EbrulimMm_88
Üye
- Katılım
- 6 Eki 2023
- Mesajlar
- 38,285
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
İtibar:
Botsvana'nın kuzeyinde yer alan Chobe Ulusal Parkı, dünyanın en büyük fil nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Botsvana, dünya fil nüfusunun 4’te 1’ine yakınına ev sahipliği yapıyor. Ülkenin kuzeyinde yer alan Chobe Ulusal Parkı, Afrika fillerinin en yoğun yaşadığı bölge olma özelliği taşıyor.
Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) verilerine göre, dünya genelinde yarım milyona yakın fil yaşıyor. Bu fil nüfusunun yaklaşık yüzde 90'ını da Afrika filleri oluşturuyor.
"Doğadaki en büyük kara hayvanı" olma özelliği taşıyan Afrika filleri, piyasa değeri oldukça yüksek fildişine yoğun talep dolayısıyla kıta genelinde kaçak avcıların hedefi olmaya devam ediyor.
Uluslararası Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliğinin (IUCN) 2021'deki raporuna göre, nesilleri tükenme tehdidi altındaki Afrika savana fillerinin nüfusu son yarım asır içinde yüzde 60 azalırken, Afrika orman filleri 1990'dan bu yana nüfuslarının yüzde 80'ini kaybetti.
Bununla birlikte kaçak avcılığa karşı oldukça sert ve etkin mücadele gösteren Güney Afrika ülkeleri, Afrika filleri için adeta güvenli bir sığınak olma özelliği taşıyor.
Fillerin korunması konusunda en sıkı tedbirleri uygulayan ülkelerin başında da Botsvana geliyor.
Bu bölgede yaşayan Türk arkeolog ve vahşi yaşam rehberi Serdar Çetin, "Bundan 15-20 sene önce bu kadar fil yokmuş. Çevre ülkelerin safariyi çok fazla yaptırmaları nedeniyle son 15 senede Zambiya, Zimbabve tarafındaki filler buraya göç etmişler ve şu anda 135 bini aşkın fil var. Yani Hindistan'daki filleri de sayarsak, dünyadaki fillerin 4'te 1'i burada yaşıyor." dedi.
Çetin, artan fil nüfusunun bir yandan ağaçları kırmak suretiyle bitki örtüsüne zarar verirken, diğer yandan yedikleri bitkileri pek iyi sindiremedikleri ve günde 50-100 kilometre yürüyebildikleri için bitki tohumlarını başka bölgelere taşıma görevi üstlendiklerini dile getirdi.
Botsvana hükümetinin, fillere yönelik çok sert koruma programları uyguladığını belirten Çetin, "Özellikle kaçak avcılara karşı hiç acımaları yok. Geçen sene 2 Namibyalı avcıyı hiç uyarmadan vurdular hatta iki ülke arasında devlet krizi çıktı. Bunun dışında çok ağır cezaları var, mesela bir fili öldürene 25 yıl hapis var. Bu hapis cezaları hemen veriliyor. Mahkeme 15 dakikada bitiyor ve hemen içeri giriyorsun." diye konuştu.
Çetin, bölgede zaman zaman meydana gelen fil saldırılarına da değinerek, fillerin aslında saldırgan bir hayvan türü olmadığını ancak insanların filleri gördüğünde paniğe kapılıp kaçışmalarının filleri agresifleştirdiğini belirtti.
Çetin, filler için en büyük tehlikenin yine insanlar olduğunu söyleyerek, hükümetin artan fil nüfusunu kontrol altına almak üzere hayvanat bahçelerine ücretsiz fil vermeye başladığını belirtti.
Botsvanalı vahşi yaşam rehberi Gideon Kamutati de bölgede, son yıllarda sayıları hayli artan fillerin bölgedeki yerleşim yerlerine, özellikle de çiftliklere zarar vermesinin, insan-fil çatışmasına neden olduğunu ifade etti.
Kamutati, aşırı fil nüfusuna çözüm olarak bölgede yaşayan fillerin bir kısmının diğer ülkelere bağışlanması gerektiğine ancak bu transferlerin de oldukça maliyetli olabileceğine dikkati çekti.
