End
Üye
- Katılım
- 21 Ocak 2021
- Mesajlar
- 972
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 18
- Cinsiyet
- Medeni Hali
- Memleket
- 19 ÇORUM
- Takım
- Fenerbahçe
- Burç
- Kova
- Mesleği
- Muhasebe
İtibar:
2020 yılında Mehmet Uçum 50+1 eleştirisi getirenlere halkın iradesine saldırıyorlar demişti..
Siyasetin satranç tahtası üzerinde belki de hiç görülmemiş şekilde hamle üzerine hamle yapılıyor. İşin enteresan yanı hamlelerin ağırlıklı yapıldığı alan iktidar tarafı. Muhalefet tarafında CHP yaptığı bir kurultay ile normalleşecek diye beklendi ama öyle bir durum olmadı, orada hala taşlar yerine tam oturmuş değil. İYİ Parti tarafında ise durum hala karışık, yeni bir parti olan İYİ Parti hem kurulurken hem de kurulduktan sonra yaşadığı süreç nedeniyle stabil hale bir türlü gelemedi.
Bu iki partinin doğal bir ittifakın iki parçası şeklinde görünmeleri de aslına bakarsanız iki tarafta da bir çok kişiyi rahatsız ediyor. İttifakın bundan önce dışarıdan destekçisi konumunda olan HDP’nin varlığı ve hiç ittifaksız bir seçim yaşamamış olması İYİ Parti içindeki bazı kesimleri daha çok rahatsız ediyor.
Ancak buna rağmen ikili görüşmelerde ittifaksız bir seçim yarışının maliyetinin çok ağır olacağını söyleyenler az değil. Yine de bu isimler bile ikili görüşmelerin arından genele açık şekilde konuştuklarında “Hür ve müstakil” demeyi tercih ediyorlar.
CHP ise hem İYİ Parti ile hem de HEDEP ile bir şekilde birlikteliğini sürdürmeye çalışıyor ama onların da içeride tam bir sükunet ortamı oluşturduklarını söylemek zor. CHP tabanının bir kısmı İYİ Partiye ihtiyaçları olmadığını HEDEP oyları ile büyükşehirleri alabileceklerini düşünüyor olsa da Ankara Adana Antalya gibi yerlerde bunun böyle olmadığını bilen çok kişi var. İstanbul’da da bile kazanılan ilk seçim rakamları baz alındığında İYİ Patinin etkisinin azımsanamayacağını düşünenler az değil. Yeni Başkan Özgür Özel ise şu ana kadar daha çok HEDEP tarafına meyletmiş görünüyor. Bu aşamadan sona İYİ Parti ile ilişkinin nasıl sağlanacağı ise yeni hamlelere bağlı.
Anakara kulislerinde Özgür Özel’in önümüzdeki günlerde Akşener ile bir görüşme isteği olacak ve Akşener’e reddedemeyeceği bir teklifle gideceği konuşuluyor. İYİ Partinin İstanbul kampında ise genel kanaat ittifak içinde olmamak. Yine de bir formül bulunabilir mi göreceğiz ama matematiksel olarak bakıldığında karşıda ittifak varken seçimlere ayrı ayrı girmek riskli görünüyor. Ancak İYİ Parti tarafı bu hamleyi sonraki süreç için bir yatırım olarak görüyor gibi. Yani eğer bu sefer risk alarak ittifaksız hareket ederse ileride AKP ve MHP’ye alternatif olmak konusunda elinin güçleneceğini hesaplıyor gibi, ama henüz buna kendi teşkilatlarında bile ikna olmayanlar da var.
Muhalefet kazanı bu şekilde kaynarken Cumhur ittifakının iki ana kolonu da birbirlerine karşı hamleler yapıyorlar. Ankara’da siyasetle az ya da çok ilgili herkes biliyor ki son kabine değişikliğinin ardından MHP mutsuz. Özellikle İçişleri ve Milli eğitim kadrolarında yaşanan son değişikliklerle tasfiye edildiklerini düşünüyorlar. Bunda da haksız değiller.
Son yazımda bahsettiğim Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi çıkışının ardından külliye kadrolarından gelen destek AKP’nin genelinden ve Cumhur ittifakının diğer bileşenlerinden kabul görmedi. Bahçeli bu hamle ile Külliyenin niyetlerinden ilkini ifşa etti belki de.
Hemen ardından bu sefer Cumhurbaşkanı Erdoğan hamle yaptı ve 50+1 kuralının değişmesi gerektiğini söyledi. “ Kimin eli kimin cebinde belli değil” derken de 6’lı masayı işaret etse de AKP’nin cebindeki ellerden rahatsızlığı da Ankara’da zaten bir süredir konuşuluyor. Dahası Erdoğan’ın bu son derece demokratik! önerisi kabul görürse kronometre bir kez daha sıfırlanıp Erdoğan bir kez hatta iki kez daha aday olma şansına ulaşabilir. Bu öneri de Bahçeli’nin kronometre sıfırlama önerisinden çok daha makul görünüyor.
Oysa Bahçeli’nin önerisine ilk ve en net şekilde destek veren Külliyedeki hukukçulardan Mehmet Uçum’un 2020 Mayıs ayında 50+1 konusunda eleştiri yapanlara verdiği cevap gayet açık ve netti: “ İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimini ve 50+1 oyu tartışmaya açma çabası açıkça halk iradesine saldırıdır. Halkın hükümeti kapsayıcı bir oyla seçmesinden rahatsız olan odaklar halkın iradesinin parçalanması ve Türkiye’yi rahatça kontrol etme hevesi içindeler buna asla güçleri yetmeyecek” demişti. Bugün de aslında Türkiye’yi rahatça kontrol etme bölümü gündemdeki yerini koruyor. Ama MHP’nin rahatça bölümüne sekte vurması gereklilikleri biraz değiştiriyor. Bunun 2 gün önce halk iradesine saldırı olmaktan çıktığı ise kesin.
Dahası AKP’nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerken asıl arzuladığı ta Özal’dan beri söylene gelen ve Başkanlık sistemlerinde genel olarak görülen 2 Partili bir sistem arzusu idi. Ancak bu şu ana kadar mümkün olmadı. Türkiye’deki dinamikler de bunun daha uzun bir süre mümkün olmasına müsaade etmez gibi görünüyor.
Şimdi bütün bu olup bitenler alt alta yazıldığında önümüzdeki günlerin bambaşka bir görünümle karşımıza çıkması şaşırtıcı olmaz gibi görünüyor. Eller ve cepler değişebilir belki ama birliktelikler farklı isimlerle de olsa sürmeye devam edecektir. Ancak bütün bu toz duman içinde ülkenin gerçek sorunlarından uzaklaşmak muhalefet tarafına değil iktidar tarafına yarar. O bakımdan muhalefet tarafı bir an önce stabil hale gelip halkın karşısına kararlılıkla ve gerçek gündemle çıkmayı başarmalı.
Siyasetin satranç tahtası üzerinde belki de hiç görülmemiş şekilde hamle üzerine hamle yapılıyor. İşin enteresan yanı hamlelerin ağırlıklı yapıldığı alan iktidar tarafı. Muhalefet tarafında CHP yaptığı bir kurultay ile normalleşecek diye beklendi ama öyle bir durum olmadı, orada hala taşlar yerine tam oturmuş değil. İYİ Parti tarafında ise durum hala karışık, yeni bir parti olan İYİ Parti hem kurulurken hem de kurulduktan sonra yaşadığı süreç nedeniyle stabil hale bir türlü gelemedi.
Bu iki partinin doğal bir ittifakın iki parçası şeklinde görünmeleri de aslına bakarsanız iki tarafta da bir çok kişiyi rahatsız ediyor. İttifakın bundan önce dışarıdan destekçisi konumunda olan HDP’nin varlığı ve hiç ittifaksız bir seçim yaşamamış olması İYİ Parti içindeki bazı kesimleri daha çok rahatsız ediyor.
Ancak buna rağmen ikili görüşmelerde ittifaksız bir seçim yarışının maliyetinin çok ağır olacağını söyleyenler az değil. Yine de bu isimler bile ikili görüşmelerin arından genele açık şekilde konuştuklarında “Hür ve müstakil” demeyi tercih ediyorlar.
CHP ise hem İYİ Parti ile hem de HEDEP ile bir şekilde birlikteliğini sürdürmeye çalışıyor ama onların da içeride tam bir sükunet ortamı oluşturduklarını söylemek zor. CHP tabanının bir kısmı İYİ Partiye ihtiyaçları olmadığını HEDEP oyları ile büyükşehirleri alabileceklerini düşünüyor olsa da Ankara Adana Antalya gibi yerlerde bunun böyle olmadığını bilen çok kişi var. İstanbul’da da bile kazanılan ilk seçim rakamları baz alındığında İYİ Patinin etkisinin azımsanamayacağını düşünenler az değil. Yeni Başkan Özgür Özel ise şu ana kadar daha çok HEDEP tarafına meyletmiş görünüyor. Bu aşamadan sona İYİ Parti ile ilişkinin nasıl sağlanacağı ise yeni hamlelere bağlı.
Anakara kulislerinde Özgür Özel’in önümüzdeki günlerde Akşener ile bir görüşme isteği olacak ve Akşener’e reddedemeyeceği bir teklifle gideceği konuşuluyor. İYİ Partinin İstanbul kampında ise genel kanaat ittifak içinde olmamak. Yine de bir formül bulunabilir mi göreceğiz ama matematiksel olarak bakıldığında karşıda ittifak varken seçimlere ayrı ayrı girmek riskli görünüyor. Ancak İYİ Parti tarafı bu hamleyi sonraki süreç için bir yatırım olarak görüyor gibi. Yani eğer bu sefer risk alarak ittifaksız hareket ederse ileride AKP ve MHP’ye alternatif olmak konusunda elinin güçleneceğini hesaplıyor gibi, ama henüz buna kendi teşkilatlarında bile ikna olmayanlar da var.
Muhalefet kazanı bu şekilde kaynarken Cumhur ittifakının iki ana kolonu da birbirlerine karşı hamleler yapıyorlar. Ankara’da siyasetle az ya da çok ilgili herkes biliyor ki son kabine değişikliğinin ardından MHP mutsuz. Özellikle İçişleri ve Milli eğitim kadrolarında yaşanan son değişikliklerle tasfiye edildiklerini düşünüyorlar. Bunda da haksız değiller.
Son yazımda bahsettiğim Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi çıkışının ardından külliye kadrolarından gelen destek AKP’nin genelinden ve Cumhur ittifakının diğer bileşenlerinden kabul görmedi. Bahçeli bu hamle ile Külliyenin niyetlerinden ilkini ifşa etti belki de.
Hemen ardından bu sefer Cumhurbaşkanı Erdoğan hamle yaptı ve 50+1 kuralının değişmesi gerektiğini söyledi. “ Kimin eli kimin cebinde belli değil” derken de 6’lı masayı işaret etse de AKP’nin cebindeki ellerden rahatsızlığı da Ankara’da zaten bir süredir konuşuluyor. Dahası Erdoğan’ın bu son derece demokratik! önerisi kabul görürse kronometre bir kez daha sıfırlanıp Erdoğan bir kez hatta iki kez daha aday olma şansına ulaşabilir. Bu öneri de Bahçeli’nin kronometre sıfırlama önerisinden çok daha makul görünüyor.
Oysa Bahçeli’nin önerisine ilk ve en net şekilde destek veren Külliyedeki hukukçulardan Mehmet Uçum’un 2020 Mayıs ayında 50+1 konusunda eleştiri yapanlara verdiği cevap gayet açık ve netti: “ İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimini ve 50+1 oyu tartışmaya açma çabası açıkça halk iradesine saldırıdır. Halkın hükümeti kapsayıcı bir oyla seçmesinden rahatsız olan odaklar halkın iradesinin parçalanması ve Türkiye’yi rahatça kontrol etme hevesi içindeler buna asla güçleri yetmeyecek” demişti. Bugün de aslında Türkiye’yi rahatça kontrol etme bölümü gündemdeki yerini koruyor. Ama MHP’nin rahatça bölümüne sekte vurması gereklilikleri biraz değiştiriyor. Bunun 2 gün önce halk iradesine saldırı olmaktan çıktığı ise kesin.
Dahası AKP’nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerken asıl arzuladığı ta Özal’dan beri söylene gelen ve Başkanlık sistemlerinde genel olarak görülen 2 Partili bir sistem arzusu idi. Ancak bu şu ana kadar mümkün olmadı. Türkiye’deki dinamikler de bunun daha uzun bir süre mümkün olmasına müsaade etmez gibi görünüyor.
Şimdi bütün bu olup bitenler alt alta yazıldığında önümüzdeki günlerin bambaşka bir görünümle karşımıza çıkması şaşırtıcı olmaz gibi görünüyor. Eller ve cepler değişebilir belki ama birliktelikler farklı isimlerle de olsa sürmeye devam edecektir. Ancak bütün bu toz duman içinde ülkenin gerçek sorunlarından uzaklaşmak muhalefet tarafına değil iktidar tarafına yarar. O bakımdan muhalefet tarafı bir an önce stabil hale gelip halkın karşısına kararlılıkla ve gerçek gündemle çıkmayı başarmalı.