiyor. Bunu ve bürokrasinin gücünü bilmek için Max WEBER okumaya bilmem gerek var mı?.. Çok somut bir örnek verelim burada. 2021 yılında, Alman havalimanlarında müthiş bir işgücü sıkıntısı ortaya çıktı. Federal Hükümet`in Çalışma Bakanı sosyaldemokrat Hubertus HEIL onay vermesine rağmen ve de Frankfurt Havalimanı Yöneti`mi Türkiye`den 2 000`den fazla işçi getirmek istemesine rağmen sadece 12 kişi vize alarak gelebildi. Bürokrasi ağırlığını koydu ve vize işlemlerini yavaşlatarak süreci kilitledi adeta. Aynı şekilde, Nürnberg Havalimanı idarecileri de Türkiye`den 250 işçi getirmek istemelerine rağmen bir elin on parmağı kadar işçi getirebildiler... Almanya`da bürokrasi işte bu.
***
Bilenler bilir, resmi makamlarda, okullarda, belediyelerde ve vergi dairelerinde çalışanların çoğu memur (Beamte/r). Bir kısmı da aylıklı çalışan. Çalışıyorlar, aylıklarını alıyorlar ve bütün vergileri ve pirimleri ödüyorlar. Memurlar öyle değil. Bu kategori Türkiye`deki memur kategorisinden çok farklı. Almanya`da bir çalışan ``memur`` statüsü kazandığı zaman, devlet o şahsa ölünceye kadar çalıştırarak ve emekli olunca da emekli aylığı ödeyerek bakmak zorunda. Bu kategorideki çalışanların vergilerini ve sağlık pirimlerini devlet ödüyor. Bunlara, çocuk tacizi ve hırsızlık dışında sürgün cezası vermek veya işten atma cezası uygulamak mümkün değil. Dolayısıyla, bu sıfata sahip çalışanlar devlet dairelerinde, belediyelerde ve yurt dışındaki temsilciliklerde kendi doğru bildiklerini okuyorlar... Kimlerin ``memur`` statüsünü elde edebildiklerini tahmin etmek zor değil. Bunların hemen hemen yüzdeyüzü doğuştan Alman olanlar. Yani alman ana babadan doğmuş olanlar.
Sonuç itibariyle, politikacılar gelip geçer ama bürokrasi kalır. Bunlar hancı hükümetler yolcu yani...
***
Anlaşıldı mı Türklerin yaşadığı vize sorunu nereden kaynaklanıyor muş?
`Peki çözüm ne?` diye soracaksınız. Çözüm, kapitalin, işverenlerin politikaya baskı yaparak, Almanya`daki ``Memur`` kategorisinde çalışanların statüsünü değiştirmesini ve/veya sayısını alabildiğine azaltması. Bu çalışanlar da ``Aylıklı`` olarak istihdam edilebilir ve yaptıkları işlemlerde ``taktir hakları`` kısıtlanarak somut kurallara bağlanabilir. Bu memurların, süreç içersinde durumu `yorumlama` ve sonuç olarak `taktir hakkı` var...
***
İşin şu yanını da unutmayalım. Almanya`da hem politikacılar, hem memurlar ve hatta hem de iş verenler ülkedeki Türklerin sayısının artmasını istemiyorlar. Halkın büyük çoğunluğu da öyle... Bunlar bir yerde yazılmıyor, söylenmiyor; ama, tarihten gelme gizli bir Türk ve Türkiye karşıtlığı var Almanya`da...
Gerçi ``paranın dini, imanı ve rengi olmaz`` derler. Belli olmaz, sermayedarlar bastırırsa kapılar Türklere de açılabilir bakarsınız...
***
Almanya`da sadece yeterli işgücü eksikliği yok. Almanların en çok korktuğu sorunların başında iklim değişikliği, enerji, göçmenler ve Ukrayna savaşı geliyor... Bu konularda Federal Hükümet`in çok başarılı olduğunu söylemek oldukça zor. Ama, görünürde bu hükümetin alternatifi de görünmüyor ufukta.
***
Bütün bunlara rağmen, Almanların o müthiş mühendislik becerisi ortaya yeni şeyler koymaya devam ediyor. Örneğin, Almanya`nın 639 yıl önce kurulmuş olan en eski üniversitesinin bulunduğu Heidelberg`de geçen hafta havanın ısısını enerjiye dönüştüren yepyeni bir tesis açıldı. Almanya`da bir ilk bu. Çok modern bir donanıma sahip olan bu tesiste havadan elde edilen enerjiyle su ısıtılarak evlere naklediliyor. Evlerde merkezi ısıtma sistemi mevcut. Buna paralel olarak havadan elde edilen enerji elektriğe de dönüştürülerek kullanıma sunuluyor.
Alın size Almanya. Bu Almanya bizi kıskanıyor mu acaba? Kimbilir, belki de kıskanıyordur...
***
Bu bağlamda 7 temmuz 2023 tarihinde, daha önce Federal Meclis tarafından kabul edilen ``Yabancı İşgücü Getirilmesi Yasası`` Federal Konsey tarafından onaylandı.
Ön çalışmalar yapılarak altyapı hazırlanınca kanun ocak 2024 gibi uygulanmaya başlayacak.
***
Tüm çaba(lama)lara rağmen, tüm karşı koyuşlara rağmen, en sonunda modern bir GÖÇ YASASI kabul etti Federal Meclis. Yıllarca direndiler ``Almanya bir göç ülkesi değil``dir diye... 1950`li, 1960`li ve 1970`li yıllarda gelen işçilere (ve onların aile bireylerine bile) Misafir İşçi (Gastarbeiter) deme taktiğini uyguladılar... Hatta bu durum 1980`li yılların ortasına kadar sürdü...
***
Ama, 1980`li yılların sonuna doğru farkına vardı her iki tarafta... Almanya, yabancı işgücüne her zaman ihtiyaç duyacağını fark etti, göçmenler ise burada kalıcı olduklarının farkına varmaya başladılar. Almanya`ya gelmek zordu; ama, dönmekse daha da zor...
***
Bu genel girişten sonra, gelelim aktuel duruma. Bu günkü durumu anlayabilmek için basın yayın organlarını izliyorum: gazeteler, dergiler, radyolar, televizyonlar ve kitaplar... Tabii ki sosyal medyayı da izlemeyi ihmal etmiyorum. Şaşırıp kalıyorum. Adeta küçük dilimi yutuyorum. Ya ben Almanya`da yaşamıyorum elli yıldır ya da haber yazanlar bu işleri çok iyi biliyorlar... Daha doğrusu bilmiyorlar... Bir kere Türk basını ile Alman basını arasında dağlar kadar fark var... Alman basını durumu oldukça gerçekci bir şekilde dile getiriyor, Türk basını ise millete umut satıyor... Şehir efsaneleri anlatılıyor...
Bir kere, çıkan bu yasanın uygulaması 2024 yılının ilk aylarında uygulamaya konacak. Federal Hükümet te, bu konuyla ilgili kurumlar da ve işgücü almak isteyen firmalar da bu sürecin alt yapısını hazırlıyorlar henüz. Bu süreçte yurt dışından işgücü getirip sanayi, ticaret ve hizmet sektöründeki firmalarda istihdam etmeye aracılık edecek olan ciddi firmalar da bu sürecin alt yapısını hazırlıyorlar çok ciddi bir şekilde. Gerisi kuru laf. Yok `turist vizesi`yle gelenler de bir işyeri bulursa Almanya`da kalabilecekmiş, yok efendim vizeler hemen kolaylaşacakmış vs. vs.
Hatırlatmakta yarar var. Almanya`yı politikacılar değil bürokrasi yönetiyor. Bunu ve bürokrasinin gücünü bilmek için Max WEBER okumaya bilmem gerek var mı?.. Çok somut bir örnek verelim burada. 2021 yılında, Alman havalimanlarında müthiş bir işgücü sıkıntısı ortaya çıktı. Federal Hükümet`in Çalışma Bakanı sosyaldemokrat Hubertus HEIL onay vermesine rağmen ve de Frankfurt Havalimanı Yöneti`mi Türkiye`den 2 000`den fazla işçi getirmek istemesine rağmen sadece 12 kişi vize alarak gelebildi. Bürokrasi ağırlığını koydu ve vize işlemlerini yavaşlatarak süreci kilitledi adeta. Aynı şekilde, Nürnberg Havalimanı idarecileri de Türkiye`den 250 işçi getirmek istemelerine rağmen bir elin on parmağı kadar işçi getirebildiler... Almanya`da bürokrasi işte bu.
***
Bilenler bilir, resmi makamlarda, okullarda, belediyelerde ve vergi dairelerinde çalışanların çoğu memur (Beamte/r). Bir kısmı da aylıklı çalışan. Çalışıyorlar, aylıklarını alıyorlar ve bütün vergileri ve pirimleri ödüyorlar. Memurlar öyle değil. Bu kategori Türkiye`deki memur kategorisinden çok farklı. Almanya`da bir çalışan ``memur`` statüsü kazandığı zaman, devlet o şahsa ölünceye kadar çalıştırarak ve emekli olunca da emekli aylığı ödeyerek bakmak zorunda. Bu kategorideki çalışanların vergilerini ve sağlık pirimlerini devlet ödüyor. Bunlara, çocuk tacizi ve hırsızlık dışında sürgün cezası vermek veya işten atma cezası uygulamak mümkün değil. Dolayısıyla, bu sıfata sahip çalışanlar devlet dairelerinde, belediyelerde ve yurt dışındaki temsilciliklerde kendi doğru bildiklerini okuyorlar... Kimlerin ``memur`` statüsünü elde edebildiklerini tahmin etmek zor değil. Bunların hemen hemen yüzdeyüzü doğuştan Alman olanlar. Yani alman ana babadan doğmuş olanlar.
Sonuç itibariyle, politikacılar gelip geçer ama bürokrasi kalır. Bunlar hancı hükümetler yolcu yani...
***
Anlaşıldı mı Türklerin yaşadığı vize sorunu nereden kaynaklanıyor muş?
`Peki çözüm ne?` diye soracaksınız. Çözüm, kapitalin, işverenlerin politikaya baskı yaparak, Almanya`daki ``Memur`` kategorisinde çalışanların statüsünü değiştirmesini ve/veya sayısını alabildiğine azaltması. Bu çalışanlar da ``Aylıklı`` olarak istihdam edilebilir ve yaptıkları işlemlerde ``taktir hakları`` kısıtlanarak somut kurallara bağlanabilir. Bu memurların, süreç içersinde durumu `yorumlama` ve sonuç olarak `taktir hakkı` var...
***
İşin şu yanını da unutmayalım. Almanya`da hem politikacılar, hem memurlar ve hatta hem de iş verenler ülkedeki Türklerin sayısının artmasını istemiyorlar. Halkın büyük çoğunluğu da öyle... Bunlar bir yerde yazılmıyor, söylenmiyor; ama, tarihten gelme gizli bir Türk ve Türkiye karşıtlığı var Almanya`da...
Gerçi ``paranın dini, imanı ve rengi olmaz`` derler. Belli olmaz, sermayedarlar bastırırsa kapılar Türklere de açılabilir bakarsınız...
***
Almanya`da sadece yeterli işgücü eksikliği yok. Almanların en çok korktuğu sorunların başında iklim değişikliği, enerji, göçmenler ve Ukrayna savaşı geliyor... Bu konularda Federal Hükümet`in çok başarılı olduğunu söylemek oldukça zor. Ama, görünürde bu hükümetin alternatifi de görünmüyor ufukta.
***
Bütün bunlara rağmen, Almanların o müthiş mühendislik becerisi ortaya yeni şeyler koymaya devam ediyor. Örneğin, Almanya`nın 639 yıl önce kurulmuş olan en eski üniversitesinin bulunduğu Heidelberg`de geçen hafta havanın ısısını enerjiye dönüştüren yepyeni bir tesis açıldı. Almanya`da bir ilk bu. Çok modern bir donanıma sahip olan bu tesiste havadan elde edilen enerjiyle su ısıtılarak evlere naklediliyor. Evlerde merkezi ısıtma sistemi mevcut. Buna paralel olarak havadan elde edilen enerji elektriğe de dönüştürülerek kullanıma sunuluyor.
Alın size Almanya. Bu Almanya bizi kıskanıyor mu acaba? Kimbilir, belki de kıskanıyordur...