Ülkenin kuzeyinde, Namibya, Zimbabve ve Zambiya sınırlarının kesiştiği bir bölgede yer alan ve yaklaşık 135 bin file ev sahipliği yapan Chobe Ulusal Parkı, bugün dünyanın en yoğun fil nüfusuna sahip bir "fil cenneti" olarak öne çıkıyor.
"Afrika'nın vahşi yaşam cenneti" olarak bilinen Botsvana'nın en eski ulusal parkı Chobe Ulusal Parkı, ismini bölgenin en büyük nehirlerinden biri olan Chobe Nehri'nden alıyor.
Kuzeyden gelen Afrika tropik yağışlarından beslenen Chobe Nehri, özellikler mayıs-ekimdeki kurak dönemde, bölgedeki hayvan türlerine hayat veren su kaynaklarının başında geliyor.
Bu açıdan Chobe Ulusal Parkı, fillerin yanı sıra aslan, leopar, gergedan, manda, çita, yaban köpeği, sırtlan, antilop, zürafa, zebra gibi çok sayıda hayvan türünün bir arada yaşadıkları, eşsiz bir vahşi yaşam alanı olma özelliği taşıyor. Park, 400'den fazla kuş türüne de ev sahipliği yapıyor.
Yaklaşık 12 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olup, ülkenin en büyük 3. doğa yaşam alanı olan Chobe Ulusal Parkı, zengin hayvan çeşitliliği sayesinde dünya genelinde safari meraklılarını en çok tercih ettiği destinasyonlar arasında yer alıyor.
Turistler burayı ziyaret etmek için özellikle kurak mevsim olan temmuz-ekim dönemini tercih ediyor. Bunun nedeni de aşırı sıcaklar ve su kıtlığından ötürü bölgedeki hayvanların Chobe Nehri havzasına akın etmesi. Bu durum, ziyaretçilere, daha fazla sayıda ve çeşitlilikte hayvanı yakından görme fırsatı sunuyor.
Park içinde ulaşım yalnızca dörtçeker araçlarla sağlanabiliyor. Bunun dışında Chobe Nehri üzerinde teknelerle safari turu yapma seçeneği de mevcut.
Chobe'ye ulaşım genellikle, burada bulunan Kasane kasabasındaki havalimanı üzerinden sağlanıyor. Bu bölge, Zimbabve ve Zambiya sınırına bitişik bir konumda bulunuyor.Buranın yakınlarında yer alan, Zimbabve'deki Vic Falls Havalimanı ile Zambiya'daki Livingstone Havalimanı da bölgeye hava yoluyla ulaşımda alternatif seçenekler olarak öne çıkıyor.Bölgeye karadan ulaşım ise başkent Gaborone'dan A1 ve A3 karayolu ile yapılabiliyor. Botsvana ile Zambiya arasında bulunan Kazungula Köprüsü sayesinde bölgeye Zambiya üzerinden de kolayca ulaşım sağlanabiliyor.Konaklama için Park içinde 3 kamp alanı bulunuyor. Bunun dışında Kasane ve Kazungula kasabalarında da geniş fiyat yelpazesinde türlü konaklama imkanları mevcut.
Suç oranlarının oldukça düşük görüldüğü Botsvana, halihazırda Afrika'nın en güvenli ülkeleri arasında yer alıyor. Chobe çevresi ise gerek sınır bölgesinde yer alması, gerekse oldukça turistik bir bölge olmasından dolayı oldukça güvenli bir yer olarak öne çıkıyor.
Vahşi hayatla yerleşim yerlerinin iç içe geçtiği Kasane kasabasında, özellikle akşam saatlerinde vahşi hayvanlar sokaklarda geziyor. Bundan dolayı ziyaretçilerin akşam saatlerinden itibaren konaklama yerlerinden ayrılmaması tavsiye ediliyor. Ayrıca çok sayıda timsahın yaşadığı Chobe Nehri kıyısında da dikkatli olunması öneriliyor.Chobe bölgesi, sıtma riski taşıdığından özellikle sivrisineklere karşı gerekli önlemlerin alınması önem taşıyor. Bunun dışında bölgeyi ziyaret edecekler için ciddi bir bulaşıcı hastalık tehdidi bulunmuyor